Yazımın konusu olan Ayten Öztürk Tunceli’de kaybedilen Ayten Öztürk değildir.

Yazımın konusu olan Ayten Öztürk, Hatay ili, Defne ilçesi, Harbiye nüfusuna kayıtlı Ayten Öztürk’tür. Abisi Ahmet Öztürk Türkiye’nin en karanlık yılları olarak bilinen, adı faillerinin Bin Operasyon diye tanımladığı yargısız infazlar döneminde öldürülmüştür. Ablası Hamide Öztürk ve yengesi Gülseren Öztürk ise F tipi cezaevlerine karşı yürütülen mücadelede ölmüştür.

Bir aileden üç ölüm…

Ayten Öztürk uzun yıllar cezaevinde kalmış ve daha sonra yurtdışına çıkmıştır.

Arkadaşlarının yaptığı açıklamalara göre; 9 Mart 2018 tarihinde Lübnan Beyrut Refik Hariri Uluslararası Havaalanı’ndan, Atina’ya gidecek uçağa binmek üzereyken polis tarafından durdurulup Lübnanlı yetkililer tarafından gözaltına alınır. O zamandan sonra Ayten Öztürk’ten haber alınmaz.

İki iddia vardır.

Birincisi hala Lübnan’da tutuluyor, bu zayıf bir iddiadır.

İkinci iddia ise Türk yetkililere teslim edilerek, Türkiye’ye getirilmiştir.

Bu iki iddiayı aydınlatabilecek olan ancak Lübnan ve Türkiye yetkilileridir.

Buna karşın iki ülke yetkililerinden bugüne dek bir açıklama yapılmamıştır.

Demokrasi Güçleri için bu mesele Er Ryan’ı Kurtarmaktır

Bir aileden üç insan öldürülmüştür. Şimdi Ayten Öztürk’ün akıbeti bilinmemektedir.

Voltaire’e ait olduğu iddia edilen, “Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile veririm” sözü tutarlı demokratların manifestosudur.

Bu inançla, yaşama hakkını sonuna kadar savunmak demokrasi güçlerinin bir sorunudur. “Ayten Öztürk nerede?” sorusunu yüksek sesle sormak ve akıbetini öğrenmek şimdinin demokratlık sınavıdır.

Yaşama hakkı kutsaldır. Hiçbir ideoloji ve kutsallık bundan daha değerli değildir.

Devletler ve bireyler bu hakka hürmet etmeli ve korumalıdır. Hele ki bir aileden üç kişinin öldürüldüğünü düşünürsek bu hakkı daha cesur, yüksek sesle ve kitlesel sormak demokrat olmanın yegane şartıdır. İnsan hakları savunucuları ve demokrasi güçleri, mağdurların politik inancını, dinini, milliyetini sormaz. İnsanoğlunun varlığı ile ikame edilen tabii, doğal hakları olduğuna inanır ve savunur. İşte bu düstur ile hareket etmek gerekir. Solcular ve demokrasi güçleri için bu mesele Er Ryan’ı kurtarmak gibidir.

Vicdan Sahibi İslamcılar Lübnan Hizbullah’ına Sormalıdır

Maide süresinin 32. ayetinde “kim bir cana kıyarsa, tüm insanları öldürmüş olur” der. Ayet-i Kerimeye Amenna ve Saddakna yaklaşan her vicdan sahibi Müslüman Ayten Öztürk’ün akıbetini sormakla mükelleftir.

Bu bağlamda Lübnan’da bir siyasal parti olan Hizbullah’a kişi ve kurum olarak olayın aydınlatılması konusunda çaba harcamalıdır. Lübnan Hizbullah’ı etkin bir siyasal öznedir. Ülkesinde cereyan eden bu olay karşısında susamaz. Vicdan sahibi tüm Müslüman kişi ve kurumlar Lübnan Hizbullah’ından bunu isteme hakkına sahiptir.

HDP’nin Arap Alevilerinden Aldığı Her Oyun Hakkına

HDP Arap Alevilerinden aldığı her oyun hakkına, bir Arap Alevisi olan Ayten Öztürk’ün akıbetini öğrenmek için meclisteki 67 milletvekili ile “Ayten Öztürk nerede?” diye sormalıdır.

Dayanışma bunu gerektirir.

Mecliste olmak, milletvekili olmak bunu gerektirir.

Bayram, Herkese Bayram Olmalı

Zor bir dünya ve zor bir ülkede yaşıyoruz. Demokrasi ve hukuk herkesin riayet edeceği iki kavramdır.

Demokrasi ve hukukun temeli, yaşam hakkını savunmaktır.

Demokrasi ve hukuka riayet etmek, bireylerin olduğu kadar devletlerin de görevidir. Bayram helalleşme demektir. Helalleşmek demek, yaraya merhem olmak demektir.

Bayram herkese bayram olursa bayram olur.

Bu bayramda Ayten Öztürk’ün akıbeti açıklanarak, bayram herkese bayram edilmelidir.