Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık, kara para akladıkları gerekçesiyle hakkında gözaltı kararı verilen SBK Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sezgin Baran Korkmaz'a dair bilinmeyenleri yazdı.

Ahmet Şık’ın T24’te yayımlanan yazısı şöyle:

KARAPARA AKLAMA SUÇLAMASI

Herkesin bitmesini arzuladığı 2020 yılının son günlerinde, çeşitli vesilelerle daha önce de medyada kendine yer bulmuş bir isim yeniden gündemdeydi. Türkiye kamuoyunun son birkaç yıldır aşina olduğu Sezgin Baran Korkmaz ve adının baş harflerini taşıyan sahibi olduğu SBK Holding "kara para aklamak"la suçlanıyordu. Aynı kaynaktan servis edilen haberlere göre, Korkmaz'ın sahibi olduğu SBK Holding ve holdinge bağlı 6 şirketin hesaplarından 132 milyon dolar kara para aklandığı öne sürülüyordu. Haberlere göre, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ve Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı'nın SBK Holding ve 6 şirketin hesaplarında yaptığı incelemelerde kara para aklandığını tespit etmiş, bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma başlatmıştı.

MAL VARLIKLARINA EL KONULMUŞTU

Bir ucu ABD'ye kadar uzanan bu operasyonun neden yapıldığı, soruşturmada neler olduğu, konunun hangi sermaye grubu temsilcisiyle ilgili olduğu ve denklemin siyaset ayağındaki bilgi ve iddiaları anlatıp sonra da Sezgin Baran Korkmaz'ı mercek altına alalım.

Sezgin Baran Korkmaz için 2020'nin pek de iyi bitmeyeceği, 9 Ekim günü Sözcü gazetesinde yayımlanan şirket ve bireysel hesaplarını da kapsayan bütün mal varlığına el konulduğu haberiyle anlaşılmıştı. Habere göre, Korkmaz'ın da aralarında bulunduğu 14 kişi hakkında, "kara para aklama" suçundan yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 30 Eylül'de şirketlerinin tüm mal varlıklarına el konulması için 10'uncu Sulh Ceza Hâkimliği'ne talepte bulunmuştu. Savcılığın delil elde etmeye yönelik talebini yerinde gören Hâkim Furkan Bilgehan Ertem de aynı gün Korkmaz ile birlikte ABD'deki dolandırıcılık davasının sanıkları Jacob Kingston, Isaiah Kingston, Rachel Kingston, Sally Kingston ve Lev Aslan Dermen (Levon Termendzhyan) ile Doğa Dodan, Kamil Feridun Özkahraman, Alptekin Yılmaz, Mehmet Demir, Yakup Levent Korkut, Zeynel Eren, İzzet Bozkurt'un kara para aklama suçlaması nedeniyle mal varlıklarına el konulması karar vermişti. Kararda şüphelilerle ilgili olan ve tedbir kararı konulan şirketler de Mega Varlık Yönetim A.Ş., Komak Isı Yalıtım sistemleri, SBK Holding Biofarma İlaç Sanayi, Münir Şahin İlaç Sanayi, Ecem İlaç Pazarlama, İstanbul Doğu Batı Derneği, Bugaraj Elektronik Ticaret, Heksağon Mühendislik, Auto Alsat Bilişim Otomotiv, Vaniköy Sigorta, Komak Madeni Yağ Akaryakıt, Boğaziçi Cam Sanayi, Bukombin Bilişim, Ünosan Kimya, Noil Yatırım, Blane Teknoloji, Umut İlaç, İsaanne SARL olarak sıralandı.

Kingston kardeşlerin ABD Hazinesi'ni dolandırmasıyla ilgili davaya bakan Utah Federal Savcılığı'nın talebi üzerine gerçekleştiği söylenen tedbir kararı "suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesini" düzenleyen 5549 sayılı yasa uyarınca alınmıştı. Hâkimliğin kararında atıf yaptığı yasanın 17. maddesi ise suç gelirinin aklanmasının yanı sıra "terörün finansmanı suçunun işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunan hallere" dair düzenlemeyi içeriyordu.

