Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Taraf’ın yayınladığı MGK belgelerine ilişkin de, “Gazetecilik başarısıyla Pulitzer Ödülü’ne kendisini aday gösteren bir insan bu maddeler karşısında da bir cezaya muhatap olabileceğini düşünmeli ve bunu göre göre cesaretle bu işi yapmalıdır” dedi.

Arınç, fişleme tartışmalarına yanıt verirken, bugün her kurumun stratejik yerlere eleman alırken geçmişe yönelik bilgi edinmek istediğini söyledi. “Uzman yardımcıları, müşavirler, genel müdürler, müsteşarlar için bu böyledir” diyen Arınç, Meclis’teki bütçe görüşmeleri sırasında şöyle konuştu:

SERVİS EDİLMESİ SUÇTUR

 “Millî İstihbarat Teşkilatının,(MİT) devletin kendisine verdiği bir görevi ifa ederken elbette bu verileri muhafaza etmesi, elbette görevinin dışında herhangi bir şeyi tespit etmemesi, dinlememesi, araştırmaması ve sormaması gerekiyor. Ama bakınız, sizler de incelediğinizde göreceksiniz, her yıl binlerce insan, belli görevlere atanma noktasında kanun gereği bu tür bir bilgi toplama faaliyetinden geçirilmektedir. Bunda bir sıkıntı var diyorsanız, bu, kanunlarla yapılacak bir şeydir. Ancak, herhangi bir kişi hakkında özel hayatı, inancı, dili, dini, ırkı, vesaire. Yani kendisini temsil ederken, ifade ederken yaşadığı, kimliğiyle ilgili gelişigüzel bilgilerin veya kanaatlerin veya düşüncelerin kalemlerle yazılıp oralara, buralara servis edilmesi kanun nazarında da suçtur, bunları tasvip etmek de mümkün değildir. Yani bir insan hakkında, resmî bir görev olmadan, kanunla kendisine verilmiş veya yönetmeliklerle kendisini görevlendirmiş olanların katkısı olmadan, insanların takip edilmesi, özel hayatlarına girilmesi, kişilik haklarına karşı saygısızlık yapılması fevkalade çirkindir, suçtur, ahlaki noktadan bakarsak ahlaksızlığın ta kendisidir.”

SUÇ OLDUĞU BİLİNMELİ

Arınç, Taraf gazetesinin yayınladığı MGK belgelerine ilişkin de, “Bir, gazete bunu yaptı, geçmişte de yapıyordu, o zaman size göre iyiydi, bugün size göre kötü. Hayır, kategorik olarak öyle bakmıyoruz” dedi ve şunları söyledi:

“Gazetecilik başarısı olarak bakarsanız, onu bir kenara koyun, ama ortadaki kanunlara göre, gizli kalması gereken bir belgenin alenen bir gazetenin 1’inci sayfasından yayınlanmasının Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu suç olduğunu söylüyor. Yani gazetecilik başarısı suçu ortadan kaldırmaz. Bu Türkiye’de ilk defa da olmuyor, ama bunun bir sonucu var. Bunu yapan, gazetecilik başarısını gösteren bir insanın, bunu yapmanın suç olduğunu da bilmesi gerekir diye düşünüyorum. Gazeteci sıfatı, kanunlarda yazılı suçların işlenmesi bakımından bir imtiyaz ve ayrıcalık doğurmuyor. Gazetecilik başarısıyla Pulitzer Ödülü’ne kendisini aday gösteren bir insan bu maddeler karşısında da bir cezaya muhatap olabileceğini düşünmeli ve bunu göre göre cesaretle bu işi yapmalıdır. Dolayısıyla, kimsenin bundan şimdi şikâyet etmeye de hakkı yok. Öyle somun pehlivanlığına gerek yok. ‘Ben bu işi bilerek yaptım, sonucuna razıyım, bu bir gazeteciliktir’ dersiniz, kanun ceza veriyorsa size, bunu da göğüslersiniz. Mustafa Balbay kadar olmasa bile herhâlde dört buçuk-beş yılı hiç kimse göze almıyor, ama kahramanlık budur. ‘Ben bunu ülkem için yaptım, bana yüklenecek suçları da ben karşılayacağım’ diyebiliyorsanız bunları ancak o zaman yapacaksınız.”

PAÇAMIZI ZOR KURTARDIK

Muhalefetin, gazetecilerin tehdit edildiği eleştirisine de, “tehdit etmiyorum, kanunda yazılı olanı söylüyorum, benim tehdidimden korkacak değiller” diyen Arınç, “Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmak iddiasıyla 2008 yılında hakkında kapatma davası açılan ve para cezasıyla paçamızı zor kurtardığımız davaya bakarsanız, biz 2004’te alınan kararların hiçbirini yerine getirmemişiz” diye konuştu.