Türkiye'nin Suriye ile diplomatik ilişkileri yeniden kurmaya yönelik sinyaller son günlerde gündemde kalmaya devam ederken bir açıklama da AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Metin Külünk'ten geldi.

Külünk, “Temenni ederiz ki Türkiye ve Suriye ilişkileri 2011 Haziran’ından öncesine dönsün” dedi.

2011 yılında başlayan iç savaş sonrası, ilişkilerin tamamen kesildiği Suriye, Türkiye'yi terör örgütlerine destek vermekle suçlarken; Türkiye ise Suriye yönetimini otokratik olmakla suçlamıştı.

İç savaşın başlamasından hemen sonra dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bütün Suriyelilere kapımız açık" demişti.

11 yıl sonra Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'la Doğu Perinçek'in görüşmesi gündemdeyken bir açıklama da AKP'den geldi.

Önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 13. Büyükelçiler Konferansı'nın son gününde yaptığı basın toplantısında, "Muhalefetle Suriye'deki rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı bir barış olmaz, bunu hep söylüyoruz" diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise "Dışişleri Bakanımızın Suriyeli muhaliflerle Esad rejimi arasında barışın tesis edilmesi hususundaki yapıcı ve gerçekçi sözleri kalıcı çözüm arayışlarına güçlü bir nefestir" açıklamasıyla Bakan Çavuşoğlu’nun açıklamasına destek verdi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı da Suriye ile olan ikili ilişkilerin doğrudan hale gelebileceğini ve ilişki seviyesinin yükselebileceğini söyledi.

Türkiye ve Suriye arasında yeniden diplomatik temas kurma sürecini Sputnik’e yorumlayan AKP MKYK üyesi Metin Külünk ise ‘Batı’nın hedefinin küçültülmüş paramparça olmuş bir coğrafya kurmak’ olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:

“11 yıldan bu yana Esad’ın basiretsiz politikalarının sonucunda, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne ve güvenliğine yönelik tehdit olan bir fotoğrafı oraya çıkıyor. Bu fotoğraftan Suriye’nin toprak bütünlüğüne dem vuran Şam da rahatsız. Ancak bundan Batı dünyası mutlu. Bütün yükü Türkiye çekiyor, Suriye kendi içinde müthiş bir acıya teslim oldu, 10 milyona yakın vatandaşı yeryüzüne dağıldı, yıkılmış harabe olmuş bir ülke ortaya çıktı. Sınırımız PKK’nın, DEAŞ’in tehditleriyle baş başa kaldı. Şimdi bunun bu şekilde devam etmesi mümkün değil. Türkiye doğal olarak uluslararası hukuktan doğan haklarını kullandı. Terör tehdidini başladığı yerden bitirmek üzere sınır ötesi operasyonlarla toprak bütünlüğümüze yönelik saldırıları engelledi. Ancak bir nokta var ki terör örgütleri orada halen duruyor. Bundan Rusya da rahatsız. Soçi zirvesinde de ortaya çıktı ki Batı hegemonyasının Suriye üzerinden Rusya’ya kadar uzanan bu tehdidinin sonsuza kadar burada yaşaması mümkün değil. Bunun çıkış yolu olarak Sayın Bahçeli ve Sayın Yazıcı’nın destek verdiği gibi bir diplomatik zeminin oluşmuş olması çok önemli.”