“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”

Ahmet Koralay, kardeşimden çok sevdiğim bir arkadaşımdı. 4 yıl dolayında çok yakın olduğum, 40 yıl dolayında ara sıra görüşebildiğimiz, uzaklarda bir dost olarak birbirimizden en azından gönüllerde kopmadığımız bir dostluk, arkadaşlık, kardeşlik yaşadık. Ahmet Koralay’ın bir gün tutarsız bir davranışını görmedim. İyi bir insana örnek gösterilebilecek çok az sayıda insanlardan biriydi.

Toplumsal işbölümü, yetki dağılımının bir yerlerine tutunamamış, belli bir meslek dalında yeterince deneyim kazanamamış, uzmanlaşıp elinde yetkiler toplayamamış, ancak insan olma, insanlaşma konusunda en üst düzeylere tırmanmış bir insandı. Toplumun siyasal, ekonomik birimlerinin alt sıralarında, insan duyarlılığı, insan hak ve özgürlüklerine saygılı davranmada çok üst sıralarında yer almıştı.

İyi insanlar iyilikleriyle, kötüler kötülüleriyle anılırlar. Ahmet Koralay, iyilikleriyle, insan yüreğinin en güzelini taşımasıyla, kimseye zarar vermemesiyle anacağımız, unutmayacağımız bir insandı.

Gerçek zenginliği iyi bir insan olmaktı.

Sessiz, toplumda sınırlarını bilen, girdiği her ortamda ölçülü, saygılı davranmayı başaran, sözüyle özü bir olan bir insandı. İyiliği, güzelliği yaşama uygulayabilmesi yanında, bunları anlamada yetenekli, başarılı, özverili bir insandı.

Ağabeyi Celal Koralay, Ahmet Koralay’la 3 kişi, 4 yıl dolayında bir zaman diliminde bir evi paylaştık. Bir yıl Cemal Şimşek adında bir öğretmen bize katıldı.

Ahmet ve Celal Koralay’la bir gün birbirimize yüksek sesle bir şey söylediğimizi anımsamıyorum. Birbirimizi hiç kırmadık, üzmedik. Birbirimize saygılı davranmada oldukça duyarlı davranıyorduk. Çok az görülen, güç bir işi başarmıştık.

Kış günleri evimiz soğuk olduğu için akşamları kahveye gider tavla oynardık. Kahveci bizi görünce, hiç sormadan tavla kutusunu alır, oturduğumuz masaya getirirdi. Yenmek, yenilmek gibi bir çabamız belirleyici olmazdı. İnsan yenilince hiç kızmaz mı? Gerilmez mi? Bu kızgınlıkla kırıcı sözler söylemez mi? İşte Ahmet Koralay arkadaşımla, birbirimize hiç kızmadan, gerginlikler yaşamadan, ağzımızdan hiç kırıcı sözcükler çıkmadan oyunumuzu bitirir, kalkar evimize gelirdik. İçtiğimiz çayların parasını ödemede hiç sen, ben sorunu yaşamadık. İkimiz de önce elini cebine atarak, ödemeleri yapmakta yarışırdık.

Ben öğretmenlik, öğrencilik yapıyordum, Ahmet Koralay fabrikalarda elektrik teknisyenliği yapıyordu. Eğitim, deneyim, yaşam koşulları, yetişme koşulları, kültürel donanımlarımızın farklılığı bir gün belirleyici olmadı, dostluğumuzu, arkadaşlığımızı sarsamadı. Ben Karadeniz, Ahmet Koralay Ege Bölgesi’nde doğmuş, büyümüş insanlardık. İnsan oluşumuz, en büyük ortak noktamızdı. Farklı kültürlerden gelmiş, farklı eğitim süreçlerinden geçmiş insanlar olmamız, bir ailede doğmuş, tüm yetişme süreçlerini aynı koşullarda yaşamış insanlar gibi olmamıza engel olamadı.

İnsanlar, “insan olma”, insan hak ve özgürlükleri sınırları içinde bir birlerine saygılı olma erdemine ulaşırlarsa, başka ortak değerler aramaya gerek kalmıyor. Sanırım ikimiz de bu noktayı, bir parça yakalamıştık.

Önce birbirimizle, sonra çevremizle çıkar ilişkileri peşinde koşmayan, kimsenin malında, mülkünde, parasında gözü olmayan, insan olma değerleri üzerine kurulu, dostluklar üzerinde yürüyen günler yaşadık.

Bir yemekte yandaki masada tanımadığı insanlar benden söz etmeye, övücü sözler söylemeye başlayınca yanlarına yaklaşarak, arkadaşım olduğunu bildirmiş kendilerine. Mutlu olduğunu, benimle onur duyduğunu anlatmıştı bana. Ben de kendisiyle hep onur duydum.

20.03.2021 tarihinde, Ahmet Koralay’ın oğlu Veli Koralay, bir hafta önce babasının öldüğünü, duyuran iletiyi gönderdiğinde gözlerimden yaşlar döküldü. Soğukkanlı olmayı, ağlamamayı önemli ölçüde başaran bir insan olarak, duygularıma yenik düştüm. Ölüm insanlar için doğal bir süreç. İnsan ne denli bilinçli olursa olsun bazı ölümleri doğal göremiyor. Olabilir, ölebilir diyemiyorsunuz. 66 yaşında bu dünyadan göçmüştü Ahmet Koralay. Doğa iyi insan, kötü insan diye ayırmadan herkese karşı acımasız davranmakta.

Onurlu yaşadı, sessiz soluksuz gitti.

Hiç kimseyi kırmak istemeyen, bir canlının üzülmesine gönlü izin vermeyen bu değerli dostumu her zaman anacağım.

Işıklar yoldaşı olsun.