28 Şubat’ın üzerinden tam 21 yıl geçti. Bizler, Türkiye demokrasi tarihine kara leke olarak geçecek tarihin en küçük tanığıyız. 90 kuşağı olarak en büyüğümüzün 7 yaşında olduğu bu süreçte, birçoğumuz 28 Şubat’ın ne demek olduğunu büyüdükçe anladık. Çünkü, çocukluğumuzun ve gençliğimizin geri kalan dönemini AKP hükümeti ile geçirecektik.

Bizler 90 kuşağı olarak Türkiye’de AKP hükümetinin reform sürecinde yetiştik.

Taksim meydanının yıllar sonra tekrardan 1 Mayıs kutlamaları için halka açılmasıyla, Taksim meydanının neden kapandığını AKP hükümetinin reform sürecinde daha iyi öğrendik.

90’larda öldürülen gazetecilerin, siyasetçilerin, yazarların isimlerini büyüklerimizden duyardık, ama onların neden öldürüldüğünü AKP iktidarının reform sürecinde daha iyi öğrendik.

AKP iktidarının reform sürecinde; Diyarbakır cezaevini, üniversiteye ve meclise başörtüsü yüzünden alınmayan kadınları, Türkiye demokrasisine parmak sallayan komutanları, beyaz Torosları, OHAL’i de öğrendik.

AKP ‘nin Türkiye’yi geçmişiyle hesaplaşması uğruna yürüttüğü reform politikası boyunca 90 kuşağının en küçük tanıkları olarak geçmişimizden korkutularak gençliğimize ilk adımı attık.

‘‘Siz şimdi şanslısınız. 80’ler böyle değildi’’ diye tembihlerdi büyüklerimiz.

Fakat, 28 Şubat’ın 21’inci yıldönümünde 90 kuşağı olarak geçmişin korkusunu unutarak, geleceğimizin korkusu ile yaşamaya başladık.

AKP iktidarı reform sürecinde geçmiş ile hesaplaşırken, Türkiye’nin geçmişinde yaşanan ne varsa bu defa kendisi yaşattı.

Taksim meydanını yıllar sonra 1 Mayıs kutlamaları için halka açan AKP hükümeti, bugün Taksim meydanında eylemleri, kutlamaları, yürüyüşleri yasakladı.

‘‘Şiir okuduğum için hapse atıldım. Parti kapatma dönemi son bulacak’’ diyen AKP Genel Başkanı, bugün birçok milletvekilini yargıya müdahale ederek tutuklattı.

AKP hükümetinin reformist politikalarının yerini korku politikaları aldı.

28 Şubat’ın 21’inci yıldönümünde, 28 Şubat mağduru AKP iktidarı tarafından bugün; gazeteciler, yazarlar, aydınlar, aktivistler asılsız iddialar, suçlamalar yüzünden hapsedilmektedir.

Reform sürecinde birçok Kürtçe televizyon, radyo, dergi veya gazetenin yayınına izin verilirken, bugün Kürtçe şarkı çaldığı için düğün sahibi ve müzisyenlerin tutuklandığı; binlerce kişinin işinden edildiği, haksız yere tutuklandığı, hatta gözaltında hayatını kaybettiği; yurttaşların ‘‘Cihangir, Nişantaşı, Etiler’de yaşayanlar; Bağcılar, Esenler, Üsküdar’da yaşayanlar’’ olarak ikiye bölünmek istendiği ve hatta iktidara muhalefet olanların ölümle tehdit edildiği bir dönemdeyiz.

Bizler 90 kuşağı olarak her iki döneme de en genç tanıklık edenleriz. Geleceğimiz, ülkemiz, sevdiklerimiz adına endişeliyiz.

Bugün iktidarı, muhalefeti şunu asla unutmasın:

28 Şubat’ta başörtüsü yüzünden Üniversiteye alınmayan zihniyetten de, Cihangir’de yaşayanları ölümle tehdit eden zihniyetten de hesabı soracak olan bizleriz.