2020 için geçerli olacak asgari ücret pazarlığı 2 Aralık’ta başlıyor.

Sokaktaki enflasyon ile resmi veriler arasındaki fark, çalışan kesimde yeni yılda uygulanacak asgari ücret zammına ilişkin endişe yaratıyor.

"Geçen yıl asgari ücreti 2 bin TL yaptılar, bu yıl 2 bin 500 TL olsa ne olacak? Bu pahalılıkta 400-500 TL zam, geçim sıkıntımızı değiştirmeyecek."

Bu sözler, bir doktor muayenehanesinde asistan olarak asgari ücret ile çalışan Neslin D.’ye ait. Üniversite mezunu olan genç kadın, Türkiye’de asgari ücret ile geçimini sağlamaya çalışan yaklaşık 8 milyon kişiden biri.

Bugünlerde milyonlarca asgari ücretli gibi, onun da gözü 2 Aralık Pazartesi başlayacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarında olacak. 2020 yılı için geçerli olacak asgari ücret, bu toplantılar sonrasında Aralık ayı sonlarında açıklanacak.

Asgari ücrete yapılacak zamdan umutsuz olduğunu dile getiren genç kadına göre, yapılacak yüzde 10-15 zam ile asgari ücretlilerin hayatlarında kayda değer bir iyileşme olması çok zor.

HANGİ ENFLASYON DİKKATE ALINACAK?

2019 yılı başında yapılan yüzde 26 zam ile asgari ücret brüt 2 bin 558 TL, net olarak da 2 bin 20 TL’ye çıkmıştı. Son yıllarda hükümet asgari ücrete yıllık enflasyon oranının birkaç puan üzerinde zam yapsa da, asgari ücretle geçinmeye çalışanların sıkıntısı yıllar geçtikçe artıyor.

Ekonomi yönetiminin 2019 yılı sonu için enflasyon beklentisi yüzde 12 olurken, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bu hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmada 2020 için enflasyon beklentilerinin ise yüzde 8,5 olduğunu açıkladı. Buna göre 2020 için asgari ücrete yapılacak zammın yüzde 10 civarında kalması bekleniyor.

Hükümetin asgari ücret zammını belirlerken gerçekleşen enflasyonu mu, yoksa IMF raporu ve Orta Vadeli Program’da vurgulandığı gibi ‘beklenen enflasyon’u mu dikkate alacağı ise merak konusu.

Beklenen enflasyon yani 2020 sonu için hedeflenen yüzde 8,5’luk enflasyon üzerinden yapılacak bir zam hesaplamasında, asgari ücretlilerin alacağı zam miktarı neredeyse yarı yarıya düşebilir.

15 KİŞİLİK KOMİSYON BELİRLİYOR

DW Türkçe’den Aram Ekin Duran’ın haberine göre, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda gerçekleştirilecek Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarında hükümetin atadığı beş isim, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’ndan (TİSK) beş isim ve çalışan kesimi temsilen de en büyük işçi konfederasyonu olan Türk-İş’ten beş isim olmak üzere 15 kişi bulunuyor.

Diğer büyük işçi konfederasyonları Hak-İş ve DİSK ise asgari ücret görüşmelerinde yer alamıyor.

Türk-İş’in Genel Başkanı Ergün Atalay, perşembe günü CHP heyetinin kendisini ziyaretinde yaptığı açıklamada, yaptıkları hesaplamalara göre bir çalışanın yaşam maliyetinin aylık 2 bin 578 liraya yükseldiğini ifade ederek, "Asgari ücret teklifinde yaşam maliyetinin altında hiçbir şeyi konuşmayız" dedi. Bu tutar 2019’a oranla asgari ücrete 2020 için yüzde 27 zamma karşılık geliyor. Atalay, asgari ücret konusundaki nihai taleplerini Hak-İş ve DİSK yetkilileri ile görüştükten sonra belirleyeceklerini kaydetti.

‘ULUSLARARASI ANLAŞMALARA AYKIRI’

DW Türkçe’ye konuşan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Türkiye’de asgari ücret hesaplamasının Birleşmiş Milletler (BM) ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) ilgili mevzuatlarına aykırı biçimde hesaplandığını söylüyor.

Uluslararası kabule göre asgari ücretin 4 kişilik bir aileyi geçindirecek miktar olarak belirlendiğini, ancak Türkiye’de yalnızca tek bir kişi için hesaplandığını ifade eden Çerkezoğlu, "Asgari ücret Türkiye’de hem doğru tanımlanmıyor hem de çalışan kesimin görüşleri önemsenmiyor. Türk-İş dışındaki sendikalar, konfederasyonlