KCK davalarının hakim ve savcılarının önemli bir kısmı darbe girişiminin ardından görevden alınıp tutuklanırken, KCK davalarının akıbeti de yeniden gündeme geldi.

KCK davası avukatlarından Ercan Kanar, KCK davaları sırasında cemaat ve AKP’li savcı-hakim arasında yaklaşım farkı olmadığını belirterek, “AKP hükümeti yaşanan tüm hukuksuzlukları Fethullah Gülen kadrolarının üzerine atarak işin içinden çıkamaz” dedi.

Ercan Kanar Evrensel’den Sinem Uğurlu ve Cansu Pişkin’in sorularını yanıtladı.

Önce hatırlayalım, KCK davaları nasıl bir ortamda başladı? Gerçekten de bu davalarda cemaatin özel bir rolü var mıydı?   KCK operasyonları esas olarak Oslo müzakereleri kesildikten sonra başladı.

Zaten Oslo müzakerelerinin de başarısızlıkla sonuçlanmasında Fethullah Gülen kadrolarının bir faktör olarak etkin olduğu açıktı. O dönemki Gülen cemaatinin yayın organlarına bakıldığında Kürt sorunun demokratik bir çözümle değil, savaşın derinleşerek devamı yönünde yazılar yayınlanıyordu.

Dolayısıyla KCK davalarının bu kadar yaygın, torba ve seri davalar zincirlemesine dönüşmesinde cemaatçi kadroların büyük etkisi vardı. Lakin burada sadece Fethullahçı kadrolara bağlamak da çok yanlış olur.

O döneme AKP ve başta Erdoğan olmak üzere tüm AKP yetkilileri de KCK davalarının savcısı rolünü oynamışlardı.

 ‘CEMAAT SANTRFOR, AKP OYUN KURUCU’

 Duruşmalar sırasında cemaatçi ve hükümetçi hakim ayrımı pek hissedilmiyordu sanki? Ya da siz hissediyor muydunuz?

KCK iddialarını hazırlayan savcıların hepsi Fethullahçı olarak tanınan savcılardı. Bizdeki kanaat de oydu. Bu tür savcı ve yargıçlara diğerlerine göre daha şedit davrandılar. Ama ayırt etmek de çok zordu aslında. AKP hükümeti yaşanan tüm hukuksuzlukları Gülen kadrolarının üzerine atarak işin içinden çıkamaz.

Bir futbol takımına benzetilirse bu operasyonu yapanlar, Gülen takımını santrfor diye değerlendirebiliriz. AKP yöneticilerini de oyun kurucu, orta sahayı düzenleyen olarak. Bunlar birlikte çalışmışlardır. Zaten Erdoğan “Beraber yürüdük bu yolarda” diye itirafta bulunmuştu. Ama dün ne diyor, “Milletimiz ve Allah bizi affetsin. Aldatıldık” diyor. Şimdi bir cumhurbaşkanı ve ya başbakan böyle diyerek kurtulamaz. Batı politikasındaki etik ilkeler burada da olsa derhal cumhurbaşkanlığından istifa etmesi ve yargı önüne çıkarılması gerekir.

YENİDEN YARGILAMA YAPILMALI

Şimdi bu hakim ve savcıların önemli bir kısmı tutuklandığına göre bu davaların hukuken durumu nedir? Düşmeli mi, yeniden mi yargılanmalı?


Bu konuda bizim başvurumuz vardı. Şimdi AYM’nin kararını bekliyoruz. Olumlu karar vermesi gerekir. Mahkemeler re’sen aynı Ergenekon, Balyoz ve Gölcük dosyalarında olduğu gibi yeniden yargılama yapıp, beraat kararı vermeleri gerekir. Aksi halde, siyasi pazarlık var demektir.

 ‘AF DİLEMEKLE KURTULAMAZ’

O dönemde cezaevlerine giren pek çok kişiden yaşamını yitirenler oldu, hastalananlar oldu. Şimdi Erdoğan en son çıkıp af dilediğini söyledi. Peki bu affın hem hukuki hem de siyasi bakımdan bir karşılığı var mı?


Bu işler akrabalar arası bir aile sofrasında olan işler değil. Şimdi “Biz de hata yaptık, aldatıldık, Allah ve millet bizi affetsin” demekle kurtulamaz. Bunun hem hukuki, hem politik, hem de vicdani sorumluluğu vardır. Bu durumda cumhurbaşkanının eğer politikadaki etik kurallara uyacak olsa derhal istifa etmesi gerekir. Şu andaki muhalefet partilerinin de istifaya çağırması gerekir Erdoğan’ı