Aşırı sağcı şiddet kurbanlarına ilişkin resmi istatistikler ile gayriresmi rakamlar arasında büyük farklar olduğu saptandı. Gazetecilere göre, resmi istatistikler gerçek durumu yansıtmıyor.

Frank Jansen, 1990'lı yıllardan bu yana Neonaziler ve aşırı sağcı şiddet kurbanları hakkında araştırmalar yapan bir gazeteci. Berlin merkezli 'Tagesspiegel' gazetesinde çalışan Jansen, ırkçılığın yayıldığı çevreleri yakından tanıyor.

Jansen, araştırmaları sonucunda aşırı sağ terörün boyutuna ilişkin kendi tespitleri ile devletin bulguları arasında büyük farklılıklar olduğunu düşünüyor.

Gazeteciye göre, aşırı sağcı şiddet olaylarına dair resmi birimler ve bakanlıklar tarafından açıklanan istatistikler gerçeği yansıtmıyor. Bu nedenle Jansen ve birkaç meslektaşı bir araya gelerek, kendi verilerini oluşturma kararı almış. Grup, ilk olarak 2000 yılında araştırmalarının sonuçlarını açıkladı. Gazetecilere göre, 1990 yılında iki Almanya'nın birleşmesinden 2000 yılına kadar 93 kişi aşırı sağcı terörün kurbanı oldu. Resmi istatistiklere göre ise bu rakam 48'di.

Almanya'nın Sesi'nde yer alan habere göre Almanya'da 2000-2007 yılları arasında sekizi Türk 10 kişinin öldürülmesinden Nasyonal Sosyalist Yeraltı adlı ırkçı terör örgütünün sorumlu olduğunun yıllar sonra ortaya çıkması, gözlerin bir kez daha resmi mercilere çevrilmesine neden oldu. Zira bu cinayetlerin soruşturmasında katiller kurbanların yakın çevresinde aranmış, aşırı sağcılık ihtimali üzerinde durulmamıştı.

Frank Jansen, kendileri tarafından oluşturulan listenin de bu doğrultuda güncellendiğini söylüyor: "Güncel listeyi mart ayında NSU davasının başlamasından kısa bir süre önce yayınladık. Aşırı sağcı şiddet kurbanlarının sayısı 152'ye ulaştı. Resmi rakam ise 63. Şunu söylemekten imtina etmiyorum: Bu 63 kişilik listeye 20 kişi de biz listemizi açıkladıktan sonra eklendi."

Thüringen eyaletinin Sosyal Demokrat Partili Adalet Bakanı Holger Poppenhäger, iki liste arasındaki farkı şu sözlerle açıklıyor: "Bu adalet duygusu ile hukuk devleti arsındaki fark. Bu devletin aldatmacası, aşırı sağın çok büyük bir sorunmuş gibi algılanması önlenmek isteniyor. Üstelik bunu söyleyenler sadece aşırı sağ kurbanlarının kurduğu örgütler değil."

Ancak Federal Adalet Bakanlığı'nda istatistik uzmanı olarak görev yapan Bert Götting'e göre, rakamlar arasındaki fark yalnızca aşırı sağcılık konusundaki duyarsızlığın bir sonucu olarak yorumlanamaz. Uzmana göre, kavram karmaşası da böyle bir sonuçta etkili oluyor.

Götting, "Bütün resmi mercilerin üzerinde mutabık kaldığı ortak bir kavram yok. Aşırı sağ nedir? Yabancı düşmanlığı nedir? Yahudi karşıtlığı nedir? Tereddütte kalınan vakalarda nasıl bir yöntem izlenir? Polis, savcılık, yargı ve mağdur danışma merkezleri tarafından kullanılan ortak bir tanım yok. Münferit olarak karar veriliyor. Federal düzeyde, yargı alanında istatistikî verilerin değerlendirilmesine ilişkin bir yasal düzenleme de mevcut değil" diye konuşuyor.

Uzmanlara göre, polis ve istihbarat teşkilatlarında bir zihniyet değişikliği şart. Araştırmalar, bu kurumlarda yabancılara yönelik klişe ve önyargıların kök saldığı izlenimini doğruluyor. NSU cinayetleri konusunda ise yalnızca resmi mercilerin değil, medya kurumlarının da yıllar boyunca yaşananların üzerine gitmediği ifade ediliyor. Konunun uzmanı gazeteci Frank Jansen, kendisinin bile yabancı düşmanlığı ihtimalini gözden kaçırdığı özeleştirisinde bulunuyor. (Haber 7)