Tam 10 yıl önce bugünlerde Erdoğan Davos’ta “One Minute” çıkışıyla adeta bir kahramana dönüşmüştü. Bir süre boyunca Müslüman ülkelerde baş üstünde tutuldu. Halen de beyefendi uygun bulduğu ortamlarda İslam dünyasının hamiliğine soyunuyor, hamasi ama hiçbir zaman ve hiçbir şekilde neticeye götürmeyen söylemlerle alkış toplamaya devam ediyor... Obskürantizm (bilmesinlercilik), Cemil Meriç ve Alev Alatlı tarafından da kullanılan, bilginin gizlenmesi, bilgisizliğin yüceltilmesi, cehaletin kutsanması, bilgiyi tekelinde tutmak için bilgiye erişimin zorlandırılması anlamına gelen bir terimdir. Aydınlanmacılığın tam tersidir. Bugünün en mühim ve baskın politik araçlarından bir tanesi olarak yürürlüktedir...

MHP Ak Partinin alter egosu haline gelirken, meydanlarda habire ve durduk yere Eski Türkiye’den (yani merhum İsmet Paşa zamanlarından) dem vuruluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP belediyeciliğini “3Ç” ile özetliyor; çöp, çukur, çamur. Elbette dünya üzerindeki hiçbir büyük kent 20-25 sene önceki gelişmişliğinde çakılıp kalmış değildir. Hayatın olağan akışı ve oldukça gerisinde kaldığımız küresel gelişimden bile kendine nice paylar çıkaran Ak Parti gönül belediyeliği, seçmen kitlesini sosyal yardımlarla avucunda tutmaya devam etmektedir.

Belki Bob Marley’in söylediği gibi “para hayatı satın alamaz” da diyebiliriz ama Türk insanını hiç hak etmediği bir yoksulluğa mahkûm etmek de hiçbir düşünce, inanç ve siyaset akımının haddi olmamalıydı. Ekonomimizin rekor kırdığı alanlar da var, doğru, mesela buğday ithalatı noktasında. Kırmızıbiberi bile Çin’den alıyoruz. Bir zamanların buğday ambarı Türkiye, artık deli gibi tahıl ithal ediyor. Etmesin de ne yapsın? Tarımın milli gelirdeki payı 18 yıl önce %10’un üzerindeyken, bugün %3,7’ye kadar düştü. 2000 yılında 68 milyonluk Türkiye’de 7,7 milyon kişi ziraatla iştigal ederken, 82 milyonluk bugünün Türkiye’sinde ancak 5,3 milyon kişi tarım yaparak hayatını kazanabiliyor. Uğur Gürses’in araştırmasına göre, Türkiye’nin sağlayabildiği dış yatırım kredileri miktarı son 1 yılda %32 azaldı ve toplamda 1 milyar 387 milyon Euro tutarında geriledi. İstanbul’un göbeğinde çatır çatır çöken binalar gibi, Türkiye’ye duyulan güvenin çatısı da çoktan yıkıldı...

8 milyar Euro dış borç alınarak girişilen ve inşa edilen İstanbul’un 3. Havalimanı orada duruyorken, bir türlü tam anlamıyla açılamıyor. 29 Ekim, yılbaşı, Mart başı denilirken, havalimanı açılışı yeniden ertelendi. Zira konsorsiyum yeterince finans kaynağı temin edemiyor. İstanbul Finans Merkezi’nin açılışı da keza üçüncü kere ertelendi ve 2023 yılı yeni hedef olarak gösterildi.

Diğer yandan kadınların işgücüne katılım oranı ülkemizde %30 seviyelerinde geziniyor, bu da Avrupa’nın tam yarısı. Üniversite mezunu ve genç işsizliğinde zaten rakip tanımıyoruz. Yerel seçimlere yaklaşırken istatistiklere baktığımızda görüyoruz ki, ilk seçimlerden bu yana seçilen belediye başkanlarının ancak binde biri ‘kadın’ belediye başkanıdır. Düşük profilli, sudan sessiz ve ottan basık kişiler, erkek ve iktidara yakın olmaları şart ve koşuluyla, her tür makama kolaylıkla yerleşebiliyorlar...

Düşünce kuruluşu Freedom House “2019, Dünyada Özgürlük Raporunu” yayınladı. Türkiye en son 2017 yılında “kısmen özgür” ülkeler kategorisinde yer alırken, 2018’de ise Suriye, Suudi Arabistan ve Venezüella gibi ülkeler ile beraber “özgür olmayan ülkeler” sınıfında yer buldu. Böylece, Madagaskar, Mozambik, Ukrayna ve Pakistan gibi ülkelerin ardında kaldı. Rapora göre Türkiye, Beyaz Rusya’dan sonra Avrupa’nın en az özgür ülkesi...