Anayasa Mahkemesi, savcılığın, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi’nin kapatılması talebiyle sunduğu iddianameyi kabul etti. 

T-KDP’nin kapatılmasına yönelik girişimlere tepki gösteren Demokratik Toplum Kongresi (DTK), “Kürt ve Kürdistani her değere, kazanıma ve varlığa karşı bir önyargı ve düşmanca bir tutumdur” diyerek yaklaşımı kınadı.

Yargıtay Başsavcılığı, Türkiye Kürdistan Demokrat Parti (T-KDP) hakkında, tüzük ve programının Türkiye Anayasası ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’na aykırı hükümler içerdiği gerekçesiyle kapatılmasına yönelik iddianame hazırladı. 

2014 yılında hazırlanan iddianamenin Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmesi ardından ilgili kapatma davası Anayasa Mahkemesi’nde görülecek.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Türkiye Kürdistan Demokrat Parti’nin kapatılmak istenmesine yazılı açıklama ile tepki gösterdi. 

T-KDP’nin “Kürdistan” kelimesi nedeniyle kapatılmak istendiğine işaret edilen açıklamada, davanın evrensel hukuk, insan hakları ve demokrasi açısından son derece kaygı verici olduğunun altı çizildi. 

DTK’nin yaptığı yazılı açıklamada şunlar kaydedildi: “Türkiye’nin siyasal yaşamı, Kürt sorununun çözümünü demokratik bir yaşamın kurulabilmesi için öncelikli bir amaç olarak gören onlarca siyasi parti hukuk ilkeleri ve toplumsal gerçeklikler yok sayılarak kapatılmasıyla doludur. Kürt halkı başta olmak üzere, demokratik toplumsal kesimlerin siyasal yaşama dahil olmaları bu yolla engellenmeye çalışıldı. 

15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra, AKP hükümetinin yargıyı ele geçirerek bir AKP yargısı haline getirmesiyle, muhalif toplumsal kesimleri siyasal yaşamın dışına itme girişimleri de yoğunluk kazandı.

GEREKÇE KÜRDİSTAN İSMİ

Kürdistan sözcüğü gerekçe gösterilerek bir siyasi partinin kapatılması kabul edilemez bir durumdur. Kürdistan kavramı bir realite olarak gerek Kürt halkı, gerekse de bütün Ortadoğu ve dünya toplumlarında meşru, gerçekliği ve karşılığı olan bir olgu olarak kabul edilmiş ve öyle anılmıştır. Burada söz konusu olan Kürt ve Kürdistani her değere, kazanıma ve varlığa karşı bir önyargı ve düşmanca bir tutumdur.

1921 Anayasası, TBMM toplantı tutanakları, uluslararası görüşme tutanakları, birçok devlet yöneticisi ve kanaat önderlerinin yazışma ve konuşmaları vb. birçok tarihsel arşiv ve doküman Kürdistan kavramının Türkiye’nin siyasal ve toplumsal yaşamında bir gerçeklik olarak var olduğunu somut delilleriyle ortaya koymaktadır.

Mahkeme kararları ile tarihsel ve toplumsal gerçekliklerin değiştirilemeyeceği de somut ve bilimsel bir olgudur. DTK olarak bu yaklaşımı ve zihniyeti protesto ediyor, kınıyoruz.”

KAYNAK: mezopotamyaajansı.com