Avrupa’da yaşayan Türkiyeli avukatlar tarafından oluşturulan Koşulsuz Adalet Hareketi, savunmaya karşı yürütülen operasyonları ve siyasal baskıları gündeme getirmek için 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü'nde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde eylem yaptı.

24 Ocak 1977’de Madrid’de “Atocha Katliamı” olarak anılan katliamda 4 işçi avukatının katledilmesi nedeniyle her 24 Ocak’ta anma düzenleniyor ve avukatların zorluk yaşadığı ülkelere dikkat çekilmeye çalışılıyor. Avrupa Demokrat Avukatlar Birliği (AED) ve Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi İçin Avrupalı Avukatlar Birliği (ELDH) ile Avrupa Barosu İnsan Hakları Enstitüsü (İDHAE) tarafından 2019 yılındaki “24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü” de Türkiye’deki avukatlara ithaf edildi.

Salih Gergerlioğlu'nun Gazete Duvar'da yer alan haberine göre ‘Harekete Geç!’ sloganıyla her hafta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde nöbet tutan “Koşulsuz Adalet Hareketi” üyeleri, Türkiye’de yaşanan farklı insan hakları ihlallerini gündeme getiriyor. İlk nöbetlerini 27 Kasım günü başlatan hareket üyeleri, AİHM önündeki 9. nöbetlerini 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü'nde Türkiye'de avukatlar üzerindeki baskı politikalarına karşı tuttu.

AVUKAT SELÇUK KOZAĞAÇLI: MESLEĞİN ONURUNU DİRENEN AVUKATLAR KORUYOR

Hareket üyeleri, AİHM’in avukat başvurucuların dosyalarında halen karar vermemesine ve Türkiye’deki avukatlar üzerinde uygulanan siyasal baskılara tepki olarak AİHM binası önüne siyah bir çelenk bıraktı. Ayrıca halen cezaevlerinde tutuklu/hükümlü olan 146 avukatı temsilen AİHM binasının girişine 146 adet karanfil bırakıldı. Eylemde çeşitli cezaevlerinden ve halen yargılanmakta olan avukatların gönderdiği mesajlar da okundu. Mesaj gönderen avukatlardan biri de halen tutuklu olan Avukat Selçuk Kozağaçlı’ydı. Kozağaçlı mesajında ‘’Mesleğin onurunu direnen avukatlar koruyor, koruyacak. Mesleğin geleceğini de yine direnenler belirleyeceklerdir. Direnen avukatlar oldukça da başaramayacaklar. Asla teslim olmayacağız, geçecek ve biz kazanacağız’’ dedi.

'SAVUNMA, SİYASİ İKTİDAR GÜCÜYLE ÖTEKİLEŞTİRİLİP İTİBARSIZLAŞTIRILIYOR'

Katılımcı avukatlar tarafından yapılan basın açıklamasında; hukuk devletinin en önemli bileşenlerinden biri olan savunmanın, siyasi iktidar gücüyle ötekileştirilmeye ve itibarsızlaştırılmaya çalışılmakta olduğuna ve avukatların iktidarın bu sindirme politikası doğrultusunda hukuki dayanaktan yoksun iddialarla açılan soruşturma ve kovuşturmaların hedefi olduğuna vurgu yapıldı.

Hareket üyeleri, cezaevindeki avukatların koşulsuz olarak derhal serbest bırakılması, avukatlar üzerindeki baskı ortamının yok edilmesi ve avukatların hiçbir tehlike ve engele maruz kalmadan mesleki faaliyetlerini yerine getirebilecekleri bir ortam inşa edilmesi yönündeki taleplerini yineledi.

'AVUKATLARA YÖNELİK TOPLU OPERASYONLAR, OHAL’DE ZİRVEYE ULAŞTI'

Eylemde, 2011 yılında 47 avukatın gözaltına alınmasıyla başlayan avukatlara yönelik toplu operasyonların OHAL rejimi süreciyle zirveye ulaştığına dikkat çekildi. Bu operasyonlar kapsamında son 10 yılda yaklaşık 2 bin avukat hakkında terör suçlamasıyla soruşturma başlatılırken 600’den fazla avukatın tutuklandığı ve 441 avukat hakkında toplamda 2 bin 728 yıl hapis cezası verildiği vurgulanarak İstanbul Silivri Cezaevinde adil yargılanma talebiyle açlık grevine başlayan Avukat Ebru Timtik’in 238 günün sonunda hayatını kaybettiği hatırlatıldı. 2020-2021 Adli Yargı yılı açılışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatlara yönelik ‘Önümüzdeki dönemde avukatlıktan teröristliğe uzanan bu kanlı yolun önünü kesmek için gerekeni yapacağız’ sözlerinden sadece birkaç gün sonra başta Ankara (55), İzmir (33), Diyarbakır (24) ve Bursa (3) olmak üzere birçok ilde toplamda 115 avukat hakkında farklı tarihlerde gözaltı kararı verildiği belirtildi.

