2013 yılında Antalya'dan İstanbul'a "Adalet Yürüyüşü" gerçekleştirmiştik ve her fırsatta yürüyüşün özelde Gezi protestoları sırasında hayatını kaybeden, yaralanan, sakat kalanlar için ama genelde bütün Türkiye için talebimiz olduğunu söylüyorduk.

Tabi biz 1200 küsur kilometre yürüdük, birçok ilden geçtik ve geçtiğimiz ilde birçok kesim ile konuştuk.

Burdur'u geçerken; mermer ocakları için delik deşik edilen dağlar, toza kaplanan ormanlar, suyu kirlenen canlılar için de ADALET istedik.

Kızılcahamam'da iple bağlanarak ölüme terk edilmiş bir köpek gördük, bırakıp gidemedik.. araçları durdurup yiyecek istedik, suyumuzu verdik, hayvan hakları aktivistlerine ulaştık.. adalet istedik..

Afyon'u geçerken hayvancılıkla uğraşan amcalarımızla oturduk, dertlerini dinledik..

Eskişehir'e gelirken tarımla uğraşan insanlarla konuştuk, sohbet ettik..

Adalet herkesin kanayan yarası gibiydi, kim adaleti kendi hayatıyla anlatmaya kalksa kanıyordu..

Tanıyanlar biliyor, bilmeyenler için söylüyorum; yürüyen herkesin siyasal bir duruşu, ideolojik bir görüşü vardı bizim yürüyüşümüzde.. ama herkes tek tip değildi, farklı farklıydı.. Yolda bizi karşılayanlar da öyleydi, hiç kimsenin derdini siyasal duruşuna, ideolojik görüşüne göre değerlendirmedik, herkesi dinledik.

Bize ulaşan ve haber yapmak isteyenlere de bütün dinlediklerimizi ifade ettik.

Adalet istiyorduk,

A'dan Z'ye; herkese..

CHP'li siyasallar da arıyordu, karşılıyordu bizi; bizi partiniz olarak değil, şahsınız olarak karşılayın diyorduk.

Şimdi HDP'de toplanan siyasallar da arıyordu, karşılıyordu.. onlara da partiniz olarak değil, şahsınız olarak karşılayın diyorduk.

"Halk yürüyüşüydük" biz.

Her rengi temsil edecektik, kimsenin değil; herkesin olacaktık.. Adalet isteyecektik.

İstedikte...

Antalya'dan İstanbul'a kadar; her adımda, her solukta, herkes için adalet istedik.

Bizim sloganımız; "adalet için adaletten hızlı" idi.

Gümüşsuyu'nda adaletten daha hızlı olduğumuz da zaten ortaya çıktı.

Sonra çıktık Galatasaray Lisesi’nin önüne; sağ yanımızda CHP, sol yanımızda BDP, arkamızda; 7'den 70'e, her dinden, her cinsiyetten, her milliyetten insanla..

Adalet herkese lazım dedik..

Sağımızdakiler de solumuzdakiler de öyle dedi..

Arkamızdakiler de öyle dedi..

Tabi biz o gün şöyle diyorduk; adalet yürüyüşümüz bitmedi..

Ve bitmedi...

O günden sonra; adil, eşit ve özgür bir yaşam için bitmek tükenmek bilmeyen bilmeyecek yürüyüşümüz başladı.. O günden sonra adalet bize inat hep geriye gittiyse de, biz dişimizle tırnağımızla adaleti ileriye taşımanın mücadelesi içerisinde olduk hep..

Bugün de tam o mücadelenin içerisindeyiz,

Üstelik ne Selahattin Demirtaş, ne Figen Yüksekdağ, ne diğer tutuklu milletvekilleri, ne DBP'li belediye başkanları, ne Enis Berberoğlu için değil,

Kadınlar için, Gençler için, Halklar için..

"Herkes için"

"Hepimiz için"

Dolayısıyla senin adalet talebin, benim de adalet talebimdir. Ama biliyorsunuz bir söz vardır; eğri oturup doğru konuşalım diye.. sırf siyaset yapmak için, sırf söylemiş olmak için yapılan açıklamaları bir kenara bırakalım, adaleti sanki düne kadar varmışta, dün yok olmuş gibi ele almayalım.

Ne için adalet istiyorsun sevgili Kemal amca?

Enis Berberoğlu içinse, amenna. Haklısın istemekte, MİT tırları davasını takip eden bir vatandaş olarak söylüyorum; Enis Berberoğlu bir milletvekili olarak oy aldığı topluma gerçek bilgiyi ulaştırmak için, hepimizi aydınlatmak adına bir milletvekiline, üstelik gazeteci kökenli bir milletvekiline en yakışır, en doğru şeyi yaptı ve bu yüzden tutuklanması gerçekten yüz karası.

Bize böyle de, haklısın diyelim; bu konuyla ilgili bir kelime eleştirirsem namerdim.

Çık de ki; “Benim partimin milletvekili olarak Enis Berberoğlu sorumlu olduğu halka doğru bilgiyi aktararak milletvekilliğinin mecliste oy vermekten ibaret olmadığını cümle aleme gösterdi”.

Bizim "anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz" diye başlayan serüvende, "AYM'ne başvuran vekilleri kapının önüne koyarım" diye ilerleyen, Yenikapı ruhu diye taçlanmış o serüveni de bundan bağımsız düşünemediğimizi, en azından bu konuyla ilgili ufacık da olsa yüreğimize su serpecek bir açıklama yapmanı beklediğimizi bil, adını ağzına dahi almaktan korktuğun diğer vekillerin de adını söyle.

Çünkü bugünkü şartları oluşturan dünlerde ne yazık ki sizin parti olarak şahsınızla mühürlü imzanız var ki, biz dünü ve bugünü, üstelik bugünü dünden etkileyen şeyler hala orada duruyorken, BAĞIMSIZ düşünemiyoruz.

Okursunuz okumazsınız, duyarsınız duymazsınız bilmiyorum; fakat okumanız ve duymanız umuduyla size sesleniyorum:

Eğer samimiyseniz, Gümüşsuyu’na gelin; Gümüşsuyu biz adalet yürüyüşçülerinin devletle tanıştığı yerdir. Bize orada yasaklanan bölgeden Gezi'ye gidelim ve oradan hep birlikte Edirne'ye yürüyelim.