Tarık Sasaoğlu’na… Nerede ve nasıl yaşıyorsa… 1980-1990’lı yılların hürmetine….

Resmi kayıtlarda Antakya’nın şimdi öyle bir mahallesi yoktur. Oysa her Antakyalı bilir ki bu mahalle kadim bir tarihten beri bu adla anılır.

Tarihte ilk ışıklandırılan Kurtuluş caddesinin aşağı ve yukarı kısmında kurulan bu mahalle Askeri kışladan başlar, Habib-i Neccar Camii’ne dek uzanır.

Bu mahalle içinde, Anadolu’nun ilk camisi Habib-i Neccar Camii, tarihi Sarmiye camii, havra ve bazı kiliseleri barındırır. Burası eski bahçeli evler ile anılır. Tipik Antakya evleridir bunlar. Bazı evler, Osmanlı, bazı evler Fransız, bazıları ise Fransızlardan sonra yapılmıştır. Tüm bu evlerin ayrı bir mimari yapısı vardır. Her dönemin kendine has bir imzası hala günümüze dek gelir.

Tipik Antakya evi, bahçeli iç avludan oluşur. Genelde iki katlıdır. Bahçede portakal ağacı vazgeçilmez olsa da, incir veya kıdınya (yeni dünya, sarı kız ve malta eriği diye anılır) ağaçları olur. Bu avluların genelinde birer su kuyusu bulunmaktadır.

Bazı evlerin her odası, farklı bir karo deseni ile döşenmiştir. Ki bu bile mimarlık okuyanlar için birer tez konusudur. Her odası farklı karolarla döşenmiş bu evler sanki aynı coğrafyada binlerce yıl önce yaşamış Romalıların mozaikleri ile yarışıyor duygusu verir insana.

Bu mahallenin dar sokakları vardır. Şair Ali Yüce şöyle anlatır;

Antakya sokakları dar

Antakya sokakları bir kişilik

Sen giderken ben gelemem

Bir gönlümü bahar almış

Bir gönlümü yaz

Antakya sokakları bir kişilik

Öte git biraz”

Bu dar sokakların hepsi Arnavut kaldırımları ile döşenmişti. Kaldırımın ortasında ise bir su arkı bulunmaktaydı.

Kuşkusuz, yerel yöneticilerin şehirlere verdikleri zarar tartışılmaz. Lakin Antakya, iki belediye başkanını asla unutmayacaktır. 1972 yılında Antakya’da bulunan tarihi Roma köprüsünü yıkan belediye başkanı Kemal Şehoğlu ile Arnavut kaldırımlar üstüne beton döken Bekir Karabacak’ın ayrı bir yeri olacaktır elbet, şehir tarihinde.

Affan Mahallesi neden önemlidir?

Affan mahallesi eski ve yeni Antakya’nın tam ortasında bir mahalledir. Yüz yıllık tarihinde Hıristiyan, Yahudi, Alevi ve Türk vatandaşlara ev sahipliği yapmıştır. Bu mahalle insanları zaman içinde, başta ekonomik şartlar olumlu değiştikçe, başka mahallelere göç vermiştir. Mahalle bir dönem harabe, yıkık dökük evler ile anılsa da, son 10 yılda bu evlerin kafe, otel, restoran olarak kullanılmaya başlanması üzerine yeniden eski merkez cazibesine ulaşmıştır.

Bu yüzyıllık tarihte Antakya için Affan kentin kültürünü üretmiştir. 1970’li yıllarda birçok evde bulunan piyanolardan bahsedilir. Genelde esnaf olan Affanlı şehre ekonomik ve kültürel katkı vermiştir.

Şehirli ve esnaf halk, sosyolojik olarak, eğlenceden yemeğe, giyimden takıya, sosyal birlikteliklerden, kültür ve edebiyata, müziğe kalktılar sunmuştur. Bu katkıyı sunarken, mahalleye ruhunu veren, Hıristiyan, Yahudi, Alevi, Türk (Antakya’da Sünni’ye Türk de denir, yerel bir betimleme bu) yurttaşların yurtdışı görmüş ve o kültürden etkilenmiş olması da önemli bir etkendir. Bu küçük bir katkı olsa da değerlidir.

Binaların ruhu vardır, bu tarihin yaşayan bir ruhuna benzer. İnsan kaderi gibidir. Bazen iyi dönemi, bazen kötü dönemi olur. Şimdi Affan evleri, iyi dönemini, hak ettiği dönemi yaşıyor. Evler onarılıyor, insanlar bu tarihi mahalleyi merak ediyor burayı ziyaret ediyor.

Mahalleli ortak hafızaya sahip çıkmaya çalışıyor. Bizden önce yaşayanlar neler biriktirmiş diye sorguluyor ve birikimleri paylaşarak aktarıyorlar. Bu enerjinin sanal ortamda bir mahalle müzesine evirileceğine inanıyorum.

Yemekten içmeye, giyimden sanata, zanaattan politikaya bu mahallenin Antakya’ya verdiği çok değer var.