Altılı masa, anayasa değişiklik önerisini kamuoyuyla paylaştı.

Teklifin önsözünde "Anayasa değişikliği önerimiz, bir toplumsal sözleşme taslağıdır. Bu niteliğine uygun olarak değişiklik önerilerimizi, demokrasinin asli gereği olan çoğulculuk ve uzlaşma ilkeleri doğrultusunda toplumun tüm kesimleri ile müzakere ettikten sonra seçimlerin hemen ardından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacağız" denildi.

Anayasa değişikliği öneresinde kritik öneriler ve gerekçeleri:

İKİSİNE DE KARŞI ÇIKIYORUZ

* Bizler, demokratik hukuk devletini temelinden zedeleyen ve millet egemenliğini tek bir kişinin iradesine hapsederek kural tanımaz bir keyfiliğe yol açan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine karşı çıktığımız gibi geçmişte uygulanan parlamenter sistemin yanlışlarını ve dar kalıplarını da reddediyoruz.

AMAÇ GEÇMİŞE DÖNMEK DEĞİL

* Reform önerimizle; geçmişe dönmeyi değil, geçmişin tecrübelerinden istifade ederek istikrarsızlığa ve vesayetçi uygulamalara imkân vermeden, Türkiye Cumhuriyeti’nin köklü devlet ve Cumhuriyet tecrübesinin demokrasi ile taçlandırıldığı bir sistem hedefliyoruz.

ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE

* Amacımız, tüm farklılıklarımızla beraber “biz” düşüncesi ile hareket ederek kapsayıcı, kuşatıcı, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, bireylerin eşit ve özgür vatandaşlar olarak düşüncelerini özgürce ifade edebildiği ve istediği gibi yaşayabildiği özgürlükçü demokratik bir Türkiye’dir.

CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ HUKUK DEVLETİNİ AŞINDIRDI

Bu anayasa değişikliğinin amacı, Türkiye’de yönetimde keyfiliğe yol açan, anayasal hak ve hürriyetleri güvencesiz bırakan, hukuk devleti mekanizmalarının tamamını aşındıran Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini yürürlükten kaldırmak ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçişi sağlamaktır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yürütme gücünün tamamını Cumhurbaşkanına sunmak yanında yasama organını zayıflatmış; yargının kontrolünü Cumhurbaşkanına sunmuştur. Böylece devletin birbirinden ayrı olması ve birbirini denetlemesi gereken üç temel fonksiyonunu tek bir kişinin iradesine bağlı hale getiren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, hukuk devletinin aşınmasına, anayasal hak ve hürriyetlerin tamamının güvencesiz kalmasına yol açmıştır.

VETO YETKİSİ KALDIRILACAK

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yürürlükten kaldırılarak Kanun-i Esasi’nin kabulünden bu yana benimsenen ve yerleşen parlamenter geleneğe uygun olarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçilmesi bu sisteminin siyasi ve sosyal hayatımızda açtığı hasarları aşma yolunda önemli bir adımdır. Ancak kurulacak yeni sistemin parlamentarizmin herhangi bir modeli olmadığını, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem olduğunu özellikle vurgulamak gerekir.

Önerimiz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin etkisiz kıldığı yasama organının yetkilerini iade ederek bu organı, Milli Mücadele yıllarından itibaren devlet ve toplum hayatımızda sahip olduğu güce ve itibara kavuşturmayı amaçlamaktadır.

Bu amaçla önerimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kabul ettiği kanunlar üzerinde Cumhurbaşkanına tanınan veto yetkisini sona erdirecektir. Böylece Cumhurbaşkanı, Meclisin kabul ettiği kanunları, evvelce olduğu gibi bir defaya mahsus olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne iade edecektir. Meclis iade edilen kanunu, dilerse basit çoğunlukla aynen kabul edebilecektir.

GENSORU

Öte yandan önerimiz, yasama organına meclis soruşturması ve gensoru gibi hükümeti denetim yetkilerini tanımakta; parlamentonun hükümeti denetim vasıtaları arasında yer alan sözlü soru yetkisi yeniden düzenlenmektedir. Gensoru mekanizmasını hükümet istikrarını korumak amacıyla yapıcı güvensizlik oyuyla birleştirmektedir. Böylece hükümeti gensoru yoluyla düşürmekte birleşen parlamento çoğunluğu, yeni hükümetin kurulmasını sağlamadıkça görevdeki hükümetin hukukî varlığını sona erdiremeyecektir.

BAŞBAKANLIK

Diğer taraftan, Başbakan ve bakanlar gibi hükümet aktörlerinin görevleriyle ilgili suçlarından dolayı hesap verir kılınmalarını sağlayan meclis soruşturması, uygulanabilir, etkili bir mekanizmaya dönüştürülecektir.

Bütün bunlara ek olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin elinden alınmış olan bütçeyi kabul yetkisi, bu yetkinin asıl sahibi olan Meclise iade edilecektir. Böylece hükümetlerin hazırladıkları bütçe kanun teklifleri Meclis tarafından kabul edilmedikçe yürürlüğe giremeyecektir.

Öte yandan hükümetlerin politikalarını Bütçe Kanununun sınırlarına uygun olarak yürütmelerini sağlamak amacıyla kesin hesap Kanunu etkili bir denetim aracı haline getirilecektir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle yaratılan tek başlı yürütme modeline son verilerek yürütme organının Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulundan oluşması sağlanacaktır. Devletin başı sıfatıyla temsili görev ve yetkilere sahip Cumhurbaşkanının; tek başına yapabileceği işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanın karşı-imzasına tâbi kılınacaktır.

CUMHURBAŞKANININ TARAFSIZLIĞI

Öte yandan Cumhurbaşkanlığına seçilen kişinin bir partiye mensup olması halinde göreve başlamadan önce partisiyle ilişiğinin kesilmesi sağlanacaktır. Böylece Cumhurbaşkanının tarafsızlığı garanti edilecektir.

Yürütme alanındaki asıl yetkiler, parlamentarizmin doğasına uygun olarak Bakanlar Kuruluna ait olacaktır. Bakanlar Kurulu, izlediği politikalardan dolayı parlamentoya karşı kolektif olarak sorumlu kılınabilecektir. Ayrıca her bakan, emri altındaki işlerden dolayı bireysel olarak da parlamentoya karşı sorumlu kılınabilecektir. Hükümet politikaları, kolektif bir organ olan Bakanlar Kurulunda müzakere, diyalog ve uzlaşmayla belirlenecek; böylece bu politikaların akılcı ve bilimsel temellere dayanması sağlanacaktır. Bu, yürütme organının kişiselleşmesini, keyfileşmesini, akıldışı politikalara yönelerek toplumu krizlere sürüklemesini önleyecek önemli bir faktör olacaktır.

YARGI BAĞIMSIZLIĞI

Önerimiz, sadece bir hükümet sistemi değişikliğinden ibaret değildir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi altında bağımsızlığını kaybederek hukukun üstünlüğünün güvencesi olmaktan uzaklaşan yargı organı, gerçek bir hukuk devletinin gerektirdiği bağımsızlığına kavuşturulacaktır. Böylece yargı organı, Anayasanın ve hukukun üstünlüğünün teminatı haline gelerek vatandaşların anayasal hürriyetlerinin garantisi olma işlevini yerine getirebilecektir. Bu sayede vatandaşlar, geleceğe güvenle bakabilecekleri huzurlu bir ortama kavuşacaklardır.

Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak amacıyla yargı mensuplarının bireysel bağımsızlıklarıyla yargı kuruluşlarının kurumsal bağımsızlıklarını garanti eden yenilikler getirilmektedir. Yargı mensuplarının bireysel bağımsızlıklarının güvencesi olarak Hâkimler ve Savcılar Kurulu, iki ayrı organ olarak düzenlenmiştir. Böylece hâkimlerin özlük hakları konusunda karar verme yetkisi Hâkimler Kurulu’na, savcıların özlük hakları konusunda karar verme yetkisi Savcılar Kurulu’na tanınmıştır. Her iki organın da üye kompozisyonları ve üyelerinin seçiminde izlenen yöntem, bu organların özerkliğini garanti edecek şekilde düzenlenmiştir.

Öte yandan bu iki organın da demokratik meşruiyet esasına dayanması sağlanmıştır. Yargılama sürecinin temel unsurlarından biri olan savunma makamı, ilk defa, bir anayasa hükmüyle düzenlenerek bu makamın iddia makamıyla eşit bir statüye kavuşturulması sağlanmıştır.

Bu yenilik, hukuk devletinin temel unsurlarından olan adil yargılanma hakkının ve bu hakkın bir parçası olan silahların eşitliği ilkesinin garanti edilmesini sağlayacaktır. Bu çerçevede Türkiye Barolar Birliği’nin özerk bir kuruluş olması da sağlanarak savunma makamı güçlendirilmiş; avukatlık mesleğine sahip olması gereken itibar kazandırılmıştır.

