Anayasa değişikliği teklifi Mecliste görüşülüp oylanarak geçti. Böylece referandum süreci başladı.

Anayasa değişikliği teklifi, içerdiği olumsuz durumlar, teklifin bir rejim değişikliği içerdiği konularında açıklamalarımız oldu.

Rejim değişikliği konusunda, “bu bir yönetim biçimi değişikliğidir, rejim değişikliği değildir” diyerek açıklamalarda bulunulduysa da, doğru olmadığını da anlatmaya çalıştık. Rejim kelimesi, Latince Regimen, kökeninden gelir ve yönetim, düzen, hükmetme anlamlarını taşır. Bu ifade daha çok “yönetim biçimi” anlamıyla da kullanılır.

Dolayısıyla, yapılan “bu bir yönetim biçimi değişikliğidir, rejim değişikliği değildir” açıklaması sadece kelimelerle oynuyor.

Elbette hiç kimseye referandumda nasıl oy vermesi gerekliliği konusunda telkinde bulunma gibi bir ifademiz olmayacaktır.

Yüksek yargının neredeyse bütün üyelerinin, Yargıçlar ve Savcılar Kurulunun iktidar tarafından belirlenmesi, adaleti bozmaz, yargının bağımsızlığını etkilemez, tarafsızlığına etki etmez diyebiliyorsanız, yapacağınız bellidir.

“Devletle ilgili yetkilerin neredeyse tamamının tek kişide toplanması sorun yaratmaz” diyebiliyorsanız,

“Bu tek kişinin, kendi seçtiği yardımcılarının da aynı yetkiye sahip olması bizleri rahatsız etmez” diyebiliyorsanız,

“Bu tek kişinin, tek başına, meclis karşı çıksa bile, Olağanüstü Hal ilan etme, Kanun Hükmünde Kararname çıkarması, kişi hak ve özgürlüklerini askıya alabilmesi, Kanun yapabilmesi çok da önemli bir durum değildir” diyebiliyorsanız,

“Devleti yönetenleri denetleyecek kurum olan Devlet Denetleme Kurumunun tüm üyelerinin Cumhurbaşkanınca seçilmesi, nasıl işlem yapacaklarının yine Cumhurbaşkanınca belirlenmesi, bu kurumun bağımsız ve tarafsız bir şekilde görevini yürütmesine engel olmaz” diyebiliyorsanız, yine yapmanız gereken bellidir ki buna karşı en ufak bir lafımız olmaz, olamaz!

Şu andaki Anayasaya göre, Cumhurbaşkanı sembolik, Meclis ise yasama ve yürütme organlarını içerisinde barındıran en yetkili kurumdur. Anayasa değişikliğine göre, değişiklik kabul gördükten sonra iktidar (yürütme ve yasama) Cumhurbaşkanı oluyor, Meclis ise sembolik bir duruma düşüyor.

Cumhurbaşkanını seçtirebilecek bir partinin veya koalisyonun Mecliste de çoğunluk sağlaması olağandır.

Mecliste çoğunluğu bulunan iktidar partisinin Cumhurbaşkanını yargılaması, soruşturması, hatta onu eleştirmesi beklenemez.

Bu durumda, Cumhurbaşkanını, yürütmede yer alacak kişileri soruşturmak ve yargılamak, sadece görev zamanlarında değil, görevleri bittikten sonra da imkânsız hale getiriliyor.

Kısaca; Cumhurbaşkanı kim olursa olsun,

Yüksek Yargının tüm üyelerini belirleyebilecek güce sahip olması,

Hakimler ve Savcılar Kurulunda etkin ve yetkin olması

Devletin tüm yetkilerinin bir kişide toplanması

Bu tek kişinin neredeyse yapamayacağı bir işin olmaması,

Yanlış ve kusurlu hallerinde yargılanabilmesinin imkânsızlığı

Kendisini denetleyecek Devlet Denetleme Kurumunun tüm üyelerini kendisinin seçmesi kimilerini rahatsız edecek, kimilerini sevindirecek.