Bu kararı kişisel Twitter hesabından Kars'ta boyacılık yaptığı günlere atıfla "Çayı koyun yeniden başlıyoruz" diye alayla karşılayan Korkmaz hakkında ertesi gün de yurtdışı çıkış yasağı konuldu. Korkmaz daha sonra yaptığı ve "Türkiye'ye yatırımın gelmesi ve gelmeye devam edeceği düşüncesi birilerini çok rahatsız etmiş olmalı ki, hepsi bir ağızdan gelen sermayeyi şaibeleştirmeye çalışıyor" dediği paylaşımına "Gelen her kuruş sermaye Amerikan otoritelerinin ve bankalarının izni ile gelmiştir" notunu da ekledi.

MASAK TEMİZ RAPORU VERDİ TEDBİR KALDIRILDI

Korkmaz'ın alaycı bir dille yaptığı paylaşımlarının ne anlama geldiği de üç hafta sonra tedbir kararının kaldırılmasıyla anlaşıldı. İstanbul 3'üncü Sulh Ceza Hâkimi Yasin Karaca tarafından alınan kararda dikkat çekici olan ayrıntı ise MASAK'tan gelen bir yazıya atıf yapılmasıydı. 5 Kasım 2020 tarihli MASAK yazısının suçlama konusunu oluşturan aklama suçuna yönelik bir tespit bulunmadığı anlamına gelen bu yazının yanı sıra dosya kapsamında yapılan değerlendirmelerde de "aklama suçunu oluşturan öncül suçların işlendiğine dair somut bulguların tespit edilemediği" belirtiliyordu. Soruşturma sürecek olmasına rağmen tüm tedbir kararları kaldırılmıştı.

Karar aynı gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından Türkiye Bankalar Birliği Başkanlığı'na da gönderilerek, Korkmaz ve diğer 13 şüpheli hakkındaki şirket ve kişisel banka hesaplarındaki blokaj ve tedbirlerin "ivedi kaldırılması" talimatı verildi. Belgede imzası bulunan kişi ise 16 Ekim'de Adalet Bakan Yardımcısı olduğu duyurulan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz'dı. Yılmaz'ın terfi ettirilmesiyle ilgili bağ kurulmaya çalışılsa da yapılan aslında rutin bir işlemin gerçekleştirilmesinden ibaret bir uygulamaydı.

"ÇETE KURMAK"LA SUÇLANAN KORKMAZ'IN İFADESİ BİLE ALINMADI

Bu karardan 10 gün sonra, 17 Kasım 2020'de, Sezgin Baran Korkmaz hakkındaki yurtdışına çıkış yasağı da 7'inci Sulh Ceza Hâkimi Ramazan Çiçek tarafından kaldırıldı. Bu kararda Korkmaz hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlamasından da soruşturma yürütüldüğü belirtiliyordu. Türk Ceza Kanunu'nun 220'nci maddesinde düzenlenen bu suçun cezası 4 yıldan az olmamak kaydıyla 8 yıla kadar hapis cezasıydı. Örgütün silahlı olması halinde cezaların yarı oranına kadar artırılabileceğini düzenleyen kanunun 5'inci maddesinde örgüt yöneticilerinin işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılacağı da belirtiliyor. Hakkında hayli yüklü bir ceza öngören bir soruşturmada tutuklanmak bir yana, şüpheli Sezgin Baran Korkmaz'ın ifadesini bile alınmadığı da kararın içinde yazıyordu.

AYNI SUÇLAMALARLA YENİDEN OPERASYON

Yaklaşık 2 ay sonra 2020 yılının son haftasına gelindiğiyse Sezgin Baran Korkmaz yeniden haber bültenlerinde ilk sıraya yerleşti. İddiaya göre, MASAK ve Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı, SBK Holding ve holdinge bağlı 6 şirketin hesaplarında yaptığı incelemelerde 132 milyon dolar kara para aklandığını belirlemişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında bir öncekine benzer suçlamalar yöneltilen Korkmaz'ın da aralarında bulunduğu SBK Holding ve alt şirketlerinde yönetici oldukları öne sürülen 19 şüpheli hakkında gözaltı kararı verilmişti. Korkmaz'ın da aralarında bulunduğu 8 kişinin yurtdışında olduğu tespit edilirken diğer şüpheliler ise gözaltına alınmıştı. Operasyonda gözaltına alınan ve emniyetteki sorgularının ardından 31 Aralık gecesi adliyeye sevk edilen 11 şüpheliden Kâmil Feridun Özkahraman tutuklanırken, diğerleri adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

