“Ağır hapis cezaları başta olmak üzere bu karar halkın taleplerine hak mücadelesine yönelik gözdağıdır” diyen Akdeniz sürecin daha da sertleşebileceğini söyledi.

Emek ve demokrasi güçlerinin birliği ve bir arada hareket etmesinin kritik öneme sahip olduğunu ifade eden Akdeniz, “Gözdağı olduğu kadar, aynı zamanda bir kutuplaşma siyasetidir bu, çok dikkat etmek gerekiyor. İktidar bunu Gezi’den bu yana hep kullandı. Gezici ve Gezici olmayan diye toplumu ikiye bölen bir yapay kutuplaştırma siyasetidir, kafa karıştırmaya yöneliktir. Burada önemli olan Geziciler diye tabir edilen meslek örgütleri, şehir plancıları, kent savunucuları ve demokrasi güçlerinin 'Gezici olmayan' halka bu talepleri bir kez daha hatırlatarak bu süreci ele alması ve bu oyunu boşa düşürmesi gerekiyor. Bu çerçevede kent hakları, doğanın, emeğin, demokrasinin savunulması bunlar İstanbul’da yaşayan yurttaşlar ve emekçilerin talepleridir. Mimar Mücella Yapıcı tutuklandı, İstanbul nefes alıyorsa onların çabalarıyla oluyor. Tayfun Kahraman örneğin şehir plancısı. Şehir Plancıları Odası eski başkanı aynı zamanda İBB Deprem İşleri Daire Başkanı böyle olunca bu kent ne olacak? Deprem meselesi ne olacak? Bütün belediye çalışanlarının ve bütün belediye yönetiminin tutum geliştirmesi gerekir. Sadece merkezi çağrılarla bu iş olmaz” dedi.

Gezi davasındaki kararların sınıfsal yönüne dikkat çeken Akdeniz, “Bu aynı zamanda boş tencereyle mutfağı döndürmeye çalışan, boş fileyle pazardan dönen işçilerin, emekçilerin, yoksulların da hak aradığında hükümeti devirmeye teşebbüs suçuyla korku imparatorluğu altına alınmasıdır. Onlara yönelik de gözdağıdır. Dolasıyla sınıfsaldır bu saldırı” ifadelerini kullandı.

Avukat Can Atalay’ın Soma, Ermenek, Sakarya havai fişek patlaması davaları gibi işçi katliamı davalarının avukatı olduğunu söyleyen Akdeniz, “Burada bu tutuklama kararına en çok iş cinayetlerinde müsebbibi olanlar sevinir. Buradaki amaçta işte Geziciler ve diğerleri diye bir yapay bölünme yaratarak iş cinayetlerinde hayatlarını kaybeden, yaralanan işçilerin ailelerini hak savunucularından uzaklaştırmayı amaçlıyor” dedi.

"GEZİ NOSTALJİK BİR OLAY GİBİ ELE ALINMAMALI"

Gezi direnişini nostaljik bir olay gibi ele almamak gerektiğini söyleyen Akdeniz, “Gezi’nin talepleri bugün daha da ağırlaşarak Kanal İstanbul gibi projelerle halkın önündedir. Talepleri canlı tutarak ancak mücadele yeniden örgütlene bilinir. Bugün iş, ekmek, özgürlük kent hakları ve demokrasi mücadelesiyle iç içedir. Kendi başına bir Gezi hareketi yaratmak genel demokrasi ve emek hareketinden kopmak olur. İktidarın istediği de budur. Baroların daha önce yapılarını parçalamaya yönelik düzenlemeler gündeme geldi, onlarca kentte binlerce hukukçunun katıldığı eylemler oldu. Türk Mimarlar ve Mühendis Odaları birliği yapısına da böyle operasyon oldu başaramadılar. TTB’nin merkezi hedefe kondu. Dolasıyla bir bütün olarak emek ve meslek örgütlerinin, verilen karar karşısında bunların yeniden kendi meslek örgütlerine, onların savunduğu ilkelere saldırı olduğunu hatırlatarak tabanlarını harekete geçirmeleri gerekir. Her bir baronun, her bir tabip odasının, her bir mimar ve mühendis odasının üyeleriyle ve çevresiyle yapacağı toplantılar, protesto ve eylemler önemlidir. Buradan bir yol çizmek gerekir. Bir de sendikalar başta belediyeler olmak üzere yerel yönetim emekçileri DİSK’e, KESK’e ve diğer sendikalara üye işçilerin bu konuda tutum almaları gerekir. İşyerlerinde, yemekhanelerde alkışlı protestolar, servise binmeme gibi eylemler yapmalıdır. Ancak böyle bu oyunlar boşa çıkartılır. Bu süreç uzun solukludur, adalet mücadelesiyle birleşmek zorundadır. Arkadaşların serbest bırakılması talebi halkın talepleriyle ele birlikte ele alınmak durumundadır. Önümüz de 1 Mayıs var, bu 1 Mayıs en güçlü yanıtın verileceği gün olmalıdır” ifadelerini kullandı.