Referandumda verilecek oyları da bu memnuniyet ve rahatsızlık belirleyecek.

Bunların yanında, benim için önemli olan iki husus var.

Birincisi, Referandum sürecinin ne kadar demokratik ve eşit koşullar içereceği konusu. OHAL kapsamı içerisinde koyulan yasakların, iktidar kanadını etkilemeyeceği kesin.

Muhalefet açısından ise bu durum oldukça sıkıntılı.

HDP vekillerinin, birçok demokrat, aydın ve gazetecinin cezaevlerinde oluşu elbette referandum sürecinde muhalefet cephesini olumsuz etkileyecek faktörler olarak duruyor.

Henüz süreç başlamamışken, “hayır” diyenlerin polis tarafından gözaltına alınmaları da, muhalefetin yaşayacağı sıkıntıların işareti!

İkinci husus ise, sonucun, olumlu veya olumsuz, iktidar kanadınca ne kadar kabul edilebilir olacağıdır.

Ancak, geride bıraktığımız 7 Haziran seçimleri var.

7 Haziran seçimlerinin sonuçları beğenilmedi! Bu nedenle de 1 Kasım’da seçim yenilendi. Sonuçlar değişti!

7 Haziran seçim sonuçlarına göre yürütme oluşturulsaydı, bugün yaşadığımız pek çok şey olmayacak, yaşanmayacaktı.

Önümüzdeki referandumda oylar Evet çıkarsa ne olur, Hayır çıkarsa ne olur? Soruları kafaları karıştırmaya devam ediyor.

Sonuçların “Hayır” çıkması durumunda, referandumun yenilenebilme olasılığı var mıdır? Bu soruyu sorarken, bunun yasal anlamda olup olmadığından ziyade, iktidarın bunu yapabilme gücünün olup olmadığı açısından soruyorum.

Yıllardır bu değişiklik için çaba sarf eden, bu anlamda Anayasa ihlallerini bile göze alan, ''İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda değişilmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun Anayasal olarak kesinleştirilmesidir” (1) diyerek, yaptıkları Anayasa ihlalini açıklayabilen, gözü başka bir şey görmeyen iktidar, çıkabilecek “hayır” sonucunu ne kadar hazmedecektir?

Ergenekon soruşturmalarında “Bu operasyonlarla şahsım başta olmak üzere, tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı.”(2), 15 Temmuz darbesinde ise “Kandırıldık, Rabbim de milletimde bizi affetsin” (3) diyebilen, devlet yönetimini, koşullar ne olursa olsun bırakmaktan yana olmaya bir iktidar var.

“Hayır” sonucunu kabullenebilir mi?

15 yıllık iktidarları süresince yaşanan tüm olumsuzlukları, yönetim biçimine, Anayasaya ve terör örgütlerine bağlayarak yürümeye devam edenlerin, iktidardan vazgeçeceklerine inanmıyorum.

Dolayısı ile, referandum sonucu ne olursa olsun, yaşayacaklarımızın aynı kalma ihtimali üzerinden gelişen endişelerim devam ediyor!

Bir de seçim sonuçlarının değerlendirilmesi için, Ulusal Yazılım Sertifikasyon Merkezi sertifikasının olmadığı söylenen SEÇSİS sisteminin kullanıldığını da göz ardı etmemek gerekiyor.

Endişelerim konusunda yanılabilme ihtimalim, sadece, güçlü bir muhalefetin oluşumuna bağlı.

Umarım yanılırım…

____________________________________

1.http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/08/150814_erdogan_sistem

2.https://www.evrensel.net/haber/108319/erdogan-tum-ulke-yanlis-yonlendirildi-aldatildik

3.http://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdoganrabbim-de-milletim-de-bizi-affetsin,a-10dDB6SEucoS9ZT8sSmQ