Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ile Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu ortak basın açıklaması yayınlayarak MHP Genel Başkanı’nın sözlerine tepki gösterdi.

Devlet Bahçeli Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Dersim katliamını Kerbela’ya benzeten konuşması ardından yaptığı açıklamada “Dersim isyanını çıkaran soysuzların asıl amacı sömürgeci güçlere hizmetkarlık yaparak Türkiye'yi bölmektir. Dersim isyanı Kerbela değil kin belasıdır” demişti.

“Dersim çaǧımızın Kerbelasıdır ve Çaldıran’ın devamıdır” denilen Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ile Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu’nun açıklamasında “İnsanlıǧa karşı işlenen suçların savunuculuǧunu yapan Bahçeli hakkında dava açacağız” ifadelerine yer verildi.

“Dersim Kerbala’dır, Dersim İnsanlıǧın Kanayan Yarasıdır” denilen açıklama şu şekilde devam etti:

“AKP Dersim yarasını kullanarak siyaseten istismar etmekte ve konuşmanın ötesinde somut hiçbir adım atmamaktadır. Bu konuşmalardan birini de, Başbakan Davutoǧlu 8 Kasım’da Hacı Bektaş’ta yaptı. Başbakan Davutoǧlu’nun “Dersim Kerbela’dır” dediği konuşmanın ardından yazılı bir açıklama yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Dersim halkına kin ve nefret kusarak, hakaret etti.

Bahçeli Dersim kasabı Alpdoǧan’dan daha saldırgan bir dil kullanarak Dersim Tertelesi’nde öldürülenlere “alçak“, haksız ve hukuksuz bir şekilde idam edilen Dersim seyitlerine “terörist“ diyebilecek kadar zıvanadan çıktı. Açıklamasının devamında Dersim’de yapılan büyük kıyıma haklılık kazandırmak için her soykırımcının yalanı olan “isyan“ tezine sıǧındı.

“Dersim Kerbela’dır” denilince Bahçeli içindeki ırkçı refleksi dillendirerek Alevilere kin ve nefret kusmaktadır.

“DERSİM ÇAǦIMIZIN KERBELASIDIR”

Seyit Rıza daraǧacına giderken “Kerbela Evladıyız“ diye haykırmıştı. Halvoriye köylüleri öldürülmeye götürülürken çocuklar aǧlayarak su isterler ancak köyün önde gelenleri “bu Yezit soyu, bizi tıpkı Kerbela’da olduǧu gibi katledecek, bırakmayın çocuklar su içsinler, biz de Hz. Hüseyin gibi susuz ölelim diyerek çocuklara su içtirmezler. Katliamların yapıldıǧı her yerde Dersim halkı kendisini Kerbela ile özdeşleştirmiştir. Evet Dersim çaǧımızın Kerbelasıdır ve Çaldıran’ın devamıdır.

Bahçeli’de insan halklarına saygı yoktur, öldürülmüş insanların ruhuna saygı yoktur. Bahçeli yalnızca soykırımı inkar eden biri deǧil, aynı zamanda yapılan soykırımı açıkça savunmaktadır. İnsanlıǧa karşı işlenen suçların savunuculuǧunu yapan Bahçeli hakkında dava açacaǧız, hak ettiǧi cezayı alması için mücadele edeceǧimizin bilinmesini isteriz.

“TÜRKİYE’NİN YÜZLEŞMEYE VE HATALARINDAN ÖǦRENMEYE İHTİYACI VAR”

Bahçeli zihniyeti Dersim 38’de kıyım yapan zihniyettir, karanlıklardan, bilgisizlikten, kin ve nefretten beslenmektedir. Tek tip insan yaratmak zihniyeti ile yapılan politikanın Türkiye’ye barış ve huzur getirmediǧi, getiremeyeceǧi aleni. Türkiye’nin kin ve nefrete deǧil, kardeşliǧe, karanlıǧa deǧil, aydınlıǧa, inkara deǧil, tarih ile yüzleşmeye ve hatalarından öǧrenmeye ihtiyacı vardır. Dünyada kendi tarihleri ile yüzleşmiş, katliamcılarını yargılamış, maǧdurlardan özür dilemiş ülkeler, barış içinde kardeşçe yaşamakta ve modern dünyadaki yerini almaktadırlar.”

İKİ TANIK ASKER İLE YAPILAN MÜLAKATLAR

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) ve Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu (FDG) ortak açıklamasını şöyle tamamladı:

“Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi çerçevesinde 350 tanık ile uluslararası standartlarda mülakatlar yapıldı. Bu tanıklardan ikisi 1938’de TSK’da askerlik yapmış kişilerdir. Biliyoruz; Bahçeli’nin kulakları, ölülerin altında kalarak kurtulmuş çocukların anlatımlarına kapalıdır, Dersim’e de kapalı olacaktır. Türkiye’nin karanlık geçmişinin aydınlatılması için bir mum ışıǧı olması umuduyla iki tanık asker ile yapılan mülakatların kısaltılmış halini paylaşıyoruz.”

İŞTE O TANIKLIKLAR

Dersim'de Askerlik yapmış Mehmet Ali Çavuş Dersim'deki katliamı anlatıyor:

"36’da Kağızman’da askerlik yaptım. 37’de Dersim’in üstüne gittik. Bize dediler ki “Yürüyüşe gidiyoruz.”

Ta Bingöl’e kadar hiç bize bir şey demediler “Yürüyüşe gidiyoruz.” dediler. Bingöl’e geldik, Bingöl’den öte zaten o yanı aştın mı Dersim. Sabah kalktık bizi içtima ettiler. Birinci bölüğün yüzbaşısı ortaya çıktı, dedi; “Arkadaşlar biliyor musunuz biz nereye gidiyoruz? İçimizde bir çıban var, o çıbanı paylamaya gidiyoruz. Onlar da bütün Kızılbaş’tır biliyor musunuz?”, bağırarak…

Orada büyük bir su var, köprü kurmuşlar, o köprüden geçeceğiz. Akşam da yakın artık güneş batıyor. Köprüden geçtik çayırlık var suyun başında bir çayırlıkta ocağı kurduk. Ondan sonra işte köylere çıktık. Ellerinde şey “Falan oğlu filan oğlu filan ıslah olmamış, tüfeğini teslim etmemiş, devlete teslim olmamış” onu evinden çıkartıp önümüze katıyorduk, çıkartıp önümüze katıyorduk, çıkartıp önümüze katıyorduk. 37 kişi topladık. Getirdik, bölükte de şöyle çadırlar kurulmuş tabi dağın başında. Bunlara da diyorlar ki “Sabaha kadar duracağız, sabah sizi Nazımiye’ye götüreceğiz. Nazımiye’de sizin ifadeleriniz alınacak, bırakılacaksınız.” Hep öyle şey yapıyorlardı.

Getirdik efendime söyleyeyim, çadır kurduğumuz yerde nöbetçi çavuş da benim, benim nöbetim. Orada kurduk, başında bölük çadırlarını kurduk, bunlar da toplanmış oturuyorlar, konuşuyorlar birbirleriyle, Kürtçe konuşuyorlar, biz anlayamıyoruz. Kürtçe konuşanlardan şey dedim “Ula bunlar ne konuşuyorlar, ne diyorlar?”. “Diyorlar; bizi götürecekler, öldürecekler, bilmem ne edecekler, birbirlerine söylüyorlar.”

De başına ağardığım... Sabaha kadar bunların başında bekledik. Sabah oldu kalktık efendime söyleyeyim “Haydi katın önünüze.” Önümüze kattık Kutuderesi diyorlar, büyük bir dere. O Kutuderesi’ne de gitmiş makineli tüfekler yerleşmiş orada, mevzide bekliyorlar. Bunları Kutuderesi’ne götürdük çeriye ettik, bizi geriye aldılar. Ateş emri verdiler. 37 kişi bir salavat çekti ki, dağ taş inledi. Ondan sonra onları şey ettiler bizi geri aldılar. Onları oturtturuyorlar, oturtturuyorlar beraber, makineli tüfekler kuruluyor gırgırgırgır baştan çıkıyor, gırgırgırgır baştan çıkıyor, bütün kırıyorlar. Öldürdükleri adamları da bütün birbirinin üstüne yığıyorlar ateşe veriyorlar. Nereye gidiyorsak adam yığınlarını bütün ateşe vermişler yanıyor, nereye gidiyorsak ateşe vermişler yanıyor. Birbirinin üstüne yığmışlar ateş vermiş yakıyorlar. Çoluk çocuk, torun topunu vuruyorlardı, götürüp vuruyorlardı. O Kutuderesi’ne kadar cendek doluydu, cendek doluydu. Ondan sonra sabah oldu, sabah kalktık yine köylere düşüyoruz. Köylerde “Sen silahını teslim etmemişsin, sen hükümete teslim olmamışsın sen” önümüze katıp getiriyoruz.

Çoluk çocuğu şey ettikten sonra bir çocuk sağ cendegin üstünden dikilip kalktı, süngüyü basıp çocuğu kaldırıp yere attılar.

Soru: Çocuk ölmemişti değil mi?

Ateş etti işte Kutuderesi’nde, ateş ettikten sonra çocuk cendeğin üstünde şey etmemiş, ateş değmemiş, mermi değmemiş. Çocuk böyle başını diktiği gibi çocuğu süngüyle öldürdüler.

Ben gördüklerimi söylüyorum, görmediklerimi söylemem.

Getirdiler dipçiklerle o kadınlara vuruyorlardı. “Ali, Ali, Ali, Hızır, Hızır, Hızır, Ali, Ali, Ali ” diyorlardı “Vay mezhebini siktiklerim, Ali’ye tapıyorlar, Hızır’a tapıyorlar deyip dipçiklerle kadınlara vuruyorlardı.

Elbette üzülür insan üzülmez mi? Sen olsan üzülmez misin? Üzülüyordum. Üzülsem ne edeceğim?

Öncü bölükte, koca bir alayda benim, herkes beni tanıyor. Bir tek benim Alevi olduğumu. Yaşlı kadınlar var, çoluk çocuk var mağaralara gitmiş, korkudan mağaralara dolmuşlar. Başka kimse yok yaşlı adamlar var. Silahlar ne arıyordu onlarda, silah ne arıyordu? Silah milah görmedim ben şimdi kalkıp dirim mi atayım? Silah milah yok, gitmiş korkusundan mağaralara dolmuşlar çoluk çocuk, kadınlar mağaralara dolmuşlar. Mağaralardan topladık, önümüze kattık götürüyoruz.

Şevki Bingöl vardı yüzbaşımız. O Şevki Bingöl de böyle geziniyordu orada. Önümüze kattık götürüyorduk bir koca karının ayağına diken battı, “Uyy!” etti böyle dikene ayağına eğildiği gibi anam aklıma geldi. Ağladığım gibi yüzbaşı beni gördü. Bana seslendi, “Mehmet Ali buraya gel!” dedi. Gittim “Niye ağladın?” dedi. Dedim ki “Yüzbaşım dedim, o kadının ayağına, o koca karının ayağına diken battı uyy etti anam aklıma geldi.” dedim “Ağladım.” O da doğru dedi ki “Bundan sonra seni görmeyeceğim, gitmeyeceksin, mağaralara girip de adam madam çıkartmayacaksın, seni görmeyeceğim” dedi “Gitmeyeceksin.”

Biz geziyorduk, süvari orada rastlıyorduk, gidiyorduk cendekler yanıyor, kim vermiş, kim ateşi şey etmiş? Gidiyorduk orada cendekleri üst üste yığmışlar, ateşe vermişler yanıyor. Orada kaç tane süvari bölüğü var, 41. Alay ile 24. Alay, 14. Alay ile 41. Alay süvari. Ötekiler efendime söyleyeyim bütün piyade hangi birini bileyim? Ben kendi bölüğümün eziyetini biliyordum, ne yaptığını biliyordum, ötekileri ne bileyim ben? Gidiyorduk bakıyorduk burada yakmışlar ateş altında cendekler bütün üstüne ağacı doldurmuşlar.

“Çarpışmış...” zaten çarpışmadık ki, askerle çarpışmadık ki biz. Hiç silah açmadı, Dersim silah açmadı. Biz köylerden topluyorduk, torlayıp toplayıp toplu getiriyordu onları kırıyorlardı, bu sefer yine köylere düşüyorlardı, gidip köylerden torun toplu getirip onları kırıyorlardı, ondan sonra yine köylere düşüyorlardı. Asker masker biz karşılaşmadık ki askerle. Biraz bize karşı gelen, onlardan bize silah atan görmedik onları. Gidiyorlardı “Falan oğlu filan ıslah olmamış, teslim olmamış, hükümete teslim olmamış.” diyip onun kapısını çoluk çocuğunu dışarı haydi babam önüne katıp alıp götürüyorlardı. Her dağın başında üç tane, dört tane ev var. Her dağın başında üç tane dört tane, böyle köyleri böyle şeyleri yok. Hep bütün öyle azar azar, azar azar, şöyle orda burada, orda burada o tepede bu tepede bu tepede. Evler öyle geniş köyleri yok.

Soru: Bazıları diyor ki “Dersim’de kıyım olmadı.” diyor “Biz insan öldürmedik.” diyor.

Ooohhh... Adam “öldürmemişler mi?” Kutuderesi’ne gitsin sorsunlar, Kutuderesi’nden. Gitsin ifadeyi Kutuderesi’nden alsınlar, kaç tane cendek var orada. Kutu Deresi’nden gitsin ifade alsınlar.

Eyyy..

Yakıp içeri ataş veriyor, yakıyorlardı, o öldürdüklerini. Yav birkaç kere ben girdim, girdim, orada bir ataş altı adam üstüne ataşı vermişler altında da adam yanıyor. Gözlerimle, bu gözlerimle görüyorum, ellerimizde atlarla atlarla geziyorduk böyle.

Dersim’in Alevi olduğunu bilmiyor muyduk? Herkes, onu herkes biliyordu. Dersim’in Alevi olduğunu herkes biliyordu.

İnkar etmez mi? Şimdi herkes kendini doğruluğa veriyor. İşin hakikisi neyse onu söyleyeceksin, onu konuşacaksın. Yukarıda bak Allah var. Ne gördüysen, ne işittiysen onu söyleyeceksin. Ben gördüklerimi söylüyorum, işittiklerimi söylüyorum, başka bir şey söylemiyorum ben. Ya öyle, öyle şeylere rastlanır insan onlara tahammül olur mu, bunlara can dayanır mı? İstersen ne olursa olsun, gavurda olsa insanın içinde canı yanar."

Tanık: Mehmet Ali Çavuş

Görüşmeyi yapan: Yaşar Kaya

Transkripsiyon: Deniz Karakaş

Görüşme yeri: Bodrum

Video: https://www.youtube.com/watch?v=bX1Q8L2vkTU

***

Dersim'de Askerlik yapmış Haydar Dede katliamı anlatıyor:

Tam 80 sene oldu askerden geleli ya; Fakat gine de biliyom. Mesela Altun mağaraları, Zagi’yi, Güzeldağı'nı. Ondan sonra Azapdal’ı, Azapdal şöyledir ha. Şunun gibidir. Aynen şu elim nası üç etaptır? Azapdal, Dersim'de. Zagi mağaralardı, Altun mağaraları. Mağaralara erler girmek istedi, kim girir de mağaradan küp çıkarırsa, saat alırsa, para alırsa, ordan tespik alırsa, onu ona verdi subaylar alamazdı.  Tabancaları istedi, vermediler subaylara . Orda içeri girince belki tabancayı elimizden alır belki sizi vururlar dediler. Bumba attılar, içeri girdiler, 73 kişi çıkarttılar, 7 kişi içinde erkek varmış. Gerisi avrat, uşak.

Kürtlere vurulması da Kırmızı Kanber ilen Fındık'tan olmuş. Kırmızı Kanber bir ağanın, Fındık bir ağanın oğlu. Kırmızıkanların kızını almış kaçmış. Kaçınca, şeytan Karakolunun ordan Şeher karakolu derler, oraya getirmişler muamele yapmak için. Kızı orda bulmuşlar. Astsubay başçavuş onbaşı kıza ilişmiş. Sabahtan gelince Fındık'a Kürtçe konuşmuş, demiş, bana böyle böyle yaptılar. Sus demiş, ben onların anasını ağlatırım. Efendi, ordan Uzuntalu'ya bunları davet etmiş. Bu Türk milleti yaptığını, ettiğini bilmiyo. Öyle ki bir iş yapmış tüfek atarak oraya geliyorlar. Adam, Kürtler adamını hazırlamış. Ve altı yedi candarmaynan oraya gelince tüfekleri çarpmışlar, halıları sermişler üstüne oturmuşlar. Oturunca üçünü kuru sicim ilen cevizin dalından asmışlar. Candarmaları da vurmuşlar, tüfekleri de almışlar, ordan karakola gitmişler. Karakolu yakmışlar, nakadar tüfek techizat varsa almışlar. Noldu? Kürtler isyan etti. Bundan çıkıyo isyan, yaptığı şerefsizlik. Namussuzluk.

Tanık: Haydar Dede

Görüşmeyi yapan: Leyla Neyzi

Transkripsiyon: Nilüfer Şaşmazer

Görüşme yeri: Ankara

Proje: Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi

(Deniz Güneş/Demokrat Haber)