Her ne kadar Erdoğan "seçim meçim yok, 2023'e odaklanın" demiş olsa da, alametler çoktan belirdi. İyi Parti lideri Akşener’in de değindiği üzere, bu sonbaharda bir erken seçim daha izleyebiliriz ekranlarda. Ekonomi devasa ve ölçüsüz kredi paketleri ile canlı tutuluyor, bu kredilerin çoğu tabii ki batacak. Doğrusu iktidar hem bireylere hem de bankalara acımıyor. Vatandaş yok yere borçlandırılıyor. Vatandaş %30-40 şişirilmiş fiyatlarla ev alıyor, vatandaş birinci ve ikinci el otomobiller alıyor. Vatandaş borç ile, kredi ile tatillere çıktı, çıkıyor. Hiç kuşkusuz ekonomi ilerleyen senelerde çok daha kötü seyredecek. İktidar bunu düşünüyor olmalı. Bir de yeni zuhur eden partilerin daha fazla ele avuca gelmesine ve büyümesine fırsat tanımadan, ultra-hamasi bu tür ataklarla bir erken, bir baskın seçim ile makamlar, koltuklar sağlamlaştırılabilir daha da Allah'ın izniyle. Yeni ittifaklar kurulur, yeni tavizler verilir, mevkiler yer değiştirir. Hiçbir şey bizi şaşırtamaz. Burası Türkiye, burası ileri demokrasiler ülkesi, burada “olmaz olmaz”.

Tabii ki Ayasofya kararı pek çok şeye kapı araladı. Avrupa’nın herhangi bir yerinde Osmanlı dönemi eseri veya camisi artık korunmak zorunda değildir. Rahatlıkla yıkılabilir, kilise yapılabilir, bizim söz hakkımız yoktur ve olamaz da. Sonuçta aynı söyleme sığınacaklardır; “burası bizim ülkemiz, bunlar bizim mülkümüz, hadi oradan!”. Hatta cami, minare ve ezan yasaklanabilir. Nitekim biraz aşırı bir çıkışla Atatürk’ün Selanik’teki evinin “soykırım müzesi” yapılması teklif edildi bile. Bu değil ama Atina’da uzun yıllar süren diplomasi mücadelesi ile açılan tek camii her an kapatılabilir. Türkiye’nin bu konularda söz hakkı kalmamıştır...

Erdoğan, çok yakın bir geçmişte, Ayasofya için “Bu tezgâha gelmeyeceğiz. İşte orada Sultanahmet boş duruyor. Ayrıca 60 bin kapasiteli Çamlıca Camii inşa ettik. Gidin önce oraları doldurun” demişti. Şimdi ne oldu da 180 derecelik bu dönüşü tecrübe ettik, ülke konjektüründe ne değişti?

Elbette Erdoğan işin olası yurtdışı yansımalarının farkında. Gerçekten de Papa’dan tutun ABD Başkan adayı Biden’e kadar itiraz ile tehdit arasında dalgalanan tepkiler yağdı. Öyle ki Erdoğan Putin ile yaptığı konuşmada, Ayasofya’daki dini sembollere asla zarar verilmeyeceği ve bundan sonra da her millet ve dinden insanların girişi ve ziyaretine açık olacağı garantisini vermek durumunda kaldı. Vakit namazlarında ise Hıristiyanlık sembolleri ve freskler lazer ile karartılacak. Bu konudaki açıklamaları Diyanet İşleri Başkanı ile Turizm Bakanı Ayasofya önünde birlikte yaptılar. Buna göre Ayasofya Camii için 2 imam ve 4 müezzin ataması yapılacak. Özel ve pahalı halılar sipariş edilmiş bile. Bundan anlaşılıyor ki, Ayasofya’da sadece vakit namazları cemaat ile kılınacak, cemaat ile kılınan namazlar dışında ise namaz vakitleri içerisinde bireysel namaz kılınamayacak. Zira İslam esaslarına aykırı bir durum ortaya çıkıyor. Oysa zaten 1991 yılından bu yana Ayasofya’nın ibadete açık bulunan bölümü Hünkâr Kasrında namaz kılınabiliyor, atanmış imamı bile bulunuyor ve Sultanahmet Camii ile birlikte çifte ezan okunuyordu. İBB Başkanı İmamoğlu ise “benim için orası 1453’ten beri camidir” diyerek işin içinden maharetle sıyrılmayı başardı.

Taksim’in göbeğine yepyeni bir cami yapılıyor. İstanbul Levent'te plazalar bölgesinde yapımı 160 milyon liraya mal olması planlanan 20 bin kişilik cami inşaatı halen sürüyor. Türkiye’de her 1000 kişiye 1 camii düşüyor. Müslüman halkımız ibadet etmek istediğinde, gönlünün istediği her yerde, istediği büyüklükte ve çapta ibadethane bulabiliyor. Bu arada, S-400’leri parasını ödeyerek satın almış bulunuyoruz ve fakat ABD (dış güç) baskısı nedeniyle kullanamıyoruz. Bu milyar dolarlık güzellikler hangarlarda çürütüleceğine, neden minare formunda kullanılmasın? Böylelikle “minareler süngümüz” ifadesi bir fantezi olmaktan çıkar ve tüm dünyaya bir kere daha gücümüzü, azim, irade ve kararlılığımızı göstermiş oluruz!

Öte yandan, açıklanan resmi verilere göre küçük ve orta boy işletmelerin haziran başı itibarıyla kredi borcu 806 milyar liraya yükseldi. KOBİ'lerde resmi batık oranı yüzde 7,7 ile yaklaşık 62 milyar lira olarak görünüyor. Türkiye'de kayıtlı her 100 çalışanın 77'si, kayıtsızları da katarsak 90'ını KOBİ'ler istihdam ediyor. Yabancı yatırımcı yılın ilk beş ayında net 40 milyar liralık iç borçlanma senedi sattı. Merkez Bankası’nın açıkladığı verilere göre yabancılar ilk beş ayda net 6,4 milyar dolarlık DİBS sattı. Merkez Bankası’nda daha yeni veriler de var ve buna göre altı aydaki satış 7 milyar dolara ulaştı.

Türkiye’de Nisan 2018’de işgücü 32 milyon iken, Nisan 2021’de 29 milyon 388 bine düşmüş. İş aramayıp çalışmaya hazır olanlar ise 2 milyondan 4,5 milyona çıkmış. Bu tanıma göre işsizlik oranı %12,8 çıkıyor. Fakat geçici olarak işinden ayrılanlar ve işine geri döneceği umuduyla iş aramayanlar katıldığında, işsizlik oranı %24,3’e çıkıyor. Yani bu ülkede çalışabilecek durumda olanların ve çalışmak isteyenlerin dörtte biri işsiz konumunda yer alıyor. DİSK’in yaptığı son araştırmaya göre, araştırmaya katılan %36’sı ücret ve gelir kaybı yaşarken, %40’ı ise daha ucuz besinlere yöneldi. İşçilerin %25’indne fazlasının borçları arttı. Sözün bittiği yer...

Farklı siyasi görüşlere sahip merkezi ve yerel yönetimlerin çekişme ve ihtilaflarının bedelini yine halk ödüyor. AKP döneminden kalan borç nedeniyle metro paralarına el konuldu! Önceki yönetim döneminden kalan asfalt işi alacağı için İBB'nin bankadaki 565 milyon lirası haciz yolu ile alındı. Bu para, İBB'nin metro projesi için aldığı yurtdışı kredisiydi. Hafta içinde çoklu baro teklifi meclisten geçti. Türkiye’de yargı da ayrı bir çöküş yaşıyor. Anayasamıza göre hiçbir kimse, hiçbir makam yargıya emir ve talimat veremez, hatta telkinde dahi bulunamaz. AB sürecinde 2004 yılında kabul edilen Türk Ceza Kanunu’nun 277. Maddesinde bu kural yer alıyordu. Fakat 18 Haziran 2014’te bu maddede değişiklik yapıldı. Soruşturma aşamasında yargıya emir ve talimat vermek suç olmaktan çıkarıldı!

Ne yazık ki bazı insanların düşün evreni cennet, cehennem ve süpermarketlerden ibaret... Arnold Bennet şöyle der; Her değişiklik olumlu yönde de olsa, daima beraberinde çekinceler ve sıkıntılar getirir...