Ergenler arasında aileden izin almanın iki yöntemi vardır. İlkinde, ebeveyninizin karşısına geçersiniz, bir güzel derdinizi anlatarak, soru cümleleri eşliğinde resmi bir izin alma ritüeli gerçekleştirirsiniz. Bu durumda genelde izin alınamadığını bilen söz konusu ergenler, buna başka bir çözüm bulmuştur. Bu ikinci yolda ise, ebeveyninize sadece nereye gideceğinizi söyler, asla soru ifadeleri kullanmazsınız.

Bu iki durum da tamamen insan psikolojisi ile ilgilidir. İlk durumda ebeveyn izin vermez, çünkü kendisi soru sorulan, dolayısıyla karar verici makamdadır. Gücünü ispat etmek ister/kullanır. İkinci durumda ise ebeveyn, ebeveyn yerine konulmamıştır, kendisine sadece haber verilmiştir. O da, enformasyonu tutmakla yükümlüdür. Zaten bir şey sorulmamıştır ki, neye yanıt versin durumu söz konusudur. Ebeveynlik makamını ya da bu makamdan kaynaklı gücünü hatırlatacak bir ifade, davranış biçimi yoktur karşısında. Ama şeklen izin alınmış mıdır, alınmıştır…

Dün, Kayseri’de Stratejik Düşünce Enstitüsü, Liberal Düşünce Topluluğu ve Kayseri Düşünce Okulu tarafından düzenlenen, ‘Alevi Sorunları ve Talepleri Çalıştayı’, ikinci duruma benziyordu.

Çalıştay’da temelde üç başlık konuşuldu: ‘Cemevlerinin yasal statüleri’, ‘Alevilik’te dedelik anlayışı’ ve ‘Aleviler’e ayrımcılık’.

En basitinden, ‘cemevlerinin yasal statüsü’ ile ilgili olarak, Liberal Düşünce Topluluğu temsilcisinin, sunduğu çözüm; ebeveyn ergen ilişkisi üzerinden örneklemeye çalıştığım duruma tıpatıp uyuyordu. Çözüm şu idi; anayasal olarak engellenmiş olan tekke ve zaviyeler açılsın, böylece cemevlerine de serbestiyet getirilmiş olsun.

Katılımcılardan Nevşehir Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu, durumu elma ile armut benzeştirmesine uyarladı. Neden cemevi ile tekke ve zaviyelerin aynı statüde tutulduğunu soran Selmanpakoğlu, Alevilik inancının bir tarikat olmadığını ve cemevlerinin Alevilerin ibadet alanı olduğunu hatırlatarak, “Söz konusu yasa camilere değinmemiştir de, cemevleri neden yasal statüde sayılmıyor?” diye de sordu.

Aynı yoruma, Kayseri Hacıbektaş Veli Kültür Derneği ve Vakfı Eski Başkanlarından Feyzullah Keskin ise Hacıbektaş Belediye’sinde cemevinde ibadet yapılıyor olmasını örnek göstererek, “İyi niyet var ise, bütün belediyeler kendi sınırları içerisinde bu sorunu çözer” şeklinde yanıt verdi.

Daha önce de çok sayıda çalıştay yapıldığını ancak, sonuç bildirgelerinin yayınlanmadığını dile getiren Keskin, “Önce sorgulamamız gereken konu samimiyet. Çünkü daha önce çok çalıştay yapıldı ama sonuç bildirgesi açıklanmadı” dedi.

Nitekim Dedekargın Ocağı Dedesi Hüseyin Dedekargınoğlu’nun, “Bizim sorunumuz yeni anayasaya kaldıysa kara güne kaldık. Bugüne kadar çok sayıda çalıştay yapıldı, çoğuna da katıldık ama havanda su dövdük. Kendimizi aldatılmış hissettik” şeklindeki sözleri de Alevi kanaat önderlerinin, çalıştayın samimiyetsizliğine inancının göstergesi idi.

Sonraki iki konuyu maalesef takip edemedim. Çünkü Kayseri Düşünce Okulu Genel Koordinatörü Ferhat Akmermer’in, açılış konuşmasında, ‘Çalıştayımızı Stratejik Düşünce Enstitüsü, Kayseri Düşünce Okulu, Alevi kanaat önderleri ile gazeteciler beraberliğinde gerçekleştiriyoruz’ şeklinde konuşmasının aksine, gazeteciler açılış konuşmalarından sonra salondan çıkarıldı.

Dinleyici olarak kalabileceğimiz söylenmesine rağmen, salonda kalan benimle birlikte diğer gazeteci arkadaşımla birlikte, ‘yanımızda rahat konuşamamaları’ gerekçesi ile çalıştaydan tamamen çıkmak zorunda kaldık.

Anlayamadığım, cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması, Alevilikte dedelik makamı ve Alevilere ayrımcılık konularında, Sağır Sultan’ın bile duymadığı bir taraf kalmamışken, gazeteciler yanında rahat konuşulamayacak ne vardı?

Şeklen Alevi Çalıştayı yapıldı mı, yapıldı. Gazeteciler kendilerine bir masa dahi ayarlanmamış olsa da, toplantıya çağrıldı mı, çağrıldı…