İş için gittiğini belirttiği yurtdışından "hukuki güvence" hissetmeyerek Türkiye'ye henüz dönmeyen Sezgin Baran Korkmaz'ın firari baş şüpheli olduğu soruşturmada neyin doğru ya da yalan olduğunu anlamakta güçlük çektiren onca haber bombardımanından sonra tutuklanan birileri olmalıydı. Ceza verilse dahi tutuklama yapılamayacak bir suç olan "karapara aklama" soruşturmasının şimdilik tek tutuklusu Kâmil Feridun Özkahraman oldu. Korkmaz gözaltına alınanların hiçbirisinin SBK Holding ile organik ilişkisi olmadığını iddia etse de Özkahraman'la yolunun sık kesişmiş olduğunu belirtmekte fayda var. Özkahraman'ı kâh Borajet Havacılık'ın yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak, kâh Kervansaray otellerinde yönetime girmiş bir isim olarak görebiliyoruz. Komak Isı Yalıtım şirketini SBK Holding'den alan olarak da adı kayıtlarda yer alan Özkahraman aynı zamanda Lev Aslan Dermen'in (Levon Termendzhyan) şirketinde de karşımıza çıkan bir isim. 2012'de Levon Termendzhyan, Friedrich Grosz Roell, Mehmet Özbey'in 5 milyon TL sermayeli olarak kurduğu ancak bir yıl sonra tasfiye edilen Noil Yatırım İnşaat Turizm A.Ş.'nin genel müdürü de Özkahraman'dı.

MEDYA OPERASYONUN PARÇASI OLDU

Operasyonun yapıldığı ilk andan başlayarak ve zanlılar 3 gün boyunca gözaltında tutulurken aynı merkezden medyaya servis edilen haberler gün içerisinde internet siteleri ve televizyon kanallarında, ertesi gün de gazete sayfalarına taşınıyordu. Operasyon anına dair polislerin cep telefonuyla kayda aldıkları görüntüler de servis edilenler arasındaydı. Mesela haberlere göre Korkmaz'ın evinde şöminede yakılmış bir cep telefonu bulunmuştu. Okur/izleyicinin kafasında, polislerin eline geçmemesi için imha edilmeye çalışılmış fikri oluşturmaya yönelik bu gayretkeşlikle ilgili en tuhaf haber ve görüntüler, DHA görüntülerine dayanılarak Ahaber'de yayınlanmıştı. Polis kamerasından kaydedilerek servis edilen görüntülerle ilgili olarak, "Evde arama yapan polis ekipler, naylon kokusu alınca hemen şömine içerisine bakıyor ve yakılmaya çalışıldığı için altı siyahlanan cep telefonunu ele geçiriyor" deniliyordu.

Hem de "Naylon kokusu hissettirecek şekilde yakılmaya çalışıldığı" iddia edilen telefonun temiz ve çalışır haldeki görüntüsüne rağmen. Telefon Korkmaz'ın eşine aitti ve polise söylediğine göre çocuklarının erişemeyeceği bir yerde bulunması için şöminenin içine saklamıştı. Hatta şifreleri polisle paylaşılan telefonda teknik inceleme bile yapılmıştı.

Bir başka haber ise operasyon sırasında yurtdışında olan Korkmaz'ın, kendisine ait lüks yatını kullanarak deniz yoluyla kaçtığını anlatıyordu. Konuyla ilgili haberlerde haritalar üzerinden kaçış rotası bile çiziliyordu

Oysaki Korkmaz, resmi yollarla havaalanından Türkiye'den çıkmış ve THY'nin tarifeli seferiyle yurtdışına gitmişti. Kimsenin hakkını yemeyelim, bu bilgi de haberleştirildi. Ancak daha önce Korkmaz'ın deniz yoluyla firar ettiğini anlatan haberleri yalanlayan bir görüntüyle. Önceki haberleri yalanlayan bu haberde ise Korkmaz'ın havaalanı güvenlik kameralarının kaydettiği görüntüleri servis edilmişti.

SORUŞTURMA ABD'DEKİ DOLANDIRICILIK DAVASIYLA İLGİLİ

Polisin elindeki bir dosyadan bunca bilgi ve görüntü sızdırılıyor olmasıyla ilgili ayrıntıları anlatmamızın nedeni birilerini suçlamak ya da savunmak gayesi değil. Bir yandan haberciliğin içine düştüğü dipsiz rezilliği göstermek, öte yandan bu haberlerin yaptırılmasında kim(ler)in parmağı olduğunu anlatmaya çalışmak. Korkmaz'ın, sahibi olduğu SBK Holding A.Ş. ile yönetiminde yer almadığı Mega Varlık Yönetim A.Ş.'nin birlikte hareket ederek, bankaların firmalardan olan alacaklarını devraldığı tespit edildiği anlatılan haberlerde, "Sözde iflasın eşiğinde olan şirketlerin ekonomiye kazandırılması adı altında, firmalara yardım etmek, finans sağlama yoluyla ortak olmak ya da kredi bulmak gerekçeleriyle firmaları ele geçirdiği belirlendi" deniyordu. İddialara göre Korkmaz resmi kayıtlarda şirketlerde ortak ya da yönetici olarak görünmüyor, kâğıt üzerinde yanında çalışan ya da bağlantılı olduğu kişileri bu şirketlerde ortak, yönetim kurulu üyesi gibi sıfatlarla görevlendiriyordu. Korkmaz ve birlikte hareket ettiği kişilerin suç gelirlerini, şirket hesaplarına gelir olarak aktarmak yoluyla kara para akladıkları da öne sürülüyordu.

Konuyla ilgili haberlere göre soruşturma ABD'deki dolandırıcılık davasıyla ilgiliydi. Davanın sanığı Kingston kardeşlerin, Türkiye'ye gönderdiği paranın işlem belgeleri de dahil olmak üzere, Korkmaz ve Türkiye irtibatlarıyla ilgili iletişim bilgilerini Amerikalı savcılarla paylaşmıştı. Bunun üzerine Utah Federal Savcılığı da mahkemeye başvurarak Korkmaz'ın Türkiye'deki varlıklarının ABD tarafından geri alınmasını talep etmişti. Yani 2 ay önceki soruşturmayla ilgili yazılan haberlerin aynısı. Daha ilginç olan ise son soruşturma, Korkmaz hakkında mal varlığına tedbir konulup da 4 gün sonra kaldırılmasına karar verilen Kasım ayındaki 2020/137034 numaralı soruşturma ile aynı dosyaydı. Peki aynı soruşturmada 2 ayda ne değişmişti?

Mal varlığının üzerine konulan tedbir kararlarının kaldırılmasına gerekçesi olarak ne denilmişti anımsayalım:

"05 Kasım 2020 tarihli Mali Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığı'nın (MASAK) yazısı ve tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirmede… atılı bulunan aklama suçu yönünden öncül suçların işlendiğine ilişkin somut bulguların tespit olunamadığı…"

Yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasıyla ilgili kararda yer verilen 2020/137034 numaralı soruşturma kapsamında Korkmaz'a yöneltilen suçlamaları da anımsamakta fayda var:

"Suçtan kaynaklı malvarlığı değerlerini aklama, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, dolandırıcılık ve banka veya kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken krediyi sağlamak amacıyla dolandırıcılık…"

AYNI SORUŞTURMADA BU KEZ SUÇLAMA HAFİFLETİLDİ

İki ay öncekinin devamı olduğu 2020/137034 aynı numarayı taşımasından belli olan son soruşturmada ise Korkmaz ve diğer şüphelilere sadece "Suçtan kaynaklı malvarlığı değerlerini aklama" suçlaması yöneltildi. Yani suçlama yapılacak yargılama sonucunda en üst sınırdan olsa dahi 5 yıl hapis cezası verilebilecek olan ve hapse girmeyi gerektirmeyecek bir suç isnadına dönüştürülmüştü. "Çete kurmak" gibi ağır bir suçlama yöneltildiğinde ifadesi bile alınmadan hakkında konulan tüm tedbir kararları kaldırılan Korkmaz, suçlama konusu hafifletildikten sonra ise koca bir operasyonun firari şüphelisi olarak medya mahkemesinde yargılaması başlatılan bir suçluya dönüştü. O zaman tekrar sormak gerekiyor: Peki aynı soruşturmada 2 ayda ne değişmişti?

Yargının tasarruflarına dair ilgililerinden açıklama yapması bir yana eleştiri getirenin dahi kendini hapiste bulduğu bir karanlık dönemde bu soruya bir yanıt verilmeyeceği muhakkak. O yüzden sermaye, siyaset ve yargı üçgeninden kulis bilgilerini açık kaynaklara yansımış olanlarla birleştirip yanıtı okuyucuya bırakalım.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Sezgin Baran Korkmaz ve sahibi olduğu holdingin mal varlığına tedbir kararı konulmasını talep edildiği 30 Kasım 2020'den bir gün önce Reuters kaynaklı bir haber dolaşıma girmişti. İddiaya göre İnan Kıraç'a ait Kıraça Holding'in ana hissedarlarından Lüksemburg merkezli Silcolux Investment'a ait tüm hisseler SBK Holding tarafından satın alınmıştı. Habere göre 82 milyon dolar ödenen bu satıştan sonra yüzde 42,5'i İnan Kıraç'ta, yüzde 12,5'i Kıraç ailesinde kalan Kıraça Holding'in yüzde 45 oranındaki hisselerine sahip olan SBK Holding ana hissedar olmuştu.

Eş zamanlı olarak bir başka haberi otomotiv sektörünü yakından takip eden Emre Özpeynirci duyurdu. Özpeynirci, bir yıl içinde kapanacağı bilinen Japon sermayesinin elinde bulunan Honda'nın Gebze'deki fabrikasının, elektrikli araç üretimi yapmak amacında olan SBK Holding'e ait Hexagon Mühendislik tarafından 550 milyon TL'ye satın alındığını yazdı. Kıraça Holding'e ait otomotiv şirketi Karsan'ın "kardeş şirketi" olan Hexagon Mühendislik'in Jan ve Claud Nahum kardeşlerin elinde bulunan çoğunluk hisseleri de 2019 Ağustos'unda SBK Holding tarafından satın alınmıştı.

"GEÇMİŞİ GÖLGELİ İŞ İNSANI"

T24 internet sitesinden Barış Soydan, konuyla ilgili yazısında, Sezgin Baran Korkmaz'ın haberlere yansıyan ve adının karıştığı kriminal ilişkilere dikkat çektiği yazısında "Yılların Kıraça Holding'i, geçmişi bu kadar gölgeli bir iş insanına mı satıldı?" diye soruyordu. Kıraça Holding'in iştiraki Karsan Otomotiv'in "Bazı basın yayın organlarında, şirketimizin hâkim ortağının değiştiği izlenimi yaratabilecek haberler çıktığı görülmüştür. Şirketimizin ya da hâkim ortağı Kıraça Holding'in doğrudan ya da dolaylı hakimiyet yapısında herhangi bir değişiklik bulunmamaktadır" dediği yalanlama açıklamasına yer veren Soydan, "Bu açıklamadan Kıraça Holding'in çoğunluk değil azınlık hisselerinin satıldığı izlenimi çıkıyor. Reuters'i ciddi, kolay kolay tongaya düşmeyen bir yayın kurumu olarak biliyoruz. İzleyelim bakalım, bu hikâyenin arkasından daha neler çıkacak?" diyordu.

İnan Kıraç, birkaç yıl önce Nahum ailesiyle ortaklıklarını sonlandırmış ve aralarında husumet başlamıştı. Hatta Kıraç, Nahum'ların yöneticiliğini yaptıkları ortak şirketlerini zarara uğratmakla suçlamıştı. Zor durumda olan ya da ortakları arasında husumet bulunan şirketleri almakta mahir olan Sezgin Baran Korkmaz da Nahum ailesinin elinde bulunan Kıraça Holding'in hisselerini satın almıştı.

Kurduğu Kök Ulaşım Taşımacılık A.Ş. ile Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) içinde yer alan ve AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "babayiğitlerinden" biri olan İnan Kıraç, aralarında husumet bulunan eski ortağının holdingin hisselerini Korkmaz'a satmasından çok rahatsız olmuştu. Rahatsızlığın ana nedeni aralarında husumet doğan eski ortağından sonra "geçmişi gölgeli" biriyle ortaya çıkan yeni ortaklığının itibarına zarar vermesiydi. Bir diğeri ise kuşkusuz ki ulusalcı çizgideki bir beyaz Türk olan Kıraç'ın yeni ortağının, tutuklanıp yerine kayyım atanana dek Ayhan Bilgen'in belediye başkanlığını yaptığı Kars Belediyesi'ne de çeşitli yardımlar yapan kara bir Kürt olmasıydı.

Hisseleri geri almak için yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Kıraç yaklaşık 30-40 milyon dolar olduğunu düşündüğü hisselerin bedelinin çok üzerinde satın alındığını belirterek esas değeri üzerinden geri almak istediyse de sonuç alamadı. İddia o ki, Nahum'lara 78 milyon dolar ödediğinde ısrar eden ve 80 milyon dolar isteyen Sezgin Baran Korkmaz, İnan Kıraç'ın borçlu göründüğü iddia edilen sözleşmeye dayalı olarak 40 milyon dolarlık bir alacak için de yasal takip başlatmıştı.

SİYASETİN EN TEPESİNDEN YARDIM ÇAĞRISI

İddialara göre Kıraç, rahatsızlığının giderilmesi için de Türkiye siyasetinin "en tepesinde" bulunanlardan yardım istemişti. Yardım çağrısı karşılıksız bırakılmayan Kıraç AKP'ye devşirilen bakanlardan birisine gönderilmişti. Erdoğan sonrası Türkiye siyasetinde yer kaplamak için canhıraş çalışan bakan için bu yardım çağrısı büyük fırsattı. Her şeyden önce kendisine emredileni yerine getirmiş olacaktı. Öte yandan da her adımını planladığı gelecekteki siyasal kariyerine erişmekte önemli bir yeri olan ve aynı siyasal anlayışı temsil eden sermaye gruplarından birine, "Sizi ben korurum" mesajını güçlü bir şekilde iletmiş olacaktı.

Sezgin Baran Korkmaz vakit kaybedilmeden Ankara'ya hem de bakanlık makamına çağrıldı. Korkmaz'a hisseleri devretmesi gerektiği ve 40 milyon dolarlık icra takibinden de vazgeçmesi gerektiği nezaket sınırlarını aşan ama anlayacağı "uygun bir dille" anlatıldı. Yaptığının ticari faaliyet sınırları içinde olduğunu ve hukuken elinin güçlü olduğunu düşünen Korkmaz geri adım atmayınca da uygun dille kendisine anlatılanlar devreye sokularak haddi bildirildi. Daha önceki soruşturmada mal varlıkları üzerindeki tedbirin kaldırılmasını sağlayan MASAK'tan gelen temiz yazısı son operasyona dayanak oluşturacak yeni bir "MASAK raporuyla" bertaraf edildikten hemen sonra, 29 Aralık 2020'de operasyonlar başladı. İktidar kontrolündeki medyanın, servis edilenleri iştahla duyurmaktan geri kalanının ise "kopyala-yapıştır" tembelliğinden ibaret "haberciliğiyle" duyurulan operasyonlarla ilgili geri planda olanlar şimdilik böyle.

MEDYANIN "HAYIRSEVER İŞ İNSANI" NASIL DOLANDIRICI OLDU?

Zaman zaman karşımıza çıkan olay ve olgular kimin iyi kimin kötü olduğunun yanıtını vermeyi giderek daha zorlaştırıyor. Şimdi, hakkındaki haberler ve iddialardan yola çıkarak Sezgin Baran Korkmaz'ı da mercek altına alalım ve bu hikâyede bir iyi var mı, kararı siz verin.

AKP'li yılların ve yaratılan düzenin en önemli özelliği; bir anda hayatımıza girip en çok büyüyenler listesinin başına yerleşen türedi zenginlere tanık olmamız desek yanlış olmaz. Daha çok merkezi ve yerel kamu ihaleleriyle semiren ve son sürat yükselen her patronla aynı özelliğe sahip olan Sezgin Baran Korkmaz da Saray iktidarıyla iyi ve faydalı ilişkilere sahip. Ya da son operasyonlara bakarak "sahipti" demek mi gerekir bunu zaman gösterecek.

Şimdilerde medyanın sıklıkla kriminal vakalarla yer verdiği Sezgin Baran Korkmaz'ın adını Türkiye kamuoyuna duyuran "magazinel" bir haber olmuştu. 2018 Ağustos'unun sonunda, milyonlarca dolar değerindeki lüks yatı "Queen Anne" ile Bodrum Cennet Koyu'na yanaşan Korkmaz halk plajında bulunanlara ayran ve lahmacun dağıtmıştı.

Birçok medya organında kendine yer bulan bu "çekici" haberde, vatandaşın karnını doyuran iş insanının isminin açıklanmasını istemediği belirtilse de yatının adından, şirketlerinin hangi sektörlerde faaliyet gösterdiğine dek bir dizi ayrıntı yer alıyordu. Zaten 2 gün sonra "gizemli iş insanının" kim olduğu bir başka haberle de açıklandı. Halk plajında lahmacun dağıtan kişi Sezgin Baran Korkmaz'dı.

Medyanın "hayırseverliğiyle bilinen" dediği Korkmaz zaten bir yıl önce de İstanbul Piyalepaşa'daki bir semt pazarındaki tezgâhlardaki tüm ürünleri satın alıp halka bedava sebze meyve dağıtmasıyla haberlere konu olmuştu.

İhtiyaç sahibi öğrencilere verdiği burslarla, yoksullara yaptığı gıda ve para yardımlarıyla, memleketi Kars başta olmak üzere birçok yerde yaptırdığı okullarla adı sıklıkla haberlerde geçen biri haline gelen Korkmaz'ın adının önüne "hayırsever iş adamı" yazılıyordu artık. Kendisiyle yapılan her söyleşide, sahneye çıktığı her etkinlikte yokluk içinde ayakkabı boyacılığı yaparak geçirdiği çocukluğunu anlatıp, zenginlik basamaklarını tırmanırken geldiği yeri unutmadığını söyledi hep. Medyanın sevdiği öykülerden biri olunca da farklı yayın organlarında defaatle yapılan haber/söyleşi/röportajlarda Kars Digor'da ayakkabı boyacılığıyla başlayan iş kariyerini 5 binden fazla çalışanı olan yüz milyonlarca dolarlık bir holdingle taçlandırdığı olağanüstü bir başarı hikâyesi çıktı okur/izleyicinin karşısına. İçinde mağduriyet, yoksulluk, azim, başarı, yardımseverlik ve elbette çokça para olan bu hikâyenin yer aldığı haberlerdeki tek ama en büyük eksik olan soru ise Korkmaz'ın parasının kaynağıydı.

MADALYONUN DİĞER YÜZÜ

Sezgin Baran Korkmaz, baş döndürücü şirket alımlarıyla "başarılı iş insanı", yaptığı yardımlar ve iyilikleriyle de "Robin Hood" olarak adlandırıldığı Türkiye medyasında son birkaç ayda suç ilişkilerinin göbeğindeki biri haline gelmişti. Son operasyonda da iddia edildiği üzere hileli satışlarla, modern tefecilikle, çetrefilli işlerini çözmek için şimdi hapishanede olan bir mafya grubunun lideriyle ilişkili olmakla ismi anılan Sezgin Baran Korkmaz'a bakılırsa, zaten uzun yıllardır ticaret hayatında olan biriydi ve parası vardı. Şimdi ise kendisinin tarifiyle "Türkiye ve komşu bölgelerdeki sıkıntılı varlıklara odaklanan bir risk sermayesi şirketi" sahibi olarak fırsatları değerlendiriyordu. Ancak hakkında çıkan kimi haberler madalyonun bir başka yüzü olduğuna dair kuşkular da barındırıyordu. Mesela Türkiye ile ABD arasında kriz yaratan ve yargının talimatla bıraktığı tartışmalarına neden olan rahip Andrew Craig Brunson tahliye edildiğinde kameralara takılmıştı. Siyaset sermayeden bağımsız değil, ancak konumuz Korkmaz'ın parasal ilişkileri ve siyasetle kurduğu ilişkilere dair açık kaynaklara yansımış herhangi bir bilgi yok. O yüzden bildiklerimizle devam edelim.

Yazının tamamı burada.