Milliyet yazarı Gökçer Tahincioğlu, Anayasa Mahkemesi’nin 12 Eylül mağdurlarının dosyalarının 'hak aramak için pasif bir tutum sergiledikleri, gerekli özeni göstermedikleri için’ zaman aşımına uğraması yönünde karar verdiğini yazdı. 

Tahincioğlu, "Anayasa Mahkemesi, 'çok parlak' geçirdiği 2017’yi, aynı ‘ışıltıda' bir kararla kapattı! 

Yüksek Mahkeme’ye göre, 12 Eylül’de işkenceye uğrayan, yakınları dayakla ya da idamla öldürülen, hayatı elinden çalınan ve darbecilerle, emrindekileri koruyan anayasa maddesi nedeniyle yıllarca hesap soramayan darbe mağdurları, 'hak aramak için pasif bir tutum sergiledikleri, gerekli özeni göstermedikleri için’ dosyaları zaman aşımına girdi” ifadelerini kullandı. 

2010 yılına kadar Anayasa’nın 'geçici’ 15. Maddesi nedeniyle 12 Eylül mağdurlarının işkence başvurularının sonuçsuz kaldığını kaydeden ve referandumun ardından yüzlerce kişiye darbecilerin ve işkencecilerin yargılanacağı müjdelendiğini söyleyen Tahincioğlu, “Zaman aşımına tabi değil, diyerek soruşturma başlatan savcılıklar, '30 yıllık zaman aşımı geçti, koruma sağlayan madde zaman aşımını durdurmaz' diyerek kapattı dosyaları” dedi. 

Bunun üzerine Mamak Cezaevi’nde dövülerek öldürülen İlhan Erdost’un kızı Alev Erdost ve avukatı Sertaç Ekinci’nin önce karara itiraz ettiğini, sonrasında da AYM’ye başvurduğunu belirten Milliyet yazarı, 11 Aralık’ta başvuruyu karara bağlayan Birinci Komisyon’un şu açıklamasına da köşesinde yer verdi:

“(...) Anayasa Mahkemesi, benzer bir başvuruda Anayasa’nın geçici 15. maddesinin kamu görevlilerine işledikleri kişisel suçlar bakımından koruma sağlamadığına karar vermiştir. 12 Eylül ile ilgili idari ve yargısal makamlarca değerlendirme yapılmamasının temelinde olayların üzerinden 30 yılı aşkın bir zaman geçmiş olmasının yer aldığı anlaşılmaktadır...

Hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. İhlal iddialarının öncelikle ve süresinde ileri sürülmesi, kanıtların zamanında makamlara sunulması, başvurunun takibi için gerekli özenin gösterilmiş olması gerekir... Bilgi ve belgelerden başvurucunun olayın meydana geldiği tarihten davanın zamanaşımına uğradığı tarihe kadar geçen dönemde pasif bir tutum sergilediği, başka bir deyişle 30 yıllık süre zarfında ölüm olayının aydınlatılması ve faillerinin belirlenmesi mümkün olan bir dönemde kanuni engel bulunmamasına rağmen resmi makamlar önüne taşımadığı görülmektedir... 30 yılı aşkın süreden sonra zaman aşımı nedeniyle araştırma yapılmamasından devletin sorumlu tutulması mümkün değildir.”