Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, RTÜK'ün muhalif kanallara ceza verme hazırlığında olduğu iddialarını değerlendirdi.

Akdeniz, 10 ilde ilan edilen OHAL’in sadece o illerle sınırlı olmayacağı uyarılarını hatırlatarak, “Seçime doğru gidiyoruz ve iktidar son 100 metreyi, yani son 100 günü, rakiplerinin ayağını bağlayarak koşmak istiyor. Bütün bu uygulamalar bir yanıyla bunun ifadesi” dedi.

Katıldığı Halk TV canlı yayınında “Böyle bir zamanda biz ‘penguen belgeseli’ izlemek istemiyoruz. Şu anda halkın derdini veren mecralara ihtiyacımız var” diyen Akdeniz, “Kamu denetimi için halkın haber alma hakkı temel güvencedir” ifadelerini kullandı.

DEPREM BÖLGESİNDEN HABER GETİRMEK KAF DAĞI’NIN ARDINDAN HABER GETİRMEK KADAR ZOR

Merkez üssü Maraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan ve 10 kentte daha yıkıma neden olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin üzerinden 11 gün geçti.

Resmi rakamlara göre hayatını kaybedenlerin sayısı 36 bini, yaralıların sayısı ise 108 bini aştı.

Deprem nedeniyle meydana gelen kayıplar artarken iktidarın, sosyal medya kısıtlamasının ardından şimdi de haber yapan televizyon kanallarına RTÜK eliyle ceza vermeye hazırlandığı iddia edildi.

Akdeniz şunları söyledi:

“Ben yeni geldim deprem bölgesinden; Malatya, Adıyaman, Urfa, Antep, Hatay, Maraş... Bütün o bölgelerde gördüm insanlarımızın acılarını. Orada üzerine enkazlar devrilecek diye binaların arasından koşarak haber yapan gazeteci arkadaşlarımız vardı. 5-6 gün hiç banyo yapmamış arkadaşlarımız vardı. ‘Turkuaz kartın var mı, akredite oldun mu’ diye sürekli bir biçimde haber yapmaları engellenen gazeteci arkadaşlarımız vardı. Oradan haber getirmek Kaf Dağı'nın ardından haber getirmek kadar zor bir şey. O kadar kutsal bir görevi yapıyor ki gazeteci arkadaşlar. bir kez daha teşekkür ediyorum onlara. Biz hakkı teslim ederiz, kim ne ceza verirse versin: Halk TV ve muhalif kanallar halkın televizyonlarıdır, bizim gönlümüzdeki yeri budur.”

İKTİDAR SON 100 METREYİ RAKİPLERİNİN AYAĞINI BAĞLAYARAK KOŞMAK İSTİYOR

“Bakın biz 10 ilde OHAL ilan edildiğinde ‘halkın OHAL’e ihtiyacı yok, halkın yardıma ihtiyacı var, desteğe ihtiyacı var, bize bunu söylüyorlar’ dedik. Ve bu OHAL’in sadece 10 il ile sınırlı olmayacağını ifade ettik. Keşke yanılsaydık, bugün görüyoruz ki bütün ülke OHAL iklimi altına alınıyor.

Adıyaman'da Cemevine kayyum atanıyor, oradaki yardımlara engel olundu. Osmaniye'de yardım dağıtan TKP'li arkadaşlarımız gözaltına alındılar. Kanallara ceza kesme gündemi var şimdi. Seçime doğru gidiyoruz ve iktidar son 100 metreyi, yani son 100 günü, rakiplerinin ayağını bağlayarak koşmak istiyor. Böyle bir yarış istiyor iktidardakiler. Bütün bu uygulamalar bir yanıyla bunun ifadesi.”

HALKIN DERDİNİ GÖSTEREN MECRALARA İHTİYACIMIZ VAR

“Bir kez daha sesleniyoruz bunları yapmayın, basının da üzerine böyle gitmeyin. Oradaki insanlar yardım bekliyor ve seslerini duyurmak istiyor. Birçok can çığlık atarken, adreslerini verirken, ‘Beni kurtarın’ derken sosyal medya engellemesine gittiler, o sosyal medya engellemesinden dolayı acaba kaç insanımız hayatını kaybetti, bilmiyoruz. Bu tür kararlar son derece kritik kararlardır, yaşamsal kararlardır. Yarın tarih bunları yargılar.

Bakın hâlâ mucize deniliyor, hâlâ insanlar çıkartılıyor, enkaz altından o haberleri yapan gazeteci arkadaşlarımız belki bir can daha kurtaracaklar. Enkazdan çıkan ama yaşam savaşı veren, salgın tehlikesi ile karşı karşıya olan, temel gıda maddelerine ihtiyaç duyan yurttaşlar seslerini hep televizyonlarla muhalif medya ile veriyorlar. Çok açık söylüyorum, böyle bir zamanda biz ‘penguen belgeseli’ izlemek istemiyoruz. Şu anda halkın derdini veren mecralara ihtiyacımız var.”

KAMU DENETİMİ İÇİN HALKIN HABER ALMA HAKKI TEMEL GÜVENCEDİR

“RTÜK böyle bir dönemde bütün gazeteleri, televizyonları içine alan bir koordinasyon merkezi olmalıydı. Bunu yapmak yerine bir ceza mekanizmasına dönüşüyor, akıl alır gibi değil.

Şu dönemde olması gereken şey halkın dertlerinin, acılarının duyulması. Bakın Gölcük'te ne yaşadıysak, ne sonuçlar çıkardıysak ya da çıkarmadıysak bugün bunu yaşıyoruz. Bu 10 ilde yaşadıklarımızdan ne sonuç çıkarırsak yarın İstanbul depreminde onu yaşayacağız. O yüzden bırakın her şeyi görsün halk, sonuç çıkarsın. İstanbul gibi büyük depremlerde daha büyük enkazların altında kalmayalım, halkın haber alma hakkını engellemeyin.

Müteahhitler, bu suçun ortakları havaalanlarında, teknelerde yakalanıyorlar; kaçmasınlar. Bu firmalar bir enkazdan çıkıp, başkasına imza atmak için ellerini ovuşturmasınlar. Kamu denetimi için halkın haber alma hakkı temel güvencedir.

Bu nedenle buradan halka çağrı yapıyorum, halka sesleniyorum: Halkın haber alma hakkına sahip olmak için halk sesini çıkarmalı. Bu cezaları, baskıları, sansürleri hep birlikte geri püskürteceğiz.”