Yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk, kayyım atamaları ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

2014 yılında Belediye seçimlerinin kazanılmasının ardından Belediye'nin 200 milyonun üzerinde bir borcu olduğunu belirten Ahmet Türk, iki buçuk yıllık görev süresinde bu borcu 63 milyona kadar düşürdüklerini açıkladı.

Türk, 2019 seçimlerinin ardından 63 milyon borçla devrettikleri Belediyenin bu defa 1 milyar borcu olduğunu gördüklerini söyledi.

'KAYYIM ATAMALARI HALKLA BÜTÜNLEŞMEMİZE YÖNELİK GERÇEKLEŞTİRİLDİ'

Demokrasinin önemli ayaklarından birinin yerel yönetimler olduğu vurgusunu yapan Ahmet Türk, "Halkla bütünleşme, halkın sorunlarını çözmeye yönelik bir çabanın içinde olduk. Halkın birbirleriyle olan ihtilafları bile belediyemize geliyordu" diye konuştu

Belediyenin halkın sorunlarının çözüldüğü bir alana dönüştüğünü ifade eden Türk, "İşte iktidar bizi, partimizi halka bu kadar diyalog içerisinde olmasını hazmedemedi. Ve bundan dolay kayyımlar atandı" dedi.

Yerine kayyım atanan Mardin Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk, Bahar Kılıçgedik'in sorularını cevapladı.

Belediye'nin harcamalarında en çok görülen fatura, "ağırlama" faturaları. Bunlardan söz edebilir misiniz? Nelerle karşılaştınız?

Bunları daha evvel açıklamıştık ancak ben bir kaç faturadan bahsedeyim. Mesela İçişleri Bakanı geldiği zaman, 4220 kişiye yemek verildiğini ve bunun sonucunda 290 bin TL'lik bir faturanın ortaya çıktığını görüyoruz. Oysa Mardin'de en büyük salon 800 kişiliktir. Ama 4220 kişiye yemek verildiğine dair fatura kesilmiş. Yine 15 masası olan bir lokantaya 1 milyon TL'nin üzerinde ödeme yapılmış. En fazla bin liralık bir hediye vermek gerekirken bakanlara 25- 30 milyon değerinde, yine sayın Cumhurbaşkanı'na da 136 milyon değerinde bir hediye faturası ortaya çıktı.

'SİYASİ MANTIK HALKLA BÜTÜNLEŞMEMİZİ ENGELLEMEK İSTİYOR'

Mesele tabii ki sadece bunlar değil. Halkımız bu yolsuzlukları, yapılanları, faturaların tamamını biliyor. Burada önemli olan siyasi mantıktır.

Siyasi mantık ise, bizim halkla bütünleşmesisin kesilmesi, partimizin önünü kesmeye dönük, belediyelerin bizim elimizden alınması amacıyla başlatılan bir süreçtir.

'HALK İRADESİ GASP EDİLİYOR'

Buna göre, HDP halkla bütünleşiyor, halkın takdirini alıyor, halkın sorunlarıyla ilgileniyor, bu da onları rahatsız ediyor. Demokrasinin, adaletin, eşitliğin olmadığı bir ülkede maalesef bu antidemokratik uygulama, halkın iradesini gasp etmeye yönelik bir çalışmadır.

Haklarında hiçbir dava olmayan belediye başkanlarımız, seçimleri kazanıp belediye başkanları olduktan sonra haklarında dava açıldı. Dosyalarına bakıyorsunuz bomboş. Böyle olunca "gizli tanık" bularak, bunların tutuklanmasını sağlayacak bir yönteme baş vuruyor. O gizli tanık dediklerinin de kimlerin adamı, nasıl temin edildiklerini de biliyoruz.

Burada bir hukuksuzluğu örtmek için gizli tanıklarla belediye başkanlarının görevden alınmasına gerekçe gösteriliyor ve tutuklanmasını bu şekilde sağlıyorlar.

Tabii bu sadece bir belediye için olsa deriz "Evet bir belediye". Ama bütün belediyelerimiz, tahmin ediyorum 57 belediyemizde görevden alındı arkadaşlarımız. Bir bütün olarak Kürtlerin demokratik mücadelesinin önüne set çekmeye yönelik bir yaklaşımdır bu.

Sayın Türk şu anda HDP'nin elinde kalan belediye sayısı 18. Kayyım atanmamış belediyeler yeniden hedef alınmaya başlandı. Son örnek Kars Belediyesi. Bu konuya ilişkin neler söylemek istersiniz?

Kars ilimiz yoksul bir ilimizdir. Edindiğimiz bilgilere göre daha önceki belediyede müthiş yolsuzluklar yapılmış. Şimdi Ayhan Başkan gerçekten halkla bütünleşerek, şeffaf bir yönetim göstererek bu belediyede çalışmalarını yürüttü. Bundan dolayı rahatsız olanlar var. Halkın teveccühünü kazanan, halkı bir arya getiren belediyenin üzerine gitmeye çalışıyorlar.  Sonuç ne olur bilemiyorum ama bugüne kadar uyguladıkları yöntemleri aynı şekilde uygulamaya devam edecekler.

