Anayasa Mahkemesi, Gezi direnişi sırasında biber gazı fişeğiyle vurularak hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın ailesinin başvurusuyla ilgili karar verdi. Kararda, kamu görevlilerine soruşturma izni verilmemesi üzerine yapılan başvuru “dayanaktan yoksun” bulundu.

Bianet'in haberine göre gerekçeli kararda, “Olayda güvenlik güçlerinin yanı sıra onlara müdahale emrini veren ve bu müdahaleyi kontrolsüz bırakan olayın gerçekleştiği tarihin valisi ve emniyet müdürünün de sorumlu olduğu iddiasına ilişkin olarak yapılan incelemede, müdahale ile üst düzey kamu görevlilerinin talimatları arasında ceza hukuku kapsamında bir illiyet bağı bulunduğunu savunulabilir kılan bir bilgi veya belge ortaya konamadığı… değerlendirilmiştir” denildi.

Aile, güvenlik güçlerinin müdahalesi sırasında meydana gelen olayda dönemin valisi ve Emniyet Müdürü hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle AYM’ye başvurmuştu.

“Sağlık hizmetine ulaşmada güvenlik güçlerince yardım edilmemesinden dolayı yaşam hakkını ihlal edildiği” şikayetiyle yapılan başvuru da iç hukuk yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulundu.

“DEVLETİN SORUMLULUĞUNU RET EDEN BİR KARAR"

Elvan ailesinin avukatlarından Çiğdem Akbulut, “Karar hiçbir açıdan kabul edilemez” dedi. “Başlangıç itibariyle suç duyurumuz dönemin başbakanı, içişleri bakanı, İstanbul valisi ve İstanbul il emniyet müdürü hakkındaydı. Soruşturma usulü farklılığı sebebi ile vali ve il emniyet müdürlüğü hakkındaki soruşturma ayrıldı ve onlar hakkındaki soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verildi.

Bu karara karşı yaptığımız Anayasa Mahkemesi başvurusunda, dönemin İstanbul valisi ve il emniyet müdürünün, polisin uyguladığı şiddette talimatı veren konumunda olmaları sebebi ile sorumlulukları oldukları, ölüm ve yaralamalar ile sonuçlanan polis saldırıları ile yaşam hakkını ihlal ettiklerini; tüm soruşturma sürecinde verilen demeçler ile Berkin’in ailesinin çocuklarının başında yoğun bakımda beklerken bile onur kırıcı muameleye maruz kaldıklarını belirtmiştik.

“Yaşam hakkının ihlal edildiğine dair başvurumuza verilen ret kararında açıkça, ‘Polis orantısız güç kullandıysa da bundan talimat verenin sorumluluğu yok’ deniyor. Devletin idari yapısını, alt üst ilişkisini yok sayan bir değerlendirme. Fişeği ateşleyen polis kanunsuz emre uymaktan yargılanıyor ama kanunsuz emri verenle sorumluluk dışı bırakılıyor.”
Avukat Akbulut kararın diğer yönlerini de şöyle değerlendirdi: “Elvan ailesinin devlet yetkilileri tarafından sürekli hedef gösterilmesi, tehdit edilmesine karşın yapılan başvuru da ‘kötü muameleye uğramadıklarına’ dair değerlendirmeye tabi tutulmuş. Gerekçe olarak açıkça ‘Çocukları gözlerinin önünde vurulmadı ya’ deniyor. Hukuki ve vicdani izahtan uzak bir kararla karşı karşıyayız. Bu hususta mahkeme başkanının karşı oy gerekçesi de çok kıymetli ve tam da derdimizi özetler şekilde. Süreci sonuna kadar takip etmeye devam edeceğiz.”

AYM BAŞKANVEKİLİ KARŞI OY KULLANDI

Ailenin başvurusunda, Berkin Elvan’ın 269 gün komada kalması, ölüm şekli itibariyle eziyet çekmesi, aile olarak eleştirilere maruz kalmaları sebebiyle kendilerinin de onur kırıcı muameleye maruz kalmaları sebebiyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği şikayeti yer alıyordu.

Mahkeme bu başvuruyu da oy çokluğuyla reddederken, AYM Başkanvekili Engin Yıldırım ret kararına karşı oy yazdı. Karşı oyda, “ailelerin bu tür olaylarda ruhsal çöküntü yaşamalarının kaçınılmaz olduğu” ifadesi yer aldı.

Engin Yıldırım’ın karşı oyunda şu ifadeler yer aldı: “Çoğunluk görüşünün aksine başvurucular çocuklarının hangi koşullarda yaşamını yitirdiğine acı ve çaresizlik içinde tanık olmuşlardır. Berkin Elvan ailenin gözü önünde adeta erimiş ve trajik bir şekilde vefat etmiştir. Gerek koma sürecinde gerekse de vefatından sonra merhum çocuk üzerinden kamuoyunda birtakım siyasi tartışmalar yaşanmış ve durumuyla ilgili spekülatif değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Çocuklarının 269 gün boyunca komada ölümle pençeleşmesine ve 15 kiloya kadar düşmesine şahit olan başvurucular bunun getirdiği üzüntüyle elem ve ıstırap çekerken bir de çocukları üzerinden kendilerini kamusal bir tartışma içinde bulmuşlardır. Bu tartışma sırasında başvurucular çocuklarıyla ilgili ortaya atılan bazı itham ve iddialara da katlanmak zorunda kalmışlardır. Bütün bunların kötü muamele yasağı bakımından mağduriyetlerine neden olmadığı söylenemez. Komada can çekişen çocuklarının durumuna doğal olarak üzülen başvurucuların durumu merhum çocuk etrafında yapılan tartışmalardan dolayı salt üzüntünün de ötesine geçerek farklı bir hal almıştır.”

Kaynak: Bianet