AP Başkanı Martin Schulz ile Başbakan Binali Yıldırım ortak basın açıklaması düzenledi.

Martin Schulz, “Basın ve fikir özgürlüğü konusunda Türkiye ile bizim anladığımız arasında fark var. Sayın Başbakan Türkiye perspektifiyle yola çıktı. “Tam da bu nedenle bilhassa temel haklar ve ifade özgürlüğü konusunda çalışmamız gerekiyor. Ben bir demokrasinin seviyesini ve kalitesini gösteren birincil faktörlerden birinin basın ve ifade özgürlüğü olduğunu düşünüyorum” dedi.

AP Başkanı’nın açıklamaları şöyle:

"Devlet darbesi yapmak isteyen asker içerisindeki bir kanattan bahsetti. Sayın Yıldırım'a teşekkür etmek istiyorum. Biz bilmiyorduk gerekli zamanda tepkiyi veremedik. Biz bugünden baktığımız AB-Türkiye ilişkilerinin istikrarı için nasıl bir katkıda bulunabiliriz? Türkiye güvenli sınıra sahip olma hakkına sahiptir. Bu nedenle AB-Türkiye arasındaki güvenlik anlaşması da gündeme geldi. Türk tarafı bize şu soruyu sormasını son derece doğal buluyorum: Siz bizim güvenliğimiz konusunda nasıl bir tutum içindesiniz?

Biz şöyle bir ülkeye destek oluyoruz: Son derece çirkin bir terörle karşı karşıya olan bir ülkeyle karşı karşıyayız. Terör saldırıları son derece itici ve iğrenç bir olay olduğunu söylemek istiyorum. Türkiye'de ve kurbanların, ölenlerin aileleriyle dayanışma içinde olduğumuzu aktarmak istiyorum."

VİZE SERBESTİSİ

"Terörle mücadele konusunda bir değişiklik konusu yapılmadığı sürece bu konuda elimiz kolumuz bağlı dedim. Birçok alanda bir mutabakata ulaşabildik ama bazı alanlarda da ulaşamadık."

Başbakan Yıldırım’ın açıklamaları şöyle:

"Artık 60 yıl geride kaldıktan sonra bundan sonraki yol haritasını net bir şekilde Türk milleti görmek istiyor. Bu konuda 64. Hükümet döneminde başlatılan Geri Kabul Anlaşması ve vize serbestisiyle ilgili görüş alışverişinde bulunduk. Şu anda aşılamamış gibi görülen terörle mücadele yasasıdır. Türkiye amansız bir mücadele vermektedir.

PKK, PYD, DAEŞ, YPG terör örgütü ve diğerleri. Bu terörle mücadelenin sadece Türk halkının güvenliği için değil aynı zaman bütün Avrupa'nın güvenliğiyle de ilgili olduğunun bilinmesini isterim. Terörle mücadeleyle ilgili yasada bir gevşeme yapmak asla ve asla bizim terörle mücadele konusunda bir katkı sağlamayacağı gibi bu tehdidin daha da büyüyeceği aşikardır. Bu konunun bir kez daha yeni gelişen şartlar altında ele alınmasının ve başka bir çözüm yolunun bulunmasının elzem olduğunu ifade ettik."

"Zaman zaman Avrupa'daki yetkililerin açıklamalarıyla Türk kamuoyunda bazı hoşnutsuzlukların meydana geldiğini ifade ettim. Bundan sonraki süreçte aracısız görüşüp sorunları daha gerçekçi bir düzlemde ele almanın bundan sonraki yolculuğumuza ciddi bir katkısı olacağı konusunda fikir birliğine vardık. Darbe girişimine sebep olan FETÖ ilk bakışta anlaması zor bir örgüttür. Çünkü örgüt kapalı bir örgüttür, saydam değildir. Dolayısıyla faaliyetlerini ne kadar takip etseniz bile tehlikenin boyutunu anlamanız mümkün olmuyor.

"15 Temmuz gecesi yaşadığımız somut olaylarla ortaya çıktığını Sayın Schulz'a anlattım. Genelkurmay Başkanı'nın yıllarca yanında taşıdığı insanlar tarafından etkisiz hale getirildiği ve buna benzer birçok örnekler var. 160 ülkede bu örgütün faaliyeti var. Türkiye açık mücadelesini 15 Temmuz'da vermiş ve kahraman Türk halkı göğsünü siper ederek 241 şehit 2194 gaziyle bu darbe girişimini etkisiz hale getirmiştir. Bu yüzden 79 milyon kahraman milletimize bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz."

"Türkiye son yıllarda hiç ama hiç kimsenin hesap edemediği büyük bir tehlikeyi kendine has bir yöntemle bertaraf etmeyi başarmıştır. Burada en büyük pay şüphesiz milletine aşık olan ve emrinde olan Cumhurbaşkanımızdır. Onun kararlılığıdır. Bunun yanı sıra onun çağrısıyla sokakları dolduran sokakları dolduran milletimizdir. Milletin verdiği emaneti asla yere düşürmeyeceğini kararlılıkla ifade eden 65. hükümettir. Alçakça bir darbe girişimi bertaraf edilmiş ve Türkiye'nin geleceği kurtarılmıştır."

