Antalya L Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutuklular, 6 Ekim 2015 tarihinden bu yana tutuklu bulunan Özgür Halk Dergisi çalışanı Devrim Ayık aracılığıyla basına, kamuoyuna ve sivil toplum örgütlerine yaşadıkları hak ihlalleriyle ilgili bir mektup gönderdi.

Mektupta 15 Temmuz sonrası cezaevinde yaşanan hak ihlallerini sıralayan tutuklular, Yazar Fırat Can’ın cezaevinde kaleme aldığı “Umuda Bir Ülke” adlı kitabının “kitap yasağı”, “Mavi Ülke” kitabına da “propaganda” gerekçesiyle cezaevi yönetimi tarafından kendisine verilmediğini, diğerine de koğuş baskını sırasında “propaganda” gerekçesiyle el konulduğunu öne südü.

Tutuklular, ayrıca ders kitapları verilmeyen üniversite öğrencilerine de, şarkı söyleyip halay çektikleri için disiplin cezası verildiğini ifade etti.

Mezopotamya Ajansı’n aktardığına göre, Tutukluların gönderdiği mektubun tamamı şöyle:

Genelde Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde özelde Antalya L Tipi Kapalı Cezaevi’nde buluna siyasi tutuklu ve hükümlüler olarak yaşamdan fiziki olarak yalıtılmış olmanın verdiği psikolojik ve sosyolojik durum ortadadır. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kısıtlı olan haklarımız daha da kısıtlanmıştır. Cezaevlerindeki anti demokratik uygulamaların duyarlı ilgili kurumların ve demokratik kamuoyunun gündemine girmesi acil bir hal almış bulunmaktadır.

Yaşanılan hak ihlallerinin değerli kurumunuzun gündemine alınıp, ilgili ve sorumlu kurumlar tarafından duyarlılık oluşması ve duyurulması bakımından yapılacak çalışmalar bizler açısından önemlidir. Bu yönlü bir duyarlılık oluşturma çabası içerisine gireceğinize olan inancımızla cezaevlerinde kısıtlanan haklarımızı sıralıyoruz;

* Hastanelere ve revire gidişler hemen hemen hiç yapılmamaktadır. Gidenler ise aylarca bekletildikten sonra götürülmektedir. Sağlık haklarına, tedavi imkanlarına ulaşmamız imkansız hale gelmiştir.

* Tutuklu ve hükümlülerin verdiği dilekçeler, resmi yazışmalar, suç duyuruları vb. yazışmalara gelen cevaplar tarafımıza ulaşmamaktadır. Tutuklularla ilgili hazırlanan iddianameler zamanında verilmediğinden savunma hakkımız kısıtlanıyor, ortadan kaldırılıyor.

* Tutuklular 15 gün içinde telefona 10 dakika ile çıkarılıyor. Aranılan numara meşgul ya da ulaşılamıyor ise ikinci, üçüncü arama engelleniyor. Mektuplar zamanında gelmiyor, gitmiyor. İletişim hakkımız engelleniyor.

* Tarafımıza gelen kitaplar verilmiyor. Tutuklu yakınlarının gönderdikleri kitaplar herhangi bir toplatılma, dağıtılma yasakları olmamasına rağmen cezaevi tarafından kabul edilmiyor. Okuma ve bilgiye ulaşma hakkımız engelleniyor.

* Üniversite öğrencilerinin ders kitapları verilmiyor. Sınavlara girme hakları engelleniyor. Tutuklu öğrencilerin eğitim ve öğrenim hakları tamamen yasaklarla ellerinden alınmaktadır.

* Ziyaretçilerle yapılan görüşme saatleri 40 dakika gibi kısa bir süreyken bazen 30 dakikanın altına düşüyor. Açık görüş her ay yapılırken, iki ayda bir yapılıyor. Aile ziyaretleri dışında 3 kişilik ziyaretçi görüş hakkımız kısıtlanarak ihlal ediliyor.

* Kişisel temizlik malzemeleri yanında traş makinesi, cımbız, bıyık makası gibi zorunlu olan araçlara da izin verilmemektedir. Özel temizlik ihtiyacımızı gidereceğimiz malzemeler kısıtlanmaktadır.

* Mevcut yerleşkedeki odalar kapasitenin çok üstünde doldurulmuş olmasından kaynaklı oda kapasiteleri banyo, tuvalet ve lavabo ihtiyaçlarına cevap vermemekte, hijyenik ortam sağlama durumu ortadan kalkmakta. Bu durum farklı hastalıkların yayılmasına zemin oluşturmaktadır. Avluda bulunan giderden devamlı koku yayılıyor, defalarca talep etmemize rağmen giderden yayılan kokuyu engelleyecek kapak takılmamaktadır.

* Birkaç ayda bir yaptığımız tiyatro, skeç, müzik vs. kültürel etkinlikler engelleniyor, söylediğimiz türkülerden ve çektiğimiz halaylardan dolayı hakkımızda disiplin soruşturması açılıyor. Aile görüşünden iyi ihtimalle haftada bir çıktığımız toprak saha, telefon gibi hakkımız, haklarımız açılan soruşturmalar sonucu engelleniyor.

* Oda aramaları, haftada bir olan toprak saha hakkımıza denk getiriliyor. Spor erken bitiriliyor. Yapılan oda aramaları baskın şeklinde gerçekleştiriliyor. Eşyalarımız dağıtılıyor. Bazı eşyalara el konuluyor.

* Koğuşumuzda bulunan yazar Fırat Can’ın cezaevinde yazdığı iki kitabı yayınlandı. Ancak 19 Temmuz’da basılan ve birçok kitap fuarında satılan yeni kitabı 'Umuda Bir Ülke' 'kitap yasağı' gerekçe gösterilerek, kendisine verilmiyor. Yazar kitabını almak için yapmış olduğu görüşmelerden sonra ansızın yapılan baskın tipi aramada 2013’te basılan 'Mavi Ülke' isimli kitabı da 'Propaganda' gerekçesiyle alındı. 'Dimyata pirince giderken bulgurdan olmak' bu olsa gerek. Şu anda yazarın 2 kitabı da kendisine verilmiyor. Bir Orta Çağ hastalığı olan kitap yasaklama uygulanmaktadır.

Aslında yazdıklarımız yaşanılan sorunların bir kısmıdır. Sıraladığımız bu maddelerin insan hakları temelinde ele alınıp, demokratik kamuoyu ve kurumların gündemine gelmesi çözüm noktasında bir nebze de olsa duyarlılık sağlayacaktır. Kurumunuzun duyarlı davranacağına olan inancımızı belirtiyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz."

Kaynak: Mezopotamya Ajansı