Eleştirilmesi zor bir insanı, eleştiri lafıyla yanyana gelmesi bile can sıkan yaratıcı bir dehayı eleştirmek için yazıyorum. Takdir edersiniz ki hakiki anlamda bir düellodur.

Bu düelloya taraf olmamın sebebini sorarsanız kısaca Mehmet Uzun'un sözüyle cevap verebilirim; "bizler derin yaraların çocuklarıyız." Her kuytuda kabuk bağlamış bir yaramız var bizim, her koyakta kanayan bir yaramız var.

Dilerseniz biraz bu yaraların varlığı üzerinde konuşalım ve düellonun sebeplerini irdeleyelim.

Bal gibi dışkı yemekten bahseden ve bunun lezzetini anlata anlata bitiremeyen yüksek tahsil profesörümüz, haddini bilmez, cahil, kadir bilmez memleketimizin kahvehane köşelerinde bile gündem olması bu düelloya sebep oldu.

İki lafı bir araya getiremeyen, tahsili olmayan bu insanlar "matahmış" gibi kalkıp ilimle dirsek çürütmüş yüksek tahsil profesörü eleştirdiler.

Yahu davul bile dengi dengine... Siz kim, koca dünya ünlüsü profesörümüzü eleştirmek kim!

Bakın Ali Nesin hocamız "haddimizi bilelim" diye biricik tanınmış profesörümüz için ne kıymetli bilgiler veriyor.

"Celal Şengör ABD Bilimler Akademisi'ne seçilmiş ilk vatandaşımızdır. Avrupa Akademisi'ne de seçilmiş ilk vatandaşımızdır. Rus Akademisi'ne Fuat Köprülü'den sonra seçilmiş ikinci vatandaşımızdır. Tüm bu akademilere seçilmiş yegâne vatandaşımızdır.

Sizi, bir bilim insanının bu kadar başarıyı elde etmesi için ne kadar çalışmış olabileceğini düşünmeye davet ediyorum, diyerek bizi bir utancın seyrine davet ediyor Ali Nesin.

Ne kadar zamanlık bir çalışmayla elde edilir bu başarı? Kaç saat dirsek çürütmüştür acaba? Ve nelerden feragat ederek?

Celal Şengör bizim değerimizdir. Ne yapsa, ne etse bizim değerimizdir. Fazıl Say da, Orhan Pamuk da öyledir. Bu kişilere öyle ağız dolusu laf edemezsiniz. Bin defa haklı olduğunuza inansanız da edemezseniz. Oturun ve "o kim, ben kim, o hayatta ne yaptı, ben ne yaptım" diye bir düşünün. Yani haddinizi bilin."

Bu yazıyı yazıp yazmama konusunda biraz tereddüt ettim doğrusu. Neticede yetersizliği malum bir talebeyim oysa karşımda matematik dehası bir hoca var. Ve pek tabi Aziz Nesin'in "aziz" hatırası var.

Yani Ali Nesin'in tabiriyle söylersek "cehalet bilgiye" sataşıyor bu durumda.

"Celal Şengör bizim değerimizdir. Ne yapsa, ne etse bizim değerimizdir."

Yani... Yani ağzımıza tükürse, Ya Rabbi şükür demeliyiz. Çünkü tanınmış biri her türlü küstahlığı yapabilir.

Doğrusu Kürtler bu aşağılama duygusunu çok iyi biliyor. Geçmişte bunun fiili kurbanı oldu, şimdilerde de sözlü... Bitimsiz bir tuzak ağı gibi her an Kürtleri avlamak üzerine kurulmuş bir sistem bu.

"Kaç yol ağlamaklı olmuşuz" bu Ali Nesin'in ilgi alanına girmiyor tabi... Çünkü kariyer yok içinde, dünyalık ün ve şöhretler yok.

Mesela "ballı börekli" Celal Şengör, ekmek almayı bilmez. Ömrünce buna tenezzül etmemiş, çünkü o kendi bencilliği içinde debelenen bir aristokrat. O kadar soylu ki insan yığınlarının içine karışmayı iğrenti olarak görüyor.

Darbenin generallerini öve öve bitiremeyen ünlü profesör, çöplerden topladıkları ekmeklerle hayatta kalan insanlar için tek söz söylemez mesela... Bu kadar okumuş, görmüş biri işte!

Bok yemenin faydalarından bahsettiği o söyleşide insanların onur savaşına dair hiçbir şey yoktu mesela... Tahsin Şahinkaya'ın kof kabadayılığına övgü vardı, Kenan Evren'in vatanseverliğine hayranlık vardı ama insanlığın acılarına dair tek söz yoktu.

Açlıktan ölen Afrika insanı için, ensesinde kurşun yiyen Kürt için, soykırımla yok olan Ermeni için, ateşte yakılan Alevi için, buzlukta bekletilen Cemile'nin cenazesi için, Arap pazarlarında satılan Ezidi kadınlar için tek bir endişe sözü yoktu ama Viyana'ya müzik dinlemek için gittiğinden bahsetmişti.

Dünya ünlüsü bilim adamı "cahil yığınların pisliğiyle" ışık saçan zekâsını kitletmemeli değil mi Ali hocam?

Ölümleri istatistik olan insanları fazla önemsememek lazım... Müzik önemli çünkü!

"Bu kişilere öyle ağız dolusu laf edemezsiniz. Bin defa haklı olduğunuza inansanız da edemezseniz. Oturun ve "o kim, ben kim, o hayatta ne yaptı, ben ne yaptım" diye bir düşünün. Yani haddinizi bilin."

"Boşa koysam dolmuyor, doluya koysam almıyor" bu nasıl bir şuursuzluk!

İtiraf etmeliyim ki Celal Şengör'ün söyleşisini okurken bile bu kadar acımamıştı içim. Bu kadar hırpalanmamıştım.

"Elitizm olmadan toplum yönetilemez. Hiçbir toplum yüceltilemez" diyor Celal Şengör. Söylem çok güzel, peki bu nasıl olacak; insanları aşağılayarak mı, bok yedirme gibi aşağılık bir eylemi askerler yaptı diye müstehak sayarak mı olacak?

Türkiye'de biricik elit olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini gören bu insanın çiğliği apaçık ortadayken, bunu görmezden gelip ünvanları sıralayarak insanlara had bildirmeniz utanç verici.

Bok yedirilen Yeşilyurt köylülerinin haberini yapan gazeteci Celal Başlangıç olaydan sonra tanık olduğu utançla artık gazetecilik yapmanın pek anlamlı olmadığını, bu yüzden istifa etmeyi düşündüğümü söylemişti. Bu ödül alarak insanları aşağılamaya benzemiyor Ali hocam, gördüğünüz üzere vicdan azabı duymalı insan. Yanmayınca yürek geriye pek bir şey kalmıyor çünkü.

Bir evlat asker zoruyla babasına bok yedirmişti. Sonra kendisi yemişti. Bu insanlık şeref ve onuru için bir cürümdür. Bunu görüp iyi oldu, hoş oldu demek, asker ne yaptıysa iyi yaptı demek fazilet sayılıyor ama onuruyla oynanan insanların tepkisi hadsizlik oluyor!

Biz bu adama laf edemeyiz öyle mi Ali hocam, bin defa haklı olsak bile derisi sıyrılmış kelle gibi sırıtacağız... Çünkü o okumuş, ödül almış, Türk'ün adını dünyaya duyurmuş yüksek tahsil bir profesör.

Oysa hayat boyu ölümle sınanan bizler cahiliz değil mi?

"Bir evladın babasının makatına cop sokması" ne menem bir kahırdır bilir misiniz Ali hocam? Buna yüreği el vermediğinden intihar eden gençleri, o ailelerin hicranını bilir misiniz?

San Diego Hayvanat Bahçesi'nde gorillerin birbirlerine dışkılarını ikram etmelerini hatırlayan ve bunu rezil bir mantıkla darbe mağduru insanlara uyarlayan bilim adamı da bunları dert etmez. Pek tabi insanlıkla aralarına mesafe koyanlar bunları anlayamaz.

Sevgili Ali Nesin, sizleri bir halkın hayatta kalmak için ne çok can verdiğini anlamaya davet ediyoruz. Şüphesiz Celal Şengör'ün ödüllerini saymak kadar eğlenceli olmayacak bu. İçinde kan var, yitip giden canlar var, emek var, onur savaşı var... Ve insan var.

Yine de deneyin siz... Orada Celal Şengör kadar yüksek tahsil yapmış insanları bulamayacaksınız lakin derin yaraların çocukları sizi kapıda karşılayacaklar. Hangi yaraya elini koyacağını bilememenin hüznünü bir kenara bırakıp Celal Şengör'ün bilmediği erdem ve ahlakı tebessümle size sunacaklar.