Sosyal Medya günlerdir çalkalanıyor. Televizyon ekranında; belki yüz binlerce insanın izlediği bir programda söylenen çirkin cümlelerden dolayı.

Çirkin sözleri sarf eden kişi nemalandığı (meslekleri; tetikçilik yapmak, suçsuz insanlara çamur atmak ve en önemli memleket meselelerini yalan-dolan sözlerle sulandırmak olan bu insanların aldıkları para için maaş kelimesini kullanmak işçi ve memurlara hakaret olur) tüm işyerlerinden kovuluyor ama tepkiler bir türlü dinmek bilmiyor.

Bu arada bu ve bunun gibi insanları korumaya çalışanlar da var tabii. Hatta bir sayın vekilimiz; meslek hastalığı bile diyerek bu çirkin ötesi sözleri hafifletmeye çalışmış. Yalan söylemek, masum insanlara çamur atmak, apaçık görünen şeylerin tam tersini savunmak belki tetikçiler için bir meslek hastalığı olabilir ama canlı yayında ağızdan çıkan o iğrenç kelimeler meslek hastalığı değildir.

Evet belki hastalık diyebiliriz bu duruma ama ancak ve ancak ruhsal bir hastalık diyebiliriz. Sözünü ettiğimiz kişi uzun yıllar Feto'nun ekmeğini yemiş, onun sayesinde yalılar satın almış ve girilen iktidar savaşında tereddüt etmeden kazananın yanında safını almış olan bir kişidir.

Eşiyle birlikte son derece lüks ve kalburüstü bir yaşam sürdüğüne kuşku yok. Peki bu lüks yaşam tarzının bir bedeli yok mu? Elbette ki var. O da bu lüksü kaybetmek, olası bir iktidar değişimi sebebiyle elindekileri yitirmek ve belki de yargılanma-hapse girme tehlikesiyle yüzyüze yaşamak.

Bu tehlike küçük ya da büyük aynı genleri taşıyan, aynı soydan gelen tüm tetikçiler için geçerli. Giderek daha fazla yalpalayan ekonomi ve yıllardır umutla sarıldıkları ABD desteği uzaklaştıkça daha da derin ve komplike travmalar yaşıyorlar. Rusya ve ABD ülkemiz üzerinde hegemonya satrancı oynarken, bu tetikçiler ne yapacaklarını bilemiyorlar.

Çünkü yıllardır düşman belledikleri, ağızlarına geleni söyledikleri Rusya'yı bir anda dost olarak görüp övmek zorunda kalıyorlar. Yıllardır hakaret etmek için yarıştıkları Atatürk'ü "babaları gibi sevmeye" mecbur bırakılıyorlar. Bu yüzden psikolojileri alt-üst.

Politikacılar genellikle bir metin üzerinden konuşurlar. Yani söyleyecekleri şeyler en azından genel hatlarıyla önceden belirlenmiştir. Bundan dolayı bir toplantı ya da televizyon programında kendilerini çok fazla bozup dağıtmazlar ama tetikçiler için durum öyle mi? Onlar siyasetten modaya, spordan ekonomiye pek çok konuda ahkâm kesmek ve aldıkları nemaların karşılığını, kendilerini besleyen kurum ve kurumlara ödemek zorundalar. Bu yüzden çoğu zaman irticalen konuşmak; daha doğrusu işkembeden atmak zorunda kalıyorlar.

Sürekli yön değiştiren siyaset ibresi yüzünden travma üstüne travma yaşayan bu tetikçilerin; alt ve üst bilinçleri arasındaki dengeyi korumaları bu nedenle giderek güçleşiyor. Ağızlarından dökülen ve bundan sonra da benzer örneklerini giderek daha sık göreceğimiz çirkin sözlerin sebebi; alt bilinçteki çirkinliklerin dışavurumudur.

Olay Boşnak, Hırvat ya da Anglo-sakson halklarının aşağılanması falan değildir. Sadece ve sadece; bozuk zihniyetli ve ahlâklı insanların kendini ifşasıdır.