Kabul edelim, Türkiye son on yılda toplumsal ve siyasal anlamda yaşadığı değişimin sancılarında kıvranıyor. Yaklaşık 80 yıldır devletçi seçkincilerin işgal ettiği Ankara son on yılın değişimleri ile muhafazakâr-dindarların eline geçti. Devletçi-seçkinci elitistlerin elinde kör bir bıçağa dönüşen iktidar şimdi muhafazakâr-dindarların elinde bir oyuncağa dönüşmüş durumda.

Türkiye tarihinde devletin iktidar bloğunu ilk defa devirenler şimdi iktidar için birbirini devirmenin Ali-Cengiz oyunlarında. Türkiye’nin Batılılaşma serüveninde “Batı’nın tekniğine evet, ahlakına hayır” diyenler, ahlakı sadece kadın-erkek ilişkilerine indirgeyenler, iktidar için her yolun meşruluğunda şimdi.

Bir tarafta kasetler, tapeler havada uçuşurken diğer tarafta tehditlerden, şantajlardan geçilmiyor. Haliyle bizim gibi sadece Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin içeriğiyle ahlakı öğrenenler değil imam hatipte satır satır ezberlenen İslam Fıkhı’nı, cemaat evlerinde yine satır satır okunan “Asrın Getirdiği Tereddütleri” okuyanlar iktidar mücadelesi için Niccolò Machiavell’nin ruhuna taş çıkartıyor.

Hobbes’ın Leviathan’ına sahip olanlar Rousseau’nun toplum sözleşmesinden bi haber George Orwel’in 1984’unu yaşatıyor. Hassan Sabah’ın suikastları, Brütüs’ün ihaneti, Neron’un Roma’yı yakan tutkusu, Çin’in entrikaları, Bizans’ın oyunları, Osmanlı’nın serseri tokadı, hepsi hep birlikte yeniden hortlamış gibi.

Ezcümle, demokrasiye inanmayan Aristoteles rehberleri; pragmatizmin üstadı William James kitapları, her şeyden kuşku duyan Phyrrhon filozofları; Ares tanrıları olmuş.

Savaştıkça batıyor her iki taraf. Bir tarafın diğerine planladığı kumpas iki tarafın hukuka, demokrasiye, hak ve özgürlüklere bakışında turnusol kâğıdı adeta. Hükümetin “inlerine gireceğiz” tehdidi ile cemaatin kulağının ”inlere” girmiş olması her iki tarafın hukuk ve adaletle olan bağını gösteriyor.

Yaşanılanlar, son 10 yılda hükümetin yanlışlıklarına ortak olan cemaat ile cemaatin yanlışlıklarına ortak olan hükümetin hak ihlalleri karşısındaki tavrının bumerang gibi her ikisini de vurması adeta.

Dün demokrasiye, hak ve hukuka, eşitliğe, özgürlüğe inanan güçlerin yaptığı uyarıları, hükümetin artan otoritesine yapılan itirazları, cemaatin ahtapot gibi her tarafı sarmasına yapılan muhalefeti art niyetli bulanlar bugün savaşın tüm acımasızlığıyla saldırıyor birbirine.

Şen ortakların güç savaşı nereye kadar gider bilinmez ama yaşanılanlar muta nikâhının süresinin bittiğini gösteriyor. Biliyorsunuz "kendisinden faydalanılan şey" anlamına gelen müt'a, bir fıkıh terimi olarak, boşanma veya evliliğin feshinden sonra sıranın verilen hediyelere gelmesi demek. Şimdi olan herkesin heybesinde olanı vermesi.

DURUN, NEREYE GİDİYORSUNUZ?

Farkındayız evet, nikâh bitti, her aşkın sonu gibi bu da hüsran. Ama hatırlatalım, ayrılık da sevdaya dâhil. Durun, nereye gidiyorsunuz, şurada “yalnız ve güzel ülkem”, “canım Türkiye’nin” daha 2023 hedefleri, el atılmamış arsaları, dikilmemiş binaları, ayet sallanacak Cumaları, kutulara konulacak dolarları, Ergenekon’dan, KCK’den tutuklanacak muhalifi, SODES’ten alınacak projeleri, AKP müteahhitlerinden toplanacak himmetleri, sızılacak çoook kılcal damarı var.