Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen “Masumiyet Karinesi ve Yargı Bağımsızlığı” başlıklı sempozyumda açıklamalarda bulundu.

Masumiyet karinesinin önemine vurgu yapan Arslan, “Hâkim ve savcılarımızın, anayasal ve yasal yetkilerini aşabilecek ve yargıyı siyasi polemik içine çekebilecek söz, tutum ve davranışlardan kaçınması gerekir” dedi.

Yasama ve yürütme mensuplarının da “yargıyı etkilemeye” veya “itibarsızlaştırmaya” dönük söz, tutum ve davranışlardan uzak durması gerektiğini ifade eden Arslan, “Evet, cübbeyle siyaset olmaz, ancak cübbesiz yargılama da olmaz. Yargı bağımsızlığının ve masumiyet karinesinin korunması, devam eden yargılamalar konusunda hassasiyet gösterilmesini gerektirmektedir” ifadelerini kaydetti.

‘MASUMİYET KARİNESİNİN DEĞERİNİ BİLMEK DURUMUNDAYIZ’

Masumiyet karinesinin evrensel bir kabule şayan olmasının kolay olmadığını belirten Arslan, “Suçluluk karinesinden suçsuzluk karinesine geçiş uzun ve sancılı bir sürecin sonunda gerçekleşmiştir. Bu nedenle masumiyet karinesinin ve bunun yanında elbette tüm temel hak ve özgürlüklerin değerini bilmek durumundayız” dedi.

Anayasa Mahkemesi kararlarında masumiyet karinesinin iki yönüne işaret edildiğini ifade eden Arslan, “Bunlardan birincisi suç isnadı altında olan kişinin suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşinceye kadar suçsuz kabul edilmesidir. Masumiyet karinesinin ikinci yönü ise yargılama sonrasına ilişkindir. Buna göre ceza yargılaması mahkûmiyet dışında bir kararla sonuçlandığında kişinin suçlu görülmemesi, özellikle hakkında verilen beraat kararının sorgulanmaması gerekir” ifadelerini kullandı.

‘KAMU OTORİTELERİ KİŞİLERİN SUÇLU OLDUĞU İZLENİMİNİ UYANDIRACAK SÖYLEMLERDEN KAÇINMALI’

Masumiyet karinesi ihlallerinde çoğu zaman yargı organlarının gerekçeleri ve kullandıkları dilin belirleyici olduğunu vurgulayan AYM Başkanı Arslan, kamu gücü kullananların da masumiyet karinesini ihlal edebildiğini belirterek şunları kaydetti:

“Aslında sadece mahkemelerin değil, kamu gücü kullanan herkesin suç isnadı altında bulunup da henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla suçluluğu sabit olmamış kişileri suçlu göstermeye yönelik sözleri masumiyet karinesini ihlal edebilir. Başka bir ifadeyle, yargılama makamları ve kamu otoriteleri devam eden veya beraatle sonuçlanan davalarda kişilerin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak söylem ve uygulamalardan kaçınmak durumundadır.”

Suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşmeden bir kişinin suçlu kabul edilmesine yönelik tutum ve davranışların, mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini de zedelediğini ifade eden Arslan, “Benzer şekilde devam eden yargılamalar hakkında hâkimlere veya mahkemelere baskı yapılması da masumiyet karinesini olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bu sebeple yargı bağımsızlığının etkili şekilde sağlanması, masumiyet karinesinin ve diğer temel hakların korunması bakımından hayati derecede önemlidir” dedi ve sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

‘DEMOKRATİK HUKUK DEVLERİ HERKESİN HUKUKUNUN BELLİ OLMASINI GEREKTİRİR’

Yargı bağımsızlığının ve masumiyet karinesinin etkili şekilde korunması, devlet organları arasındaki ilişkinin kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun şekilde düzenlenmesine bağlıdır. Unutmayalım ki demokratik hukuk devleti, herkesin hukukunun ve hududunun belli olmasını gerektirmektedir. Bu nedenle yasama, yürütme ve yargı organlarının Anayasayla kendilerine çizilen sınırları aşmadan görevlerini yerine getirmeleri hukuk düzeninin korunması ve idamesi bakımından son derece önemlidir.

HAKİM VE SAVCILARA UYARI

Bu bağlamda hâkim ve savcılarımızın, anayasal ve yasal yetkilerini aşabilecek ve yargıyı siyasi polemik içine çekebilecek söz, tutum ve davranışlardan kaçınması gerekir. Hepimize düşen, hüküm verirken giydiğimiz cübbelerin mehabetine uygun davranmaktır.

‘CÜBBEYLE SİYASET OLMAZ’

Aynı şekilde yasama ve yürütme mensuplarının da yargıyı etkilemeye veya itibarsızlaştırmaya dönük söz, tutum ve davranışlardan uzak durması gerekir. Evet, cübbeyle siyaset olmaz, ancak cübbesiz yargılama da olmaz. Yargı bağımsızlığının ve masumiyet karinesinin korunması, devam eden yargılamalar konusunda hassasiyet gösterilmesini gerektirmektedir. Son olarak belirtmek gerekir ki, modern hukuk düzenlerinde kendisine herhangi bir suç isnat edilen kişinin yargılanacağı, aklanacağı veya mahkûm edileceği yegâne yer mahkemelerdir. Yargı sistemimiz kendi bünyesinde denetim ve telafi imkânı sağlayan itiraz, istinaf ve temyiz gibi kanun yollarına da sahiptir. Dolayısıyla başta sosyal medya olmak üzere farklı mecralarda yargısız infaz veya aklama yoluna gidilmesi sağlıklı ve adil bir yargılama sürecini zehirlemektedir. Bundan kaçınmak hepimizin ortak sorumluluğudur.