AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, seçimlere ilişkin, "Bugün acaba milli iradenin eksiksiz ve tam olarak sandığa yansıması için bir güncelleme yapalım mı, yapmayalım mı meselesi var" dedi.

Anadolu Yayıncılar Derneği'nden (AYD) yapılan açıklamaya göre, Yavuz, AYD'nin "Anadolu Sohbetleri Programı"nda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.

'SEÇİM TARİHİNİN GÜNCELLENMESİ'

Seçim tarihi güncellemesi konusuyla ilgili olarak Yavuz, okulların kapanması, mevsimlik işçi hareketleri gibi bir kısım mevsimsel şartların ortaya çıkardığı zorluklar nedeniyle seçimlerin çok kısa bir süre öne alınması durumunun ancak, "seçim tarihinin güncellenmesi" olacağını savundu.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Yavuz, şöyle devam etti:

"18 Haziran'ın dışında bir tarih güncellemesi, seçim tarihi güncellemesi yapılabilir mi diye bir fikir var, bir tartışma var. Sayın Cumhurbaşkanımız da en son yine sizin huzurunuzda size dönük hatta mevsimsel şartlar sebebiyle bir güncellemede bulunma ihtimalinden söz etti. Halen Sayın Cumhurbaşkanımız buna ilişkin herhangi bir karar vermiş değildir. Bir kere bu şartlar var ama bu şartlar var diye seçim tarihinde bir güncellemeye gidilecektir diye yüzde 100 ifade etmemiz zor."

Erken seçimlerden örnekler veren Yavuz, "Bugün böyle bir manzara, böyle bir tablo yok. Bugün acaba milli iradenin eksiksiz ve tam olarak sandığa yansıması için bir güncelleme yapalım mı yapmayalım mı meselesi var" diye konuştu.

Birilerinin seçimin yenilenmesi konusunda, "fesih" tabirini kullandığını anımsatan Yavuz, "Fesih bütün yetkilerini bir anda ortadan kaldırmayı ifade eden bir kavram. Bizim anayasal sistemimizde fesih yok" değerlendirmesinde bulundu. Anayasanın ilgili maddesini aktaran Yavuz, "Bu zeminde, bu sistemde kimse kimseyi bir kere fesih etmiyor" ifadesini kullandı.

"Hem anayasal hem yasal anlamda bunun adı seçim yenilenmesidir" diyen Yavuz, Anayasa'ya göre bu yetkiyi, ya üye tam sayısının 5'te 3 çoğunluğuyla TBMM'nin, ya da Cumhurbaşkanının kullanabileceğini aktardı.

Yavuz, kanunlar arasında farklılık olması halinde hem sonraki tarihli olması ve hem de özel hüküm gereğince Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu'nun esas alınması gerektiğini belirterek, söz konusu kanunda da sürenin 60 gün olduğunu vurguladı.

'DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE YOK'

Türkiye'de 5 seçim kanununun olduğunu söyleyen Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Siyasi 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun var. 2008-309 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu var. Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun var. 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halk Oyuna Sunulmasına İlişkin Kanun var, 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu var. Siyasi Partiler Seçim Kanunu o ayrı. Bütün dünyayı araştırdık hiçbir yerde bu kadar seçim kanunu yok. Bazen, esasla usulü ayıran ilkeler var vesaire. Maksimum 2 seçim kanunu var o da birbirinden tamamen ayrılmış, dünyanın hiçbir yerinde yok. Bu kadar seçim kanunu olur mu?"

Bu konuda "Onu mu uygulayacağız, bunu mu uygulayacağız" tartışmaları yaşandığını vurgulayan Yavuz, içinde hiçbir değişiklik yapılmasa bile, tekrarların ortadan kaldırılması adına dahi kanunların birleştirmesinde büyük fayda olduğunu dile getirdi.

'TAM BİR VESAYET KURGUSU'

Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin olarak da Yavuz, Altılı Masa'nın son zamanlarda olası iktidarı durumunda hangi bakanlıkların nasıl paylaşılacağına ilişkin birtakım tartışmaların olduğunu, kamuoyundan duyduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"HDP, 'beni asla dışarıda bırakamazsınız hiçbir konuda. Ben de bu Altılı Masa'nın bir tarafında varım' demek istiyor, bence. Bu anayasa hepimiz için bağlayıcıdır. Dolayısıyla anayasamız çok net bir şekilde Cumhurbaşkanının yetkilerini ortaya koyuyor. Haklarını, yetkilerini, görevlerini çok net ortaya koyuyor. Dolayısıyla anayasanın bu ortaya koyduğu anayasal zeminden çıkarak, anayasada bu görev verilmiş ama bu görevi bize sormadan sen vermeyeceksin, önce biz bunun kararını vereceğiz demek tam bir vesayet sistemi kurmak anlamına gelir. Demek istiyorlar ki 'biz öyle bir başkan adayı bulacağız ki öyle bir başkan seçtirmeye çalışacağız ki o anayasadan önce bize baksın, anayasadan önce bizden hiza alsın ve bizim onayımızdan geçmeyen bir şey, anayasal anlamda emredici bir hüküm bile olsa ona değil, bize baksın, öyle karar versin diye bir kurgunun peşindeler. Bu tam bir vesayet kurgusu yani."