HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, çözüm sürecinin bitmesine gerekçe gösterilen Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi olayının incelenmesi için Meclis araştırması istedi. Ancak talep AKP'lilerin oylarıyla reddedildi. 

HDP’nin, Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesinin araştırılması talebi, bir kez daha AKP milletvekillerinin oy çoğunluğuyla reddedildi. HDP’nin TBMM’ye sunduğu ilgili araştırma önergesi üzerine söz alan HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, şöyle konuştu: 

Ceylanpınar'da 2 polis yatağında öldürüldü, üzerinden üç yıl geçti ve birkaç gün önce o davayla ilgili yargılanan tutuklu kimse kalmadığı gibi tamamı beraat etti. Bu kürsüde, bu çatı altında bu konu her gündeme getirildiğinde burada çok ilginç gerekçeler dile getirildi. Mesela: "Yargı süreci devam ediyor, dolayısıyla Meclisin bu konuda bir komisyon kurmasına gerek yok" dendi. "Örgüt şu birimleriyle üstlendi" dendi. Bir önceki dönem Başbakanın kamuoyu önünde söylediği söz gerekçe olarak sunuldu, "Telsiz konuşmalarından kimin yaptığını biliyoruz" dendi. Şimdi, üç yıla yakın bir süre ve ortada yargılanan hiç kimse yok.

KARANLIK İŞLERİN ALT YAPISINI ORTAYA KOYUYOR 

Elbette Ceylanpınar'da yaşanan o olayın öncesi var, Suruç'ta onlarca genç hayatını kaybetti; sonrası var, 10 Ekim, garda benzer bir katliam gerçekleşti ve Ceylanpınar Türkiye'de çözüm sürecinin bitirilmesinin gerekçesi olarak bugüne kadar sunuldu, böyle savunuldu. Şimdi, eğer gerçekten o süreçle ilgili samimi, ciddi, tutarlı bir tavır gerçekleşecekse galiba öncelikle yüzleşilmesi gereken birkaç nokta var. Bunlardan birisi: O olayla ilgili, bir grup insanın tutuklanmasıyla ilgili kararı veren hâkim Nurettin Bulut FETÖ kapsamında tutuklandı. Yine, ihbarı yapan kişi de FETÖ kapsamında aranıyor. Dolayısıyla, aslında 15 Temmuz’dan yaklaşık bir yıl önce gerçekleşen bu olay, Türkiye'de karanlık, kirli işlerin, ilişkilerin altyapısının da önemli bir işaretini ortaya koyuyor.

Gerek yargılama süreci gerekse toplumsal hafızanın sağlıklı, doğru işlemesi açısından bugün önümüzde bir kez daha bir fırsat var. Yargılama süreci işlemiyor. Dolayısıyla, eğer bu Meclis duymamayı, görmemeyi tercih ederse sorumluluğundan kaçınmış olacak. Ama bunun üzerine cesaretle giderse muhtemelen 15 Temmuz’u hazırlayan süreçler, ilişkilerle ilgili daha cesur, daha samimi ve topluma karşı olan sorumluluğunu, görevini yerine getirmiş olacak, bundan sonra da belki benzer şeylerin gerçekleşmemesi için de daha kararlı, güçlü bir siyasal iradenin, toplumsal aklın, ortak vicdanın inşası sağlanmış olacak.

Dünyadaki başka çözüm süreci örneklerinde de kötü vakalar vardır. Mesela, İrlanda sürecinde meşhur kanlı pazar olayı vardır, bu olayla birlikte çok kötü bir süreç başlamış ve görüşme trafiği bitmiştir. Şimdi, Ceylanpınar ile çözüm süreci arasındaki ilişkiye dair iki mantık yürütmek mümkün. Birisi, bu olay süreci sabote etmek için başkaları tarafından yapılmış olabilir, bu durumda Hükûmetin bu olayın hakikatini ortaya çıkarma, bu olayın sorumlularını bulma ve Türkiye'nin bu tip karanlık olaylarla başka bir zeminde anılmasını önleyecek bir iradeyi ortaya koyma tavrıdır; böyle bir tavır yok. Tersi, ikinci alternatif, hayır, bu aslında bilinçli, planlı ve güvenlik bürokrasisi içerisinde muhtemel farklı yapılanmaların işidir yani bu durumda da yine yapılacak bir tek şey vardır, bunun üzerine gitmek, bununla hesaplaşma konusunda samimi bir irade ortaya koymaktır. Eğer her ikisi de yapılmazsa elbette ki samimiyeti sorgulayacak bir durum yok ama hem FETÖ'yle mücadele hem 15 Temmuz’un gerçekliğinin ortaya çıkarılması hem de benzer olayların hiç kimse için tekrarlanmaması konusunda kararlı bir iradenin sergilenmesi konusunda son derece kötü bir sınav verilmiş olacaktır.

NEDEN BU KADAR KORKUYORUSNUZ?

Çözüm sürecinin bitmesinin sebebi Ceylanpınar değildir ama sizin Hükümetiniz adına buradan yapılan bütün açıklamalarda bu gerekçe olarak söylendi. Biz sadece bu çelişkiye dikkat çekmek istiyoruz. Ama hepsini geçelim, barış istiyor musunuz, gereğini yapar mısınız; ayrı bir şey. Şurada netleşelim: Niyet ne olursa olsun bizim metnimizde çok açık bir talep var, diyoruz ki: "Bu 2 polisin kim tarafından, nasıl öldürüldüğünü, bu yargılama sürecinin neden bu noktaya geldiği konusunu bu Meclis araştırsın." Siz "Hayır, araştırılmasın, zaten biz biliyoruz." diyorsunuz. Arkadaşlar, komisyonda zaten çoğunluk üye sizden olacak, komisyon çalışsın, görüşmeler yapsın avukatlarla, yargılama süreci, güvenlik güçleri, aileler; hangi şüpheler varsa araştırılsın, Meclis de bunu dışarıya deklare etsin, desin ki "Evet, bu 2 polisin ölümüyle ilgili komisyonda oluşan kanaat budur." Bundan niye korkuyorsunuz? Bundan niye kaçıyorsunuz? Bunun ortaya çıkmasının Türkiye'ye nasıl bir zararı olur? Bunu, bu Meclis yapmayacak da kim ortaya çıkartacak? Siz, sadece ANF'de okuduklarınız ya da örgütün üstlenip üstlenmediği üzerinden mi hakikatin tecelli etmesini istiyorsunuz? Bunu mu kabul ediyorsunuz? Bu mu siyaseten daha çok hoşunuza gidiyor? Yoksa bunu ortaya çıkartan bir Meclis mi daha saygın bir Meclis olur ve bu ülkenin gerçekten barışa yürümesine katkı sunar?

Kaynak: Demokrat Haber