'TÜRKİYE’DE MAHKEMELER, HUKUKSUZLUK ORTAMINDA MAKİNENİN DİŞLERİ GİBİ ÇALIŞIYOR'

Türkiye’de 2 yıl avukatlık yapan ve bu süre içerisinde yargı düzeninin en esaslı unsurlarının bir baskı ve sıkışmışlık içindeki halini gördüğünü belirten hareket kurucularından Avukat Feyza Tekin, Türkiye’nin temel probleminin bağımsız ve tarafsız mahkemelerin yokluğu olduğunu ve hakimlerin kararlarında özgür olmadığını söyledi. “Avukatların dahi müvekkillerinden dolayı suçlandığı, adil yargılanma ve savunma hakkının bitirilmeye çalışıldığı düşünüldüğünde, adalet arayışı çıkmaz bir sokağa sürükleniyor” diyen Tekin, Türkiye’deki mahkemelerin, temel ilkelere, uluslararası yasalara ve Türk yasalarına dahi uymadığını ve bu hukuksuzluk ortamında makinenin dişlileri olarak çalıştıklarını belirterek bu dişlilere içeriden müdahale etmenin ve bu dişlileri kırabilmenin çok zor olduğunu kaydetti.

'HAKİMLERE VE SAVCILARA İÇİNE DÜŞTÜKLERİ YANLIŞI SÜREKLİ HATIRLATMAK İSTİYORUZ'

Tekin, bu hareketi başlatma noktasındaki esas motivasyonlarının hakimlere ve savcılara içine düştükleri yanlışı sürekli hatırlatmanın gerekliliğini düşünmeleri olduğunu ve bu hatırlatmayı en etkili şekilde yapacak kurumlardan birinin de kararlarına bağlı olmak “zorunda” oldukları AİHM olduğunu söyledi. Koşulsuz Adalet Hareketi olarak kapılarının herkese açık olduğunu vurgulayan Tekin, sözlerine şöyle devam etti:
“Amaçlarımızdan biri, Türkiye’de hakları ihlal edilen milyonlara ses olmak. Bu amaç doğrultusunda Türkiye’den ve yurtdışından özellikle Avrupa’dan birçok kuruluşla iletişime geçmeye çalıştık ve birçoğu da bizimle iletişime geçmek istedi. Hepsinden olumlu tepkiler aldık. Bireysel bazda da ekibimize dahil olup gönüllü çalışmalar yürüten, cuma günleri olan nöbetlerimize katılmak amacıyla hiç üşenmeden Strazburg’a giden arkadaşlara özellikle teşekkür ediyorum. Bu hareketin güçlü devamlılığı için bu iki noktada da sürekli destek bekliyoruz.”

'BÖYLE BİR HUKUKSUZLUK ORTAMINDA KULAKLARIMIZI TIKAYIP HAYATA DEVAM EDEBİLMEK ZOR'

Hareket üyelerinden Avukat Ersel Musmul, “Her gün Türkiye’den gelen akıl almaz haberlere tanıklık ediyoruz. Bundan daha kötüsü olamaz, dediğimiz her seferinde, ne yazık ki hâlâ bir şekilde bizi şaşırtmayı başarabiliyorlar. Böylesine bir hukuksuzluk ortamında kulaklarımızı tıkayıp hayata devam edebilmek oldukça zor” dedi.

İnsanlık dışı uygulamaların olmadığı, insan hakları ve evrensel hukuk ilkelerinin egemen olduğu, keyfilikten uzak bir adalet sistemi talep ettiklerini ifade eden Musmul, bu amaçlarına ulaşabilmek için ise gerek bireysel mağduriyetleri, gerekse genele yayılan hukuksuz uygulamaları, farklı enstrümanlarla yurt içi ve yurt dışında duyurmaya çalışarak, kişi ve kurumları bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak için çaba sarf ettiklerini belirtti.