ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Dış Politika Araştırma Enstitüsü'nün Ortadoğu Programı Direktörü Aaron Stein,  ABD Başkanı Donald Trump’ın S-400 yaptırımlarını uygulamak zorunda kalacağını bildirdi.

Stein, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iki ülke ilişkilerinde tansiyonun düşürülmesine dönük çabalara destek olmadığına savunarak, bu nedenle ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye'yi daha fazla koruyamayacağını, yaptırımları uygulamak zorunda kalacağını söyledi.

ABD'nin Doğu Akdeniz'deki hamlelerinin hedefinde Rusya'nın bulunduğunu ancak gelinen noktada Türkiye'nin de bu ittifaktan dışlandığına işaret eden Stein, Türkiye'nin Libya ve Kuzey Kıbrıs'a yönelik attığı adımları da "zayıflığın bir göstergesi" olarak nitelendirdi.

Stein, "Bendeki bilgi, Exxon şirketinin yakınlarda Kıbrıs sularında boy göstereceği yönünde. Türkiye'nin bir ABD şirketini taciz etmesi çok da iyi sonuçlanmaz. Gerilim daha da tırmanır" dedi.

ABD'li Türkiye uzmanı Aaron Stein, DW Türkçe'den Değer Akal’ın sorularını yanıtladı.

Bu hafta ABD Kongresi'nde onay süreci tamamlanan, Ulusal Savunma Harcamaları Yetkilendirme Yasası (NDAA) adını taşıyan savunma bütçesinde, F-35'lerin Türkiye'ye teslim edilmemesi konusunda da hükümler yer alıyor. Bunlar neye işaret ediyor?

Ankara'nın Rusya'dan S-400 alımı üzerine ABD Türkiye'yi F-35 konsorsiyumundan çıkartmak için harekete geçmiş, uçakların Türkiye'ye teslimatını bloke etmişti. Son NDAA ile bir adım daha atılıyor: Türkiye'nin F-35'lerinin ABD Hava Kuvvetleri'ne entegrasyon süreci başlatılıyor. Bunun için de savunma bakanlığından, tazminat meselesi için rapor hazırlanması ve bu jetlerin ABD Hava Kuvvetleri'nin kullanımına uygun olmalarının garanti edilmesi talep ediliyor.

Türk Dışişleri Bakanlığı, bütçenin kabul edilmesinin ardından yaptığı yazılı açıklamada ABD Kongresi'ni, "Türkiye'nin egemen bir devlet olarak aldığı kararlara saygısızlık", "akıl dışı hasmane tutum takınmak" ve "Türkiye'ye düşman çevrelerin etkisiyle hareket etmek" ile suçladı. Bu tepkiyi, söylemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Komplovari. Şöyle bir durup etrafınıza baktığınızda, ABD Yönetimi'nde kimsenin Türkiye'ye gerçekten de yaptırım uygulamak istemediği gerçeğini görürsünüz. Zaten Türkiye'ye yaptırım uygulanmasının dayanağını oluşturan ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) Türkiye ile değil, Rusya ile ilgili. Ama uyarılmasına, adeta yalvarılmasına ve bir kez daha alternatifler sunulmasına rağmen Türkiye gitti Rusya'dan S-400'leri aldı. Bütün bunlara rağmen, Trump hala yaptırımları uygulamaya sokmadı ve Trump'a yakın isimler kongrede, daha da ağır yaptırımlar içeren bir hayli çılgın tasarıları önlemek için uğraşıyor…

Trump, Türkiye'ye CAATSA yaptırımlarını uygulamamak için Kongre'ye direnmeye devam edebilir mi?

Kanımca baskı o kadar artacak ki bir adım atılmak zorunda kalınacak. Pazarlık yapmayı kabul etmeyen Türkiye, bir çözüm yolu bulunması için çabalayanlara da yardımcı olmuyor. Böyle devam ederse, benim tahminime göre, Nisan 2020'de yaptırımlar konusunda bir hareketliliğe tanık olacağız.

Neden Nisan 2020?

Çünkü Ankara, şimdi Mürted Hava Üssü'nde muhafaza edilmekte olan S-400'ü kullanmaya başlayacak…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin F-35'leri teslim etmeme kararına "alternatiflere bakmak durumundayız" sözleriyle tepki göstermiş, Rusya ile "havacılık alanında sinerjinin derinleştirileceğini" açıklamıştı. Türkiye S-400'lerden sonra bu sefer de Rusya'dan F-35'lerin muadili sayılan savaş uçaklarını alırsa ne olur?

Bu yönde atılacak adımlar, Türkiye'ye yaptırımların uygulanması için Trump üzerindeki baskıyı daha da artırır. Gelişmelerin, ilişkilerin daha da kötüleşeceğine işaret ettiği, tehlikeli bir dönemdeyiz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptırımlar gibi tedbirlerin hayata geçirilmesi durumunda mütekabiliyet çerçevesinde yanıt verileceğini, ayrıca gerekli görüldüğü takdirde de İncirlik ve Kürecik üslerinin kapatılabileceğini söyledi. Bu çıkışı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erdoğan, açıklamasında çok net değildi. Kürecik Radar İstasyonu NATO kapsamında faaliyet gösteriyor. Ankara gerçekten de Avrupa hava ve füze savunmasının ön cephe erken uyarı sensörü olarak işlev gören Kürecik radarındaki operatörleri ülkeden kovmakta kararlı mı? Hiç sanmam ama bu gayet tabii ki Erdoğan'ın vereceği bir karar. İncirlik'te ise durum farklı, bu üssün komutanlığı Türkiye'de, ABD ve Türk askerleri ikiye ayrılan kısımlarda bulunuyor ve amacı da Türkiye'nin savunması. Eğer Türkiye ABD'den ayrılmasını ister ya da operasyonlarını kısıtlamasını isterse, o zaman zaten sayısı son derece azalan, IŞİD ile mücadele hedefiyle orada bulanan uçaklar İncirlik'ten ayrılır… Ama dediğim gibi Erdoğan'ın ne kastettiği çok açık değil, somut bir şey söylemek için henüz çok erken…

ABD'nin Güney Kıbrıs'a silah ambargosunu kaldırmasına Ankara "tehlikeli bir tırmanışa yol açmaktan başka sonuç doğurmayacaktır" açıklamasıyla tepki gösterdi. ABD'nin attığı bu adım ne anlama geliyor?

Kıbrıs konusunun gayet tabii ki bir Türkiye boyutu var. Ancak tıpkı CAATSA yaptırımlarında olduğu gibi bu meselede de ABD'nin özünde odaklandığı, zaptetmeye çalıştığı, sınırları dışında askeri güç kullanmaya istekli, agresif Rusya'dır. Kıbrıs, şüphe götürmez bir şekilde Rusya nüfuzu altında ve para aklama merkezi konumunda. ABD burada rekabet etmek istiyor, bunun bir yolu da Kıbrıslı Rumlarla etkileşimi artıracak koşulları şekillendirmek. Enerji konusu da, adanın bağımsızlığını artırmanın bir yöntemi ve bu aynı zamanda dünyanın bu bölgesinde ABD müttefiklerinden oluşan bir ağ oluşturabilmenin yolu olarak görülüyor.

Türkiye bu ittifaktan dışlanmış durumda…

Evet, Türkiye dışlanmış durumda. Üstelik Kıbrıs sularına giren donanmaları ve yasa dışı sondaj çalışmalarıyla da Türkiye pek de sempati toplamıyor… Ankara'nın gerçekten bu bölgede müttefiki yok, kalmadı. Bu olanlara tanıklık etmek çok tedirginlik verici. Oysa bu noktaya gelinebileceğini Türk tarafı öngörebilirdi çünkü bunun olacağı çok belliydi. Ancak tabii bu gelişmeler, ABD'nin Doğu Akdeniz'de bir Türkiye karşıtı ittifak oluşturma hedefi olduğu yönündeki Türk komplo teorilerini sanki teyit ediyormuş gibi duruyor… Bendeki bilgi, Exxon şirketinin yakınlarda Kıbrıs sularında boy göstereceği yönünde. Türkiye'nin bir ABD şirketini taciz etmesi çok da iyi sonuçlanmaz. Gerilim daha da tırmanır… Ayrıca bu konuda AB de yaptırım araçlarına sahip ve gelişmeler bu yönde seyretmeye devam ederse Türkiye'ye karşı bu yaptırımları devreye sokacaklardır.

Türkiye bir yandan Libya ile Akdeniz'deki yetki alanlarını düzenleyen ve askeri işbirliğini geliştiren mutabakat ile nüfuzunu artırmaya çalışırken diğer yandan Kuzey Kıbrıs'a İHA ve SİHA'lar göndererek askeri varlığını güçlendirmeye çalışıyor… Türkiye'nin bu hamlelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye'nin bu adımlarının aslında zayıflık göstergesi, zarar görme endişesinin bir yansıması olduğunu düşünüyorum. Çünkü Ankara, büyük ölçüde Erdoğan'ı tehdit olarak algılayan zayıf bölge ülkelerinin güçlü bir devlet etrafında bir araya gelmeleriyle, Doğu Akdeniz'den adeta dışarı atılmak isteniyor…

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe