İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Erdoğan yerine, Cumhur İttifakı’nın kendine acilen, çok daha güçlü bir aday bulması gerekiyor" görüşünü savundu. Akşener, "Bu ucube sistemdeki Cumhurbaşkanlığına talip değilim. Ama seçimlerden 1’inci parti olarak çıkmaya, ve bunu hep birlikte başardığımızda, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in, ilk Başbakanı olmaya talibim. Millet ile devlet arasındaki bağları, yeniden kurmaya, Türkiye’yi güçlendirmeye, milletimizi zenginleştirmeye talibim" dedi. 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin  "Teröre yardım ve yataklık yapan bölücü kebapçıların işsizlikte payı vardır" açıklamasına ilişkin olarak, "Her hafta, toplumumuzun yeni bir kesimi, terörist ilan edilir hale geldi. Çiftçimiz, esnafımız, üreticimiz, zaten bayağıdır, iktidarın terör listesinde. Yakın zamanda, marketler bu kategoriye alındı. Daha geçen hafta, barınamayan öğrencilerimiz terörist ilan edildi. Dün itibariyle de, kebapçılar terörist oldu." değerlendirmesini yaptı. TBMM kürsüsünde kebapçıya söz verdi.
Akşener’in açıklamaları şöyle:  

"İyi  Parti olarak, bu yıl da, bu kutlu çatının altında; milletimizin gür sesi olmaya, hakikate ışık tutmaya, dertlere derman olmaya devam edeceğiz.

"SARAY’DA SEFA SÜRENLER, EĞLENMEYE TAM GAZ DEVAM ETMİŞ"

Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde Sayıştay, denetim raporlarını açıkladı. Ak Parti hükûmeti ve ucube sistemi sağ olsun; bu seneki raporlarda da, yolsuzluk ve israf hız kesmemiş. Saray’da sefa sürenler, eğlenmeye tam gaz devam etmiş…

SAYIŞTAY RAPORLARI

Gelin, raporlardaki bazı satırbaşlarına, birlikte bakalım:
Mesela; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetim raporuna göre; Ankara’da kullanılmak üzere tahsis edilen, bazı araçlar, yıl içinde, Çeşme, Altınoluk, Akçay, Abant, Mersin gibi yerlerden, yakıt almışlar. Belli ki bu arkadaşlar; millete hizmet yerine, kafalarına estikçe, devletin, kendilerine Ankara için tahsis ettiği arabalarıyla, tatil beldelerine gitmekte, bir sakınca görmemişler. Şu devlet insanlığına bakar mısınız?
Mesela; Sayıştay’ın, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı denetleme raporuna göre; bu, fevkalade başarılı bakanlığımız, Avrasya Tüneli geçişlerinde, kur hesabını yanlış yapmış… Üstelik, sadece kur hesabını değil, geçiş garantisini de yanlış hesaplamış. E hâl böyle olunca, tünelden, garanti edilen 25 milyon araç yerine, yalnızca 12 milyon araç geçmiş. Ama, bu pek bir düşünceli arkadaşlar, ihale sahibi şirkete ayıp olmasın diye, 494,2 milyon lira, geçiş garantisi ödemesi yapmış. Şu üstün yönetim becerisine bakar mısınız?

Eğer doğru bir hesaplama yapılsaydı; garanti ödemesi, 456.3 milyon lirada kalacaktı. Ama bakanlık, şirketin kasasına, 37.9 milyon lira fazladan, ödeme yapmayı tercih etmiş. Yani, beceriksizliğin faturası, yine milletimize kesilmiş. Yani milletimizin vergileri, yine bir şirketin, kasasını doldurmak için harcanmış. Peki, milletimizin cebinden çıkan milyonlarca lirayı; haksız ve hukuksuz bir biçimde yediren Bakanlığın, Sayıştay raporuna, cevabı ne olmuş biliyor musunuz? “Bunlar yalan.”

"DEVLETİN BAKANLIĞI, DEVLETİN DENETLEME KURUMUNA YALANCI DİYOR"

Tweet bu kadar… Evet, yanlış duymadınız. Verdikleri cevap, sadece bu kadar… Böyle ciddiyetsizlik, Böyle utanmazlık olmaz, olamaz. Anayasal bir kurum olan Sayıştay, bir genel müdürlüğün, yolsuzluk, usulsüzlük yaptığı tespit etmişse, o genel müdürlük, ciddi ve kapsamlı bir açıklama yapmak zorundadır. Bu kadar basit. Ama gelin görün ki; devletin bakanlığı, devletin denetleme kurumuna yalancı diyor.
İşte size, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde, koskoca Türk Devleti’nin düşürüldüğü durum. Ayıptır, günahtır. Bir başka akıl dışı yolsuzluk örneği de, Karayolları Genel Müdürlüğü’nden. Sayıştay’ın raporuna göre; Karayolları Genel Müdürlüğü, toplam maliyetini, 1588 lira olarak hesapladığı bir işe, sıkı durun, tam, 8 milyon 646 bin lira ödemiş.

Yani; asgari ücretin, yarısı kadar hesapladıkları işe, 3 milyon asgari ücret ödemişler. Durun daha bitmedi… Yine KGM, pazarlık usulüyle yaptığı bir ihalede; birim fiyatı, 7 lira 94 kuruş olan, muhafaza borusunu, tam 300 katı bedel ödeyerek, 2 bin 239 liraya satın almış.

İşte size; EYT’lilere, 3600 ek gösterge bekleyenlere, Esnafa, çiftçiye, işsiz gence gelince; “Kaynak yok” diyenlerin, kaynaklarımızı nereye akıttığının cevabı… İşte size; zengin Türkiye’yi, fakirliğe mahkum eden bu zihniyetin, ibretlik fotoğrafı.

ERDOĞAN'A: İSRAF VE YOLSUZLUK BATAĞINA BATMIŞ BU BÜROKRATLARIN, İLHAM KAYNAĞI BİZZAT SENSİN

Sayın Erdoğan; Bu atadığın bürokratlar, sence kimi örnek alıyorlar? Cevabını ben vereyim. İsraf ve yolsuzluk batağına batmış bu bürokratların, ilham kaynağı bizzat sensin. Çünkü balık baştan kokar. Sayıştay raporlarına göre; geçen sene bir günde tam 7,9 milyon lira, senede ise, 2,8 milyar lira harcamışsın. 6 yıl içindeki harcamalarını da, 10 katına çıkarmışsın. İsrafın büyüklüğüne bakar mısınız?
Sayın Erdoğan; bu öyle bir israf ki; şayet, israfın dibini böylesine sıyırmasaydın, şayet, itibardan değil ama, bari keyfinden birazcık tasarruf edebilseydin, şayet harcamalarını, 10 katına değil de, bari 5 katına çıkarsaydın, ne olurdu biliyor musun? Mesela bugün, barınma sıkıntısı çeken, hiçbir öğrencimiz olmazdı. Mesela, üretmeyi bırakan çiftçilerimiz olmazdı. Mesela, pandemide açıkta bıraktığın için, iflas eden esnaflarımız olmazdı. Bu aziz millet sana güvendi, o koltuğa oturttu. Peki sen ne yapıyorsun? Şu zor günlerde, milletinin devletine en çok ihtiyaç duyduğu, şu zor dönemde, milletin parasını çarçur ediyorsun… Yazıklar olsun.

Gandhi’nin çok sevdiğim bir sözü vardır: “Dünya, herkesi doyuracak kadar kaynağa sahiptir; ama, herkesin açgözlülüğünü doyuracak kadar değil.” der. Biz de diyoruz ki; “Türkiye, belki saray bürokratlarının, açgözlülüğünü doyuracak kadar değil; ama, her vatandaşını doyuracak kadar kaynağa sahiptir.”

"YAPILAN TÜNELLERE, KÖPRÜLERE, YOLLARA DEĞİL; PLANSIZLIĞA, HAKSIZLIĞA, BECERİKSİZLİĞE KARŞIYIZ"

Yeter ki; Yolsuzluk Algısı Araştırması’nda, 180 ülke arasında, 86’ıncı sırada olmayalım. Yeter ki; beceriksiz bürokratlarla, yandaş müteahhitler arasında, sıkışıp kalmayalım. Yeter ki; kaynaklarımızı, ranta değil, milletimize ayıralım. O nedenle biz, işte tam olarak, bu iş bilmezliğin, bu hoyratlığın, bu vicdansızlığın karşısındayız. Yapılan tünellere, köprülere, yollara değil; plansızlığa, haksızlığa, beceriksizliğe karşıyız. Milletimizin parasının, millete hizmet olarak dönmesine değil; ısrarla yandaşını kayıran, bu ahlaksızlığa karşıyız. Ez cümle, Biz, projeye değil, ranta karşıyız!

Daha kış gelmeden, ne kadar zorlu bir kış geçireceğimizi; iktidarın açıkladığı zamlarla, görmeye başladık. Elektrik üretiminde kullanılan, doğal gaz fiyatına; temmuz ayında, yüzde 20 zam yapılmıştı.Bu ay, üzerine yüzde 15 daha yapıldı. 2018’den bu yana, elektriğe, yüzde 122 zam yapan hükûmetin; emekli, asgari ücretli, memur maaşlarına yaptığı zamlar ise, yüzde 66 ile, yüzde 69 bandında kaldı. Şu vicdansızlığa bakar mısınız? Yazıktır, günahtır.

Gittiğimiz her yerde, elektrik faturasını ödeyemediği için; tarlasını sulayamayan çiftçiyi, üretim yapamayan sanayiciyi, zor durumda kalan esnafı dinliyoruz. Ama iktidar oralı bile olmuyor,- milletimizi, zam yağmuruna tutmaya devam ediyor.- Bir lütuf gibi sunduğu, maaş zamlarını, yıl içerisinde fazlasıyla geri almaktan, zerre utanmıyor.

MERKEZ BANKASI'NIN SON FAİZ KARARI

Hesap verebilirliğin yerini, biat etmenin, liyakatin yerini, vasatlığın, devlet terbiyesinin yerini, ciddiyetsizliğin aldığı bu ucube sistem; ülkemizin içinde bulunduğu tüm problemlerin, esas sebebidir.

"BU ARTIŞLARIN SORUMLUSU, MERKEZ BANKASI BAŞKANI DEĞİLDİR"

Bu durumun, bir diğer örneğini; Merkez Bankası’nın, son kararlarında gördük. Biliyorsunuz, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle birlikte; Merkez Bankası Başkanları’nın, görev ve sorumluluklarına, bir güncelleme geldi. O da, Sayın Erdoğan’ı memnun etmek. Merkez Bankası’nın, son faiz indirimi kararıyla; 8 Eylül’de, 8,30 seviyesindeki dolar, 8,90’a kadar yükseldi. Bu 60 kuruşluk artışla birlikte; ithal ettiğimiz malların maliyeti, yüzde 7 yükselirken, dış borç stokumuz, 270 milyar lira, kısa vadeli borcumuz da, 101,2 milyar lira arttı. Ama şimdiden söyleyeyim: Bu artışların sorumlusu, Merkez Bankası Başkanı değildir.

"ERDOĞAN, MERKEZ BANKASI BAŞKANI’NI, YAKIN ZAMANDA HARCAYACAKTIR, BAŞKAN İŞ BAKSIN"

Çünkü kendisi, aynı çöp öğütür gibi, bürokrat öğüten bu sistemin, son kullanma tarihi yaklaşan bir bürokratından fazlası değildir. Bu maliyetlerin esas sorumlusu; Türk Devleti’ni, ucube bir sisteme hapseden, Türkiye Ekonomisi’ni, akıl dışı teorilerine kurban eden, ve her olaydan, elini yıkayıp çıkmasıyla bilinen Sayın Erdoğan’ın, ta kendisidir. Nitekim, eminim ki; Bu olaydan da, elini yıkayıp çıkmak için, Merkez Bankası Başkanı’nı, yakın zamanda harcayacaktır. O nedenle, buradan Sayın Başkan’a, Sonradan açıkta kalmaması için, şimdiden iş aramaya başlamasını tavsiye ediyorum.

"ERDOĞAN MEMNUN OLSUN DİYE KAYBETTİĞİMİZ, 270 MİLYAR LİRA İLE, NELER YAPILABİLİRDİ?"

Peki, sırf Sayın Erdoğan memnun olsun diye kaybettiğimiz, 270 milyar lira ile, neler yapılabilirdi biliyor musunuz?

Mesela; son 7 yıl içinde, tarıma verilen desteğin 3 katı, bizim yakın zamanda açıklayacağımız, tarım reformu için kullanılabilirdi. Mesela; Pandemi döneminde verilen, kısa çalışma ve nakit desteğinin 5 katı, vatandaşımıza ve esnafımıza dağıtılabilirdi. Mesela; 128 devlet üniversitesine, 2022 için ayrılan bütçenin 5 katı, bu üniversitelerin, eğitim ve barınma sorunlarının, çözümüne ayrılabilirdi. Böylece, tam 4 milyon öğrencimizin, yurt ihtiyacı karşılanabilirdi. Hep söylediğimiz gibi: Biz kaynakları olmayan, yoksul bir ülke değiliz. Biz, yoksul olduğuna inandırılan bir ülkeyiz. Türkiye’nin, çözülemeyecek sorunu yok.

İyi Parti iktidarında;- rant musluklarını kapatınca; milletin vergileriyle, millete nasıl hizmet edileceğini, yandaş kayırmayan projelerin, nasıl hayata geçeceğini, kaynaklarımızın nasıl verimli kullanılacağını, cümle aleme göstereceğiz. Milletimizi, hak ettiği, zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye ile buluşturacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

"ERDOĞAN VE ARKADAŞLARININ ELİNDE, PSİKİYATRİK BİR İKTİDAR ANLAYIŞIYLA YÖNETİLİYOR"

Türkiye maalesef; Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının elinde, psikiyatrik bir iktidar anlayışıyla yönetiliyor. Memlekete akıl hastanesi, milletimize de, akıl hastası muamelesi yapılıyor. Adeta, Guguk Kuşu filmini yaşıyor gibiyiz… Sayın Erdoğan, Hemşire Ratched, bakanları, zorba hasta bakıcılar, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi de, milletimize giydirilen deli gömleği… Gömleğin içinde, her geçen gün, daha da bunalıyoruz. Ama Hemşire Erdoğan ve ekibi, oralı bile değil. Kıpırdayanın, kafasına vuruyorlar. Ne zaman birileri, bu gömleğe itiraz etse, hemşire Erdoğan ve hasta bakıcılarının etmediği hakaret, yapmadığı kötülük kalmıyor.

"DÜN İTİBARİYLE DE, KEBAPÇILAR TERÖRİST OLDU"

Her hafta, toplumumuzun yeni bir kesimi, terörist ilan edilir hale geldi. Çiftçimiz, esnafımız, üreticimiz, zaten bayağıdır, iktidarın terör listesinde. Yakın zamanda, marketler bu kategoriye alındı. Daha geçen hafta, barınamayan öğrencilerimiz terörist ilan edildi.

Dün itibariyle de, kebapçılar terörist oldu. İşte o nedenle, bu hafta, Milletin Kürsüsü’nde, hem kebapçı, hem de aspavacı bir kardeşimizi misafir ediyoruz. İbrahim Çetinkaya aramızda. Bu vesileyle, tüm kebapçı kardeşlerimize, aramıza hoş geldiniz demek istiyorum.

"MECLİSİMİZİN TATİLDE OLDUĞU SON 2 BUÇUK AYDA, TAM 20 İL GEZDİM"

Meclisimizin tatilde olduğu son 2 buçuk ayda, tam 20 il gezdim. Vatandaşlarımız anlattı, ben de dinledim. Sayın Erdoğan ve bakanları, yan gelip yatarken, biz, memleketin dört bir yanında, milletimizle buluştuk. Sayın Erdoğan’ın kitap yazdırıp, basket oynarmış gibi, görüntü vermekle uğraştığı günlerde, biz, doğusundan batısına, ülkemizin dört bir yanındaki dertleri biriktirdik.

Ve gördük ki; Sayın Erdoğan’ın hayal dünyasında, her şey yolunda olsa da, kendisi gidişattan memnun, marketteki fiyatlar da, son derece uygun olsa da, milletimizin durumu, maalesef hiç de iyi değil.
Mesela; Van’da, manav esnafı olan bir kardeşim diyor ki; “Eskiden 4 kilo domatesi, 10 liraya veriyordum. Ama bugün, 2 kilo verebiliyorum. Türkiye, domates ihraç eden bir ülkeyken, Şimdi domatesin 5 lira olması, içler acısı. Ben müşterimin, 5 liraya domates almasını istemiyorum.”

Çaldıranlı bir işçi kardeşim; “Benim 9 çocuğum var. 2800 lira maaşla, işçi olarak geçinmeye çalışıyorum. Adamlar 5 maaş alıyor, bize de idare edin diyorlar.” diyor. Mesela, toprağını ekemeyen, Erzurumlu bir çiftçi kardeşim; “Buralarda eskiden, 100 bin ton pancar olurdu. Şimdi, 10 bin ton pancar olmuyor. Ben, 30 dönüm, 40 dönüm pancar ekiyorum. Şimdi onu da bitirdim.” diyor. Ardahanlı süt üreticisi kardeşim; “4 liraya mal edip, 2 liraya satanlar var. Ben hayvancılığı bırakayım mı? Kazanamıyorum.” diyor. Kars’ta, hem kasaplık, hem de hayvancılık yapan bir kardeşim; “Ben üretici olduğum hâlde; ithal et alıp kullanıyorum.” diyor.

Mesela; Sinoplu emekli bir kardeşim; “İşçi emeklisiyle memur emeklisini, çok ayrı tutuyorlar. Bunun olmaması lazım. Asgari ücret, adı üstünde asgari ücretse; O zaman, asgari ücretin altında, nasıl emekli maaşı veriliyor?” diyor.

Mesela; Daha 16 yaşında olmasına rağmen, geleceğinden endişe eden, Erzurumlu bir oğlumuz diyor ki; “Bizim amacımız güzel bir hayat yaşamak, emeğimizin karşılığını almak. Ama alamıyoruz. Hiç kimsenin umudu yok. Yemin ederim, geceleri yastığa kafamı koyuyorum.

"MİLLET İTTİFAKI OLARAK CUMHURBAŞKANI ADAYI GÖSTERECEĞİZ"

Sözlerimin son bölümünde, son dönemdeki tartışmalara değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, katıldığım bir televizyon programında, “Ben Başbakanlığa talibim.” dedim, ve çarşı karıştı… Tam bir haftadır, televizyonlarda, “öyle mi olacak, böyle mi olacak?”, “Onu mu dedi, bunu mu dedi?” tartışmaları var… Oysa söylediğim, çok açık. Millet İttifakı olarak, bir Cumhurbaşkanı adayı göstereceğiz. ve bu aday da, Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı olacak."

"CUMHUR İTTİFAKI PAYDAŞLARININ AKSİNE, BİZ, YENİ BİR SAYIN ERDOĞAN SEÇMEYECEĞİZ"

Ama, Cumhur ittifakı paydaşlarının aksine, biz, yeni bir Sayın Erdoğan seçmeyeceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki; aday göstereceğimiz kişi, dünyanın, en becerikli, en muteber insanı bile olsa, Türkiye, bu ucube sistemle yönetilemez. Çünkü sorunumuz sadece, Sayın Erdoğan’ın kötü bir Cumhurbaşkanı olması değil. Yetkilerini kötüye kullanması, sürekli olarak yanlış tercihler yapması da değil.

"SORUNUMUZ, BİR SİSTEM SORUNU"

Sorunumuz, bir sistem sorunu. Sorunumuz, tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanının, bir partiden yana taraf olması. Sorunumuz, millet ile devletin arasındaki bağların, koparılmış olması.
Sorunumuz, kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılıp, tüm yetkinin tek bir kişide toplanması. Nitekim, bu durumun sonuçlarını, ekonomiden eğitime, sağlıktan hukuka kadar, her alanda görüyoruz. İçine sokulduğumuz devlet krizini, her yeni olayda tekrar tekrar yaşıyoruz. Bu sistemin, milletimize yükten başka bir şey getirmediğine, ibretle şahit oluyoruz.

PARLAMANTER SİSTEME DÖNÜŞ

İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde;  anti demokratik yönetim biçimleriyle, adaletli ve özgür bir toplum inşa edilememiştir. Çünkü, tek bir kişiye bağlı olan tüm düzenler, zamanla yozlaşmaya mahkûm olmuştur Aksini iddia etmek, insanlığın, binlerce yıllık kültürel birikimini hiçe saymaktır. Tam olarak da bu nedenle; demokrasi tarihi, her dönemecinde, gücün, tek bir kişide toplandığı değil, gücün dağıtıldığı sistemlerle ileriye gitmiştir. Kişiler yerine, kurumları güçlendirerek gelişmiştir. Kuvvetler ayrılığı ile gelişmiştir. İşte bu yüzden; İster 2023, ister daha önce yapılacak olan bir seçimde, Millet İttifakı’nın adayının, yani Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı seçilecek olan kişinin, öncelikli görevi; Türkiye’yi hızla, bu çağdışı sistemden kurtarmak, ve kuvvetler ayrılığına dayalı bir demokrasiyi, hayata geçirmek olacaktır.

"İYİLEŞTİRİLMİŞ VE GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM’İN, İLK BAŞBAKANI OLMAYA TALİBİM"

Evet ben, bu ucube sistemdeki Cumhurbaşkanlığına talip değilim. Ama seçimlerden 1’inci parti olarak çıkmaya, ve bunu hep birlikte başardığımızda, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in, ilk Başbakanı olmaya talibim. Millet ile devlet arasındaki bağları, yeniden kurmaya, Türkiye’yi güçlendirmeye, milletimizi zenginleştirmeye talibim. Avrupa’nın en yoksul milletini, hak ettiği zenginliğe kavuşturmaya, sermaye ve beyin göçünü, tersine çevirmeye talibim. Özgürlüklerin doyasıya yaşandığı, adaletinden şüphe duymayacağımız, bir hukuk düzeni kurmaya,- yolsuzluğu, hırsızlığı, haksızlığı bitirmeye talibim.

"SARAY MEDYASI, CUMHUR İTTİFAKI ADAYINI TARTIŞIN"

Bu vesileyle, Saray medyasına da bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Son üç buçuk yılda, Türkiye’yi hızla fakirleştiren Sayın Erdoğan yerine, Cumhur İttifakı’nın kendine acilen, çok daha güçlü bir aday bulması gerekiyor.

O nedenle, bir zahmet, gidin, Cumhur İttifakı adayını tartışın. Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa, daha fazla oy alır, gidin bunu konuşun. Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa, Millet İttifakı ile arayı kapatabilir, gidin bunu tartışın. Millet İttifakını da, artık rahat bırakın…

Biz hep birlikte, omuz omuza vererek, imkânsızları mümkün kıldık. Önümüze çıkartılan tüm engelleri, korkusuzca yıktık. İftiralara, yalanlara, cesurca karşı çıktık. Hatırlayın, Başlarda, bizi görmezden geldiler. Sonra, “Rahatınızı bozmaya geldik.” dediğimizde, bize güldüler. Şimdilerde ise; milletimizin, her geçen gün artan teveccühünü, ailemizin, her geçen gün büyüdüğünü gördükleri için, bizimle uğraşıyorlar. Varsın uğraşsınlar!

O sandık geldiğinde, bizim kazanacağımızı, artık onlar da biliyor. Anadolu’nun dört bir yanından yükselen o sesi, artık onlar da duyuyor. Millet bizi çağırıyor, artık onlar da görüyor. Varsın uğraşsınlar!
Biz, memleketimizin dertlerine derman olmaya, milletimize umut olmaya devam edeceğiz. Milletimizden yetkiyi alıp, Türkiye’yi düze çıkartacağız. Adil, bereketli ve huzurlu bir Türkiye’yi mümkün kılacağız. Bugüne kadar başardıklarımız, başaracaklarımızın teminatıdır. Çünkü bizim yolumuz, hak yoludur, hakikat yoludur, millet yoludur. Milletimizin gönlü ferah olsun."