ANAYASA MAHKEMESİ

Anayasanın ve hukukun üstünlüğünün garantisi olan Anayasa Mahkemesi’nin üye kompozisyonu, üyelerinin seçiminde izlenen yöntem, çalışma usulleri, sahip olduğu yetkiler yeniden düzenlenmiş; böylece Yüksek Mahkemenin kararlarının etkinliği güçlendirilmiştir.

Bu maksatla Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı, ağır iş yükü de dikkate alınarak arttırılmış; halen iki daire ve bir Genel Kurul halinde çalışan Mahkemenin dört daire ve bir Genel Kurul halinde çalışması öngörülmüştür.

Anayasanın ve hukukun üstünlüğünü garanti etmek amacıyla hiçbir yasama tasarrufuna yargı bağışıklığı tanınmamıştır. Böylece organik ve fonksiyonel bakımdan yasama işlemi niteliğindeki tüm işlemlerin, Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesi öngörülmüştür. Bireysel başvuruların alanı, sosyal hakları da kapsayacak biçimde genişletilmiştir. Bireysel başvuruların temelindeki hak ihlâllerinin, Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tâbi bir normun hukuka aykırılığından kaynaklanması halinde Yüksek Mahkeme’ye bu normu denetleme yetkisi de tanınmıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin halen mevcut olan yetkilerine ek olarak Yüksek Mahkeme’ye yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirlerinin alanına müdahale eden işlemleri nedeniyle yapılacak başvuruları da inceleme ve karara bağlama yetkisi tanınmıştır.

YÜKSEK SEÇİM KURULU

Yüksek Seçim Kurulu, yerine getirdiği işleve uygun olarak Anayasamızın yüksek mahkemeleri düzenleyen bölümüne aktarılmış; iki daire ve bir Genel Kurul halinde çalışması öngörülmüştür.

Böylece dairelerin alacağı kararlar, itiraz denetimine tâbi kılınmıştır. Daha da önemlisi, YüksekSeçim Kurulu’nun seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarına ilişkin verdiği kararların, Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak bireysel başvurulara konu olması sağlanmıştır. Böylece seçim sürecinin hukuka uygunluğu teşvik edilmiştir.

HÜRRİYET ESAS, SINIRLAMA İSTİSNA

Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş önerisi, aynı zamanda, anayasal hakların alanını genişleten, bunların güvencelerini güçlendiren yenilikleri de içermektedir. Bu çerçevede, Anayasamızın 12. maddesinin başlığı “İnsan onuru, temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve bütünlüğü” şeklinde değiştirilmiş, maddenin ilk fıkrasına insan onurunun dokunulmaz olduğu ve Anayasa düzeninin temelini oluşturduğu hükmü eklenmiştir. Böylece Anayasamızın insan onurunu esas alan bir bakış açısı kazanması sağlanmıştır. Öte yandan, 13. maddeye “Hürriyet esas, sınırlama istisnadır. Tereddüt halinde yorum hürriyet lehine yapılır.” hükmü eklenerek anayasa düzenine hürriyetçi bir felsefenin hâkim olması amaçlanmıştır. Benzer şekilde, demokratik bir anayasa düzeninin olmazsa olmazı olan ifade hürriyetiyle bu hürriyetten doğan basın hürriyeti gibi hürriyetler daha güçlü güvencelere kavuşturulmuştur.

PARTİ KAPATMA

Aynı çerçevede siyasi partilerin ifade ve örgütlenme hürriyetleri, daha güçlü garantilere kavuşturularak siyasi partilerin keyfî gerekçelerle kapatılmalarını önleyecek etkili hükümler getirilmiştir. Siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin hükümler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve Venedik Komisyonu raporları gibi Avrupa

Konseyi standartları ışığında, çoğulcu demokrasinin güvencesini oluşturacak biçimde yeniden düzenlenmiştir.

ULUSLARARASI ANLAŞMA VE SÖZLEŞMELER

Anayasal hürriyetleri daha güvenceli hale getiren yeniliklerin tamamında Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmaların gerekleri dikkate alınmıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin taraf olduğu temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası andlaşmaların kanunların üzerinde olduğunu kabul eden 2004 Anayasa değişikliğini yaptırıma bağlayan ve güçlendiren yenilikler önerilmiştir. Bu çerçevede Türkiye’nin taraf olduğu temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası andlaşmalar, kanunların Anayasaya uygunluk denetiminde başvurulacak ölçü normlara dâhil edilmiştir.

Önerimiz, seçimleri takiben Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir Anayasa Değişikliği Teklifine dönüştüğü ve kabul edilerek yürürlüğe girdiği takdirde Türkiye, Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçerek Anayasamızın 2. maddesinde hükme bağlandığı gibi insan haklarına saygılı, demokratik, lâik, sosyal bir hukuk devleti olabilecektir.