Gazeteci, yazar Murat Yetkin, son dönemde Cumhur İttifakı'na katılma konusunda görüşmeler yürüttüğü Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı ve Milli Görüş Vakfı Genel Başkanı Oğuzhan Asiltürk'ün vefatının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı "üzdüğünü" ancak "başka kötü haberler de olduğunu" yazdı. 

Murat Yetkin'in, "Asiltürk’ün vefatı ve Erdoğan’a diğer kötü haberler" başlığyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle: 

Oğuzhan Asiltürk’ün vefatı 1 Ekim siyaset gündemine Meclis’in yeni yasama yılı açılışı öncesi düşen kötü haber oldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da içinde yetiştiği Milli Görüş hareketinin kurmaylarından olan deneyimli siyasetçinin koronavirüse de maskeye de aşıya da inanmadığı biliniyordu. Erdoğan için Asiltürk’ün vefatı sadece yıllar sonra yeniden hatırlayıp el üstünde tutmaya başladığı bir siyaset “Abisini” kaybetmiş olması açısından şahsi bakımdan kötü haber olmakla kalmıyor, siyaseten de kötü haber anlamına geliyor.

Cumhurbaşkanının 1 Ekim TBMM açılışındaki konuşmasında hem hitabet hem de konuşmanın içeriği bakımından her zamanki formunda görünmeyişinde belki sabah saatlerinde aldığı bu kötü haberin de etkisi vardı. Duraklayarak konuşması bir yana, Türkçeyi iyi kullanan bir hatip olarak bilinen Erdoğan’ın “Kürt sorunu denilen mesele” türünden ifadesi (içeriğini başka yazıda tartışacağız) kendi başına yadırgatıcıydı. Ama aslında başka kötü haberler de geliyordur Beştepe’ye ve eğer etrafındaki duvar, dijital dünyanın deyimiyle “firewall” koruması tarafından engellenmiyorsa kendisine de ulaşıyordur.

İNANDIRICILIK SORUNU CİDDİ BOYUTTA

Erdoğan’ın Meclis’teki konuşmasının içeriğinin de sorunlu olduğunu söylemiştim yazının başında.
Sadece Erdoğan değil, Turgut Özal’dan beri bütün Cumhurbaşkanları 1 Ekim TBMM açış konuşmasında halka daha önce duymadıkları bir şey söylediler. Erdoğan da son konuşmasına dek bu kurala uydu. Bu 1 Ekim konuşmasında yeni hiçbir mesaj yoktu. En büyük müjde yeni Anayasa çalışmasıydı ki, neredeyse bir yıldır tartışılıyordu. Ortağı Bahçeli kendi taslağını kamuoyuyla çoktan paylaşmıştı.

Erdoğan konuşmasında işsizlikten, hayat pahalılığından, enflasyondan, çevre felaketinden bahsetti ama dünyadaki örneklerinden. Herhalde birileri artık “Yok demeyelim, vatandaş inanmıyor” mu demişti? Sanki taktik değişmişti; işte her tarafta vardı, sadece Türkiye’de değil. Hem Türkiye’nin enflasyonla mücadele tecrübesi vardı ve en kısa zamanda tek haneli oranlara inecekti. Peki tecrübemiz vardı da neden TÜİK’e göre bile yüzde 20’ye vuran enflasyonu düşürmek için faizi düşürme parlak fikrine dönüldü ve korkulduğu üzere Türk lirasının değeri daha da düştü? Hazır giyim ihracatçıları gibi ucuz işçi çalıştırmaktan memnun olanlar doların yükselişinden memnun ama Tüketici Güven Endeksi yükselemiyor doğal olarak. Hem yine AK parti iktidarında düşmemiş miydi daha önce tek haneli rakamlara, Deva Partisi lideri Ali Babacan’ın “Benim zamanımda” dediği zamanlarda? Erdoğan’ın konuşmasını bitirmesinden kısa süre sonra akaryakıt ve LPG’ye yeni zamlar açıklandı.

Bütün bunlara Erdoğan’ın dış politikayı da Dışişleri ve artık savunma bakanlıklarını da kenarda tutarak tek başına yürütme eğilimin muhtemel risklerini de ekleyelim. O da ülke güvenliği ve ekonomisi için ayrıca kötü haber sayılabilir.
Erdoğan’ın propaganda ekibi her gün şapkadan bir tavşan daha çıkarma gayretinde ama kötü haberler de artıyor sanki.