"AB-Türkiye ilişkilerinin daha gerçekçi ve yapıcı bir anlayış içerisinde sürdürülmesi konusunda tam bir anlayış birliği mevcuttur. Konularımızı aracısız, doğrudan görüşerek iki toplumun AB'nin ve Türkiye'nin ortak beklentilerini, ortak geleceğini kapsayacak şekilde çözüme bağlamak en önemli hedeflerimiz arasında olacaktır."

"Mülteciler konusunu da kapsamlı bir şekilde görüştük. Bu tehdidin, bütün Avrupa'nın tehdidi haline dönmemesi için atılması gereken adımlar konusuna da değindik."

SORU-CEVAP

"Mülteciler konusu vize serbestisiyle birleştirildi. Bu adım adım gidebilir mi acaba? İkincisi, terörizmle ilgili kanunların gevşetilmesi şuan ki durumu daha tehlikeli hale getirir dediniz. Şu anda gazetecilerin ülkenize gelmesiyle ilgili ne söyleyeceksiniz?"

Yıldırım: FETÖ hayatın bütün alanlarına sızmış durumda. Bu gazetecilerin medya mensuplarının içeri alındığı, özgürlüklerinin kısıtlandığı yönünde Avrupa'dan tenkitler duyuyoruz. Hiçbir gazeteci bir terör örgütüne destek olmaz. Eğer bunları yapmıyorsa o gazetecidir, endişeye kapılmasına gerek yok ama bizdekilerin durumları farklı.

"Gazetecilik kağıdını alıyor ama FETÖ'ye bir fiil destek oluyor. Sadece övmüyor, terör örgütünün lojistik hizmetlerini de yerine getiriyor. Terör örgütüyle iç içe olmuş, bu ülkenin insanlarını öldüren kanlı bir örgütün mensubuna, elinde gazeteci kimliği var diye hoş geldin mi diyeceksiniz? Öyle bir şey kimse beklemesin.

"Daha önce kamuoyuna açıklanan çok net bir şey var. Geri Kabul Anlaşması vize serbestisi birlikte yürüyecek. Karşılıklı olarak maalesef bu taahhütlerin bir kısmı yerine geldi, bir kısmı gelmedi. Bizim de yerine getirmediklerimiz var AB'nin de var. Bunları yerine getirmek için imkanımız var. Bir istisna var: terörle mücadele yasasının değiştirilmesi. Bugünkü şartlardan dolayı bu yasada bir iyileştirme yapamayız.

"Bu bizim ölüm kalım meselemiz. Bu aynı zamanda Avrupa'nın da terörle mücadelesi için olması gereken bir konu. Diğer tüm konuların çözüme kavuşturulmasında bir sorun görmüyoruz. İstisnalar getirmek, Türk toplumunda AB'ye olan güveni biraz daha azaltacaktır. Ya vize serbestliği olmalı, bunun bir alternatifi olamaz."

Schulz: "Bu konuyu tartışmalı bir şekilde ele aldık. Basın ve fikir özgürlüğü konusunda Türkiye ile bizim anladığımız arasında fark var. Sayın Başbakan Türkiye perspektifiyle yola çıktı. Tam da bu nedenle bilhassa temel haklar ve ifade özgürlüğü konusunda çalışmamız gerekiyor. Ben bir demokrasinin seviyesini ve kalitesini gösteren birincil faktörlerden birinin basın ve ifade özgürlüğü olduğunu düşünüyorum. Türkiye, gazeteciler konusunda her vakaya münferit olarak bakması gerekiyor ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde belirlenmiş olan koşullara göre yargılanmalı. Avrupa Konseyi'nin üyesi olan Türkiye de bunları biliyor.

"Zanlıların temel hakları gözetilerek bir yargılama yapılmalı. Ama her konuda anlaşamadığımızı da söylemiştim. Yıldırım: Türkiye AB ülkeleri olduğu gibi bir hukuk devleti. Türkiye'deki yargıyla ilgili işler de hukuk devleti çerçevesinde, kuvvetler ayrılığı prensibiyle yürümektedir. Bir terör zanlısını sorgularken bizden izin almadığı gibi onların yargılanmasını engellemek gibi bir yetkimiz yok. Bu konudaki anlayış farkı elbette olabilir. Ama önemli olan algıdan ziyade olgu nedir onun üzerinde çalışmamız lazım. AB fasıllarla ilgili konular görüşülürken bu etraflıca ele alınır.

SALİH MÜSLİM'İN AP'DEKİ BASIN TOPLANTISI

"Siz bugün Türkiye'yi ziyaret ederken AP'de de PYD'nin lideri Salih Müslim ağırlandı. Basın toplantısına izin verildi. Sizden bir izin alındı mı? Müslim Türkiye için DAEŞ'e yardım ediyor iddiası ortaya attı. İkincisi PKK yandaşlarının AP'de PKK liderlerinin fotoğraflarının sergilendiği sergi gerçekleşti. 6 Eylül'de yine olacakmış buna da izin verilecek mi?"

Schulz: Bahsettiğiniz kişinin AP'de olduğu bilgisini bugün burada aldım. Bu şahsi bir ziyarettir. Bir üye bu beyefendiyi davet etmiştir. Bu benim çalıştığım kurumu bağlayıcı değildir. AP'yi hiçbir şeye mecbur bırakmaz bu ziyaret. Ben şaşırdım. Kendisini davet etmezdim. AP'de ifade ettiği görüşler de kendi özel görüşlerdir.