Ne zaman masum olur insan... Sanık sandalyesinde mi yoksa damarlarında iyiliği hissedip, olup bitenler karşısında acı çektiği zaman mı?

Sanırım tehlike eşiğini geçtik, masumiyet ve güç sarmalının dışında daha korkunç bir belaya sürüklendik.

Olup bitenler karşısında acı çekmiyoruz.

Bize dokunmayan yılanın yaşaması için elinden geleni yapan "duyarsızlık" etrafında ittifak kurmuş bir toplumun bireyleriyiz artık.

Sanık sandalyeleri iflah olmaz suçluları değil, masum insanları cezalandırıyor.

Hak talep eden, tutsaklığa direnip özgürlük talep edenler, en azılı suçlu muamelesiyle karşı karşıya kalmakta.

Bu masum insanlar için çığlık atacak cesareti olmayan, ancak onlarca insanı katledecek güce sahip olanların zorbalığa varan politik zekâsızlıklarının ceremesini çekiyoruz.

Kaleme, kitaba sığmayan bu vahşet bugün her ne kadar Kürtleri vursa da yarın daha vahim bir şiddetle dönüp bizi vuracağı muhakkak.

Üstelik bugün sessiz kalıp Kürd'ün ölümüne alkış ttuğunuz için sesinizi duyan, feryadınıza kulak veren de olmayacak.

***

Şırnak'ın Silopi İlçesi'nde, 57 yaşındaki 11 çocuk annesi Taybet İnan 7 gün önce komşusundan dönerken açılan ateş sonucu öldürüldü.

İnan'ın cenazesi bir hafta boyunca can verdiği kaldırımda kaldı.

Cenazesini almak isteyenlerin üzerine de kurşun sıkılmıştı. Oğul Mehmet İnan, "Savcı ile görüştük; bize beyaz bayrakla çıkıp cenazenizi alabilirsiniz dediler. Biz çıktıktan sonra beyaz bayrağı bile taradılar."

57 yaşında bir kadın kanlar içinde yerde yatıyor. Başındaki yazma sıyrılmış ak saçları görünüyor. Ak saçları kana bulanmış. Kan kuruyup kararmış. Dizlerinden ayaklarına kadar kanla sıvanmış.

Kürtler kendi toprağında, doğup büyüdüğü sokaklarda Türklere itaat etmediği için acımasızca vuruluyor.

Düşünün; sizin anneniz vurulmuş yerde yatıyor. Yarasına elinizi bastırmanıza, başını dizinize koyup ağlamanıza, saçını koklamanıza izin vermiyorlar. 7 gün boyunca o kurumuş kanla çürümeye terkedilmiş. Her almaya gittiğinizde tepenize kurşun yağıyor. Ve siz sonsuz bir acıyla kahroluyorsunuz.

Annenizin cenazesini almaya giderken amcanızın öldüğünü, babanızın vurulduğunu düşünün!

Düşünemediniz değil mi, düşünmekten korktunuz!

Sahi siz cenazelerinizi almaya giderken "beyaz bayrak" sallıyor musunuz?

Batıda bunun eşi benzeri var mı?

Savcı bey, münasip görürseniz cenazemizi defnetmek istiyoruz diye izin alıyor musunuz?

***

Sokağa çıkma yasağının 12’nci gününe girdiği Cizre’de dün gece Sur Mahallesi'ne polisin açtığı yaylım ateşinde kurşunların bir eve isabet etmesi sonucu 6 aylık bebek yaşamını yitirirken, bebeği beyaz bayraklarla ambulansa taşıyan aileyi de polis taradı. Bebeğin annesi yaralanırken, dedesi hayatını kaybetti.

6 aylık bir bebek... Gerdanından karnına doğru kan süzülmüş. Yanaklarına kan sıçramış. Bu resme bakarken kör olmamak imkansız.

Biz bir halka nasıl kötülük yapabiliriz diye senaryo yazsanız bundan daha akıl dışı daha zalimce olmazdı herhâlde.

Komşunun evini tutuşturmak için çaktığımız kibrit, bizi yakacak ateşin kıvılcımı olacak diye bir endişe de taşımıyorlar görebildiğim kadarıyla.

Amansız bir vahşetle insanlar vuruluyor. Sokaklarda cesetler çürümeye terkediliyor, anasının memesini çekiştirecek direnci olmayan bebekler katlediliyor, kafileler halinde insanlar göç ediyor... Ama devleti yönetenlerin tek dertleri Türk'ün gücünü mukavim kılmak ve zorla Kürtlere kabul ettirmek.

Bu olacak şey değil, bu belaya alamet!

Bu belayı def etmek önceden sizin elinizdeydi. Batıda yaşayan siz duyarsızların elinde. Artık bu şansınız da kalmadı. Kürtlerin ölümüne alkış tutarak bu şansınızı bitimsiz bir karanlığın içine hapsettiniz.

***

Kürtlerle birlikte insanlığa dair bütün değer yargılarımızı öldürüyorlar. Hak, adalet, ahlak, vicdan... Bir bir diz çöküyor, bir bir vurulup sonsuz bir karanlığa gömülüyor.

Kürtler bu ağır yaralarla bile hayatta kalabilir, acılarını iyileştirip mutlu bir toplum olmayı başarabilirler. Ama memleketin batısında yaşayanlar bundan mahrum kalacak.

Kürtler ayrıldığında yaralı bir toplum olacak, oysa sizler değersiz, ilkesiz, hukuksuz bir toplum olacaksınız.

Kürtler demokratik değerler etrafında bir araya gelerek laik bir yaşamın meyvelerini yiyecekler. Lakin sizler "delilerle" bir arada sonsuz acı bir hayatı yaşayacaksınız.

"Ama hendek" dediğinizi duyumsuyorum. Gün aydınlanınca Kürtler de dönüp size "ama duygusuzsunuz" diyecek.