'BİZE YÖNELİK SALDIRILARLA IRKÇI APOLİTİK KESİMLERİ ORGANİZE ETME FIRSATI BULUYORLAR'

18 belediyemiz kaldı, ama aldığımız oyun % 5-10'una tekabül eden insanımızın yaşadığı küçük beldeler bunlar. Siyasi mantık Kürtler üzerine giderek, Kürt siyasetinin üzerine giderek, apolitik, politize olmamış kesimleri ırkçı-milliyetçi kesimlerin yanında tutmak için Kürt siyasetini ve Kürtleri hedef almış durumda. Burada iktidarın dayandığı bir güç kalmadı. İktidarın dayandığı kesim apolitik kesim, ırkçı kesim. Bunları elinde, tekelinde tutmak için bir düşman yaratıyor. Bize yönelik gerçek olmayan, gerçek dışı suçlamalarla toplumu, kamuoyunu organize etmeye çalışıyor.

İki defa kayyım uygulamasıyla karşı karşıya kaldınız, hakkınızda bir soruşturma yürütülüyor. Hakkınızda yürütülen bu soruşturmayla ilgili bir gelişme var mı? Ayrıca Mardin'deki kayyım şu anda neler yapıyor, bilginiz var mı?

Hakkımda açılan dava devam ediyor. Bunun yanında bir-iki dava daha açıldı. Birkaç davayla yargılanıyorum. Yargılama süreci devam ediyor.

Kayyımın icraatlarını aslında bana değil Mardin halkına sormanız lazım. Bugün görülen bir şey yok, yapılan bir çalışma yok. Koronavirüs belasının olduğu bugünlerde de bir çalışma yapıldığına dair benim kulağıma bir şey gelmedi. Halk da bu kayyım yönetiminin ne olduğunu, halktan nasıl uzak olunduğunu görüyor. Halka yönelik bir çalışmayı ben şahsen görmedim, işitmedim. Soruyorum da, herkes diyor ki "Hiçbir çalışma yok".

'KÜRTLER DARBELERDEN ÇOK ÇEKTİ'

Deneyimli bir siyasetçisiniz güncel konularla ilgili de soru sormak istiyorum. Sadece HDP'li belediyeler hedefte değil, son dönemde meslek odalarına ilişkin Erdoğan'ın açıklamaları var. Gazeteciler hedefte. Bir yandan iktidarın darbe söylemleri, tartışmaları söz konusu. Siz bu sürece baktığınız zaman ne görüyorsunuz?

Bu darbe tartışması boş bir tartışma. Biz darbelere karşı en ciddi duruşu gösteren siyasi anlayışa sahibiz.

1960'larda darbe yapıldığı zaman Kürt kanaat önderleri Sivas'ta toplandı. 1971 darbesi gerçekleştiği zaman Kürtler büyük bir eziyet çekti. O dönemde gençler, siyasiler, kanaat önderleri gözaltına alındı, tutuklandı. 1980 darbesiyle biliyorsunuz yakın bir tarih, büyük acılar çekti. Diyarbakır Zindanı'nda bugün bile anlatılması mümkün olmayan işkenceler yaşandı. Kürtler darbelerden çok çekti. En fazla darbelere karşı çıkan, Kürtlerdir, demokratlardır, aydınlardır, vicdan sahibi insanlardır. Şimdi bunu tersyüz etmenin hiç bir anlamı yok. Toplumda da bir karşılığı gerçekten yok.

'DEMOKRATİK CEPHE İÇİN ÇABA SARFETMELİYİZ'

Otoriter rejimler muhalefeti susturmakla ayakta kalabileceğine inanıyorlar. Bunun için bugün barolar üzerinde, odalar üzerinde bir baskı uygulamaya çalışıyor. Bunların demokratik yapılarını değiştirmeye çalışıyor. Kendilerinin bu alanlarda güç olduğu, güç olmaya çalıştığı bir düzenlemeyi yapmaya çalışıyor. Dünyanın siyasi tarihine baktığımızda, otoriter rejimlerin muhalefeti susturmayla ilgili politikalar yürüttüğünü görüyoruz. Geldiğimiz noktada bu otoriter rejim. Demokrasi güçlerinin güçlenmesi, halkla diyaloglarının önünü kesmeye yönelik bir yaklaşım gösterilmektedir.

Son olarak, halkla buluşmamızı sağlayacak iletişim araçlarını güçlü hale getirmemiz lazım. Halklar arasında bir düşmanlığın olmadığını, halkların birbirlerini her zaman kucakladığını, ama mevcut siyasetin  halkalarımızı karşı karşıya getiren bir siyaset izlediğini herkese anlatmamız lazım.

Toplumla uzlaşarak, demokratik bir süreci büyütmeyi demokratik siyaseti güçlendirmeye, demokratım diyen insanların ortak demokratik bir cephede, veya demokratik bir siyaset konusunda uzlaşmaya gidilmesi artık zorunludur. Kaçınılmaz bir durumdur. Demokratik değerler etrafında mutlaka buluşmamız ve demokrasiyi kalıcı hale getirmemiz için bir çaba içinde olmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum.