İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenerek, "Bugüne kadar açıkladığın en iyi paket, damadını paketlemendi" dedi.  Akşener, Erdoğan'a Tarım ve Ormancılık Bakanı Bekir Pakdemirli'yi görevden alması için çağrıda bulundu. 

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada Öğrenci Andı'nın kaldırılmasını da eleştirerek "Yerli ve milliyiz' diyenlerin, aslında ne olmadıklarını göstermesi bakımından da, bir o kadar öğreticidir" ifadesini kullandı.

Akşener'in açıklamalarının bir bölümü şöyle: 

Bu ülkede, Mustafa Kemallere idam fermanı yazanlar oldu. Bu ülkede, milletin meclisinin üzerine ordu gönderenler oldu. Bu ülkede, milletine terörist diyenler oldu. Bu ülkede, Andımızı yasaklayanlar oldu. Aslında buna çok da şaşırmıyoruz. Çünkü onları anlayabiliyoruz. Andımızın sözleri ağır gelenler, elbette andımızı yasaklamak ister. Küçüklerini korumak yerine, onlara göz dikenler, elbette andımız okunmasın ister.

BİZLER HALA BURADAYIZ

Oy hesabı dışında, büyüklerini sayıdan saymanlar, yaş almışına, emeklisine sahip çıkmayanlar, elbette andımız duyulmasın ister. Yandaşını milletinden çok sevenler, yükselme ve ileri gitme idealini içine sindiremeyenler, elbette andımız bilinmesin ister. ‘Büyük Atatürk' dendiğinde, kaşıntı tutanlar, çalışmak yerine, çalıp, çırpanlar, elbette andımız hatırlanmasın ister. En önemlisi de, Türk demenin bir ayırma değil, bir birliktelik arzusu olduğunu görmek istemeyenler, son bağımsız Türk devletini, uçuruma sürükleyenler, elbette andımızın son cümlesinde şaşkına döner! Ama o arkadaşlar hiç kusura bakmasın, bizler hala buradayız. Türk Devleti hâlâ burada. Cumhuriyet hâlâ burada. Çünkü bu topraklarda, milletini ve memleketini özünden çok sevenler, kendilerini ve koltuklarını, özünden çok sevenlere karşı, her defasında galip gelmiştir. Her zaman da galip gelecektir!

Bakanlıklarımız içinde, ikisinin adının başında “milli” kelimesi vardır. Kafiye olsun diye değildir. Zaten kafiyeli de değildir. Biri Milli Savunma Bakanlığı, diğeri de Milli Eğitim Bakanlığı'dır. İşte o nedenle, Milli Eğitim Bakanlığı'nın, milli kimliğimize vurgu yapan, milli şuuru besleyen Andımızla, yargı üzerinden mücadeleye girmesi, acı olduğu kadar da ironiktir. ‘Yerli ve milliyiz' diyenlerin, aslında ne olmadıklarını göstermesi bakımından da, bir o kadar öğreticidir. Biliyorsunuz, Danıştay'ın 2018 yılında verdiği, ‘Andımız yeniden okutulmalı' kararının ardından, bu kürsüden birçok defa, ‘Kararı uygulayın' çağrısı yaptım. Meclis grubumuz, soru önergeleri verdi. Tüm bu süreçte, iktidardan da, ortağından da ses çıkmadı. Danıştay kararına rağmen, üç yıldır ortağına, ‘Andımızı okutun' diyemeyenler, şimdi ise çıkmışlar, Genel Kurul kararından sonra, bu karara isyan ediyor-muş gibi yapıyorlar. İbretlik gerçekten… Allah kimseyi böyle yoldan çıkartmasın.

TIK DİPLOMASİSİ

Geçen cuma günü Sayın Erdoğan artık gelenek haline getirdiği Cuma sonrası gıybeti seansında konuştu. Türkiye’nin Mısır ile ilişkileri üst düzeyde değil de bir tık altında sürecek” dedi. Şu devlet insanı ağırlığına bakar mısınız? Şahsım diplomasisinden ‘Tık’ diplomasisine terfi ettik. Bir ‘tık' altında sürecekmiş… Bir ‘tık' ne demek Sayın Erdoğan? Sisi'yle sen görüşmeyeceksin, bir ‘tık' altında, Sayın Çavuşoğlu mu görüşecek? Elçilik açmayacaksınız, bir ‘tık' altında, maslahatgüzar mı göndereceksiniz? İhracat yapmayacaksınız, bir ‘tık' altında, ithalat mı yapacaksınız? Sisi'ye darbeci, diktatör demeyeceksiniz, bir ‘tık' altında, ‘Cumhurbaşkanı' mı diyeceksiniz? Rabia yapmayacaksınız, bir ‘tık' altında, 3 parmak mı göstereceksiniz?

KAYBEDİLEN ZAMANIN HESABINI KİM VERECEK?

Biz elbette, Türkiye'nin tüm ülkelerle, sağlıklı ve istikrarlı ilişkiler kurmasını isteriz. Bunu da Amerika istiyor diye değil, Avrupa ısrar ediyor diye değil, ama Türkiye'yi Ortadoğu'da yalnızlaştıran, milyarlarca liralık yatırımı, heba eden bir politikanın, herkesçe malum olup da seslendirilmeyen sebeplerle terk edilmesini, elbette sorgularız.  Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, Mısır'a niye küstü, şimdi niye barışıyor, hayır mı, şer mi, elbette bilmek isteriz. Ve kaybedilen zamanın, tepilen fırsatların, hesabını kim verecek, elbette öğrenmek isteriz. Bu, milletimizin bize verdiği sorumluluğun gereğidir. Ama tüm bunlara cevap veremeyip, bir de üstüne ‘Bir tık aşağısı' demek, ‘Oylarım düşüyor, dış politikada da zor durumdayım. Kendimi kurtarmak için, Sisi'yle görüşmem lazım; ama, bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum' demektir.

DAMADIN DA PAKET OLDU

Değerli milletvekilleri; Hep anlatmaya çalıştığımız gerçek şu; Bu iktidar, artık her adımını, sadece iktidarını korumak için atıyor. Diplomasideki manevraları da reform paketleri de eylem planları da hep aynı amaca hizmet ediyor. Bakıyorlar ki, iktidarı korumak için bazı adımlar atmaları lazım hemen ortaya yeni bir paket, yeni bir plan sürüyorlar. Bunun son örneği olarak Sayın Erdoğan, geçen hafta “Ekonomide Reform Paketi’ni” açıkladı. Beklenenin aksine, açıklama sırasında hem döviz kuru hem de faizler arttı. Hatırlarsınız, biz bu durumu daha önce de görmüştük… Damat Bakan da bakanlığı döneminde bol bol paket açıklardı. Onun da açıkladığı her pakette, döviz kuru ve faizler artardı. Demek ki, bu durum bir aile geleneğiymiş… Ekonomi artık dikiş tutmuyor, Sayın Erdoğan. Gerçeklerden uzak paketlerine, planlarına, milletimiz artık inanmıyor. Bak şimdiden uyarıyorum; Damadın da hemen her ay, yeni bir paket açıklıyordu, sonunda paket oldu. Geçmişten ders al, olanlardan feyz al. Demokrasi olmazsa, hukuk düzgün işlemezse, Devlette akıl, liyakat ve şeffaflık olmazsa, tüm ihaleleri yandaşların kaparsa, sen ne açıklarsan açıkla, tutmaz. Milletinin gerçeklerini reddeden hiçbir iktidar, sandıktan çıkamaz. Bu kadar basit.

MADDELER SANKİ ERDOĞAN'A KARŞI YAPILMIŞ

Pakette öyle maddeler var ki, bu maddeler, sanki bizzat Sayın Erdoğan’a karşı yapılmış. Kendisinin bunlardan haberi var mı, gerçekten şüpheliyim.  Mesela, kamuda taşıt alımı ve kiralanmasına, temsil ve ağırlamaya, harcama sınırları getirilecekmiş. Yönetim kurullarına yapılan atamalara da sınırlama getirilecekmiş. Yani çakarlı lüks arabalara, banka yönetimine atanan güreşçilere, üç, dört yerden maaş alan, yeğen, görümce ve bacanaklara kısıtlama geliyor. Mesela; “Meclisin bütçe hakkının kapsamı genişleyecek, şeffaflık ve hesap verebilirlik artacak.” diyorlar. Çok güzel, sonuna kadar da destekliyoruz. Ama bir şartla:  Hesap verebilirliğe, Merkez Bankası’nın buhar olan 128 milyarından başlayalım.  Var mısınız?