Gazeteci yazar Ahmet Altan, hükümetin Zaman'a kayyum ataması, Cumhurbaşkanlığı'nın açtığı hakaret davaları ve medyaya yönelik baskılarla ilgili çok sert bir yazı yazdı. <br /> <br /> P24'te yayınlanan yazının tamamı şöyle: <br /> <br /> Bizim çok genç ama çok tecrübeli avukatımız Veysel Ok’la birlikte sık sık Çağlayan Adliyesi’ne gitmeye başladık.<br /> <br /> Ben herhalde üç yüzden fazla sorgudan geçtim bugüne dek.<br /> <br /> Gördüğüm en güzel adliye binası bu.<br /> <br /> Gerçi “yerel mahkemelerle” adaleti insanların ayağına götürmek yerine onlara epey zorluklar çıkartarak insanları “adaletin” ayağına getiriyor ama gene de binayı çok güzel yapmışlar.<br /> <br /> Eskiden Genelkurmay’ın “ihbarıyla” generallere hakaret etmek suçundan ifade verip yargılanırdım, şimdilerde ise Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin ihbarıyla “cumhurbaşkanına hakaretten” ifade veriyorum.<br /> <br /> Eskiden generaller her eleştiriyi “hakaret” kabul ederlerdi, şimdi bu ne işe yaradığını tam anlayamadığım Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği her eleştiriyi “hakarettir” diye şikâyet ediyor.<br /> <br /> Cumhurbaşkanı her kızdığına “alçak, hain, kudurmuş, terörist” diye bol kepçe hakaret ediyor ama cumurbaşkanına “sen anayasayı çiğneme” demek hakaret oluyor.<br /> <br /> Eski Müslümanlarla ilgili bir hikâye anlatılırdı ben çocukken.<br /> <br /> Doğru olup olmadığını bilmiyordum…<br /> <br /> Ama iktidardaki “Müslüman” denilen bu adamları ve adalet anlayışlarını görünce doğru olabileceğini düşündüm, bugün böyle Müslümanlar olduğuna göre eskiden de neden olmasın?<br /> <br /> İslam’ın güzel, mertliğe uygun bir kuralı varmış, o kurala göre, savaşta esir aldığın “kâfiri” öyle keyfince öldüremiyorsun.<br /> <br /> Ona bir “hamle” imkânı vereceksin.<br /> <br /> “Hamle et ya kâfir” diyeceksin.<br /> <br /> O hamle edecek, sen ondan sonra öldüreceksin.<br /> <br /> Fakat, şimdilerde torunlarının adalet anlayışına şahit olduğumuz “bazı” Müslümanlar, İslam’ın bu kuralından hoşlanmamışlar; zira esir aldığın adama silahını yeniden vereceksin, mertçe bir daha çarpışacaksın, kendi hayatını bir daha tehlikeye atacaksın.<br /> <br /> Bundan hoşlanmıyorlar ama kurala da karşı gelemiyorlar.<br /> <br /> Bir yöntem bulmuşlar.<br /> <br /> Esirin ellerini arkasından bağlıyorlar, karşısına geçip “hamle et ya kâfir” diyorlar ve kılıcı karnına sokuyorlar.<br /> <br /> Böylece güya İslam’ın kuralına uymuş oluyorlar.<br /> <br /> Her “hakaret” suçlamasıyla mahkemeye gittiğimde, her “hakaret” suçlamasıyla yargılanan gazeteciyi ve bilim insanını gördüğümde aynı hikâye geliyor aklıma.<br /> <br /> “Hamle et ya kâfir.”<br /> <br /> Cumhurbaşkanı’nın kendi ülkesinin gazetecilerine ve bilimcilerine ağız dolusu hakaret etmesi serbest ama gazetecilerin, “anayasaya uymayan” ve siyasetin göbeğine oturan Cumhurbaşkanı’nı eleştirmeleri ya da uyarmaları yasak.<br /> <br /> Bu nasıl hukuksa, Cumhurbaşkanı’nın her suçu işlemesi serbest…<br /> <br /> Gazetecilerin bunlarla ilişkili her eleştirisi yasak.<br /> <br /> Gazetecilerin ellerini arkasından bağlayıp “hamle et ya kâfir” deyip davayı karnına sokuyorlar.<br /> <br /> Eşit şartlar söz konusu değil.<br /> <br /> Senin ellerin bağlı…<br /> <br /> Karşındaki de kurallara uymuyor.<br /> <br /> Cumhurbaşkanı “alçaklar” diye bağırıyor.<br /> <br /> İpek medyasına el koyuyorlar.<br /> <br /> Cumhurbaşkanı “kudurmuşlar” diye bağırıyor.<br /> <br /> Zaman’ı kayyıma veriyorlar.<br /> <br /> Cumhurbaşkanı “teröristler” diye bağırıyor.<br /> <br /> Akademisyenler işten kovuluyor.<br /> <br /> Cumhurbaşkanı “hainler” diye bağırıyor.<br /> <br /> Gazetecileri hapse atıyorlar.<br /> <br /> Cumhurbaşkanı’na her şey serbest, ülkenin düşünen, karşı çıkan insanlarına her şey yasak.<br /> <br /> Üstelik bir de iktidarın adamları “her şey hukuki” diye açıklama yapıp hepimizle alay ediyorlar.<br /> <br /> Esirin ellerini bağlayıp “hamle et ya kâfir” diyerek kılıcı karnına sokan da öyle diyordu zaten, “her şey kurallarına” uygun.<br /> <br /> Kurallara uyduğunu söyleyen o hilekârların “yeni” torunlarına bir hatırlatayım.<br /> <br /> İslamın ve adaletin kuralı öyle değil.<br /> <br /> Size “önce ‘hamle et ya kâfir’ de ” diye verilmiyor emir, “karşındakinin ellerini bağlamadan, eşit şartlarda mertçe savaş” deniyor.<br /> <br /> Ama sizin Müslümanlığınız da adaletiniz de o emre uymaya yetmiyor.<br /> <br /> Sizinki “hamle et ya kâfir” Müslümanlığı.<br /> <br /> Ellerimizi arkadan bağlayıp, karnımıza kılıcı sokmak.<br /> <br /> Sizi de anlıyorum.<br /> <br /> Siz nasıl gazetecilerin karşısına geçip eşit şartlarda tartışacaksınız, eşit şartlarda konuşacaksınız, hukuk karşısında eşit olacaksınız.<br /> <br /> Bu kadar suç işlediniz, bu kadar suç işliyorsunuz, anayasaya, yasalara uymuyorsunuz, devleti dibine kadar soyuyorsunuz, insanları sokaklarda vuruyorsunuz, işyerlerine el koyuyorsunuz.<br /> <br /> Eşit şartlarda neyi, nasıl savunacaksınız?<br /> <br /> Sizin adaletiniz “hamle et ya kâfir” adaleti.<br /> <br /> Biz sizi gene de yeneceğiz.<br /> <br /> İstediğiniz kadar ellerimizi bağlayın sizin kılıcınız bizim zırhımızı kesmez.<br /> <br /> Sizin hiç bilmediğiniz o zırha “haklılık” deniyor, ne demek olduğunu merak ediyorsanız bir sözlüğe bakın.<br /> <br /> “Böyle bir şey de varmış” demek diye çok şaşacaksınız.<br />