İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun vurgusunu yaptığı İstanbul İttifakı seçim sonuçları açısından demokratik bir kazanım elde etmiştir.

Halk müthiş refleksler gösterir her zaman. Halka güvenmek ve halkla birlikte inşa etmek dışında bir yol yoktur.

Evet 24 Haziran 2019 tarihinden itibaren neler yapmalı?

Siyaset acil ve temel ihtiyaçlar üzerinden şekillenir. Hani solcuların sürekli dile getirdiği baş ve temel çelişki önermesi gibi.

Bugün Türkiye’de baş ve temel sorunlar vardır. Bu sorunlar aciliyet sırasına göre ele alınmalı ve buna uygun çözümler üretilmelidir.

Bu ülkenin en acil sorunu, esir mantığı ile tutuklu insanların acilen tutuksuz yargılanma yolunun açılmasıdır.

Bu tutuklu insanların simge iki ismi vardır. Selahattin Demirtaş ve Selçuk Kozağaçlı. Bu iki isim şahsında tüm esir mantığı ile tutuklu yargılanan insanların acilen, tutuksuz yargılanmasın yolu açılmalıdır.

Abdullah Öcalan’ın muhatabı Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Gönderdiği mektup partileri, demokratik kitle örgütlerini, sivil toplum örgütlerini, bireyleri bağlamaz. Dünyanın en basit kuralı şöyle çalışır. Çatışan taraflar, birbiri ile diyalog kurar. Kamuoyu da bu diyaloga destek verir. Kamuoyuna düşen şeyde bu diyalogun barış yönünde sonuçlanması için destek vermektir. Devlet bu en basit evrensel kuralı bile seçim malzemesi yaptı. Lakin sonuç ortada. Kürt halkı bilinçli bir halktır. Bu ülkenin demokratik inşasında saç ayaklarından biridir.

Demokratikleşme, normalleşme ve hukukun bağımsızlığı konusunda İstanbul İttifakı iyi bir örnektir. Türkiye’nin şehirlerinde bu temelde yapılacak şehir ittifakları demokratik bir anayasanın da yerelden genele tartışılması ve yazılmasında önemli rol oynayacaktır.

Anayasa bir toplum sözleşmesidir. Bu toplumda herkes yaşıyor ve herkesin hakkını hukukunu savunacak bir anayasa yapılmadır. Kadınlar, çocuklar, emekçiler, dindarlar, başka din ve mezhep mensupları, farklı milliyetten insanlar, diller, ağaçlar, nehirler, denizler, tarihi mekanlar, evcil ve doğal hayvanlar ve en önemlisi şehirleri gözeten ve koruyan bir toplum sözleşmesini bu ülke hak ediyor.

Demokrasi mücadelesi kimin öncülüğünde verilir ve halkın dostları kimlerdir?

Bu soru aynı zamanda bir eleştiri ve tespitte barındırır. Eğer demokrasi mücadelesinin önderliğini solcular yapmazsa, sosyal demokratlar, Kemalistler, dindar demokratlar, liberaller yapar. Bunun anlamı şudur, kim demokrasi mücadelesine önderlik ediyorsa, demokrasinin niteliğini o belirler. Buradan hareketle solcuların gerçekten sahih, uygulanabilir ve sürdürülebilir demokratik politikalar üretmeleri gerekir. Slogan siyasetinden, hayat siyasetine dair politikalara ihtiyacımız var.

Sağda yeni oluşumlar kaçınılmaz. Korkak ve ürkek sağda siyaset arayışı, bir nebze daha cesur adımlara vesile olacaktır. Elbette bir kenara yazılacaktır. Bu yıkım ve karanlık dönemlerinde bir Saadet Partisi tavrı neden gösteremediniz ve hep kaçak güreştiniz.

Sonuçta umut güzel şeydir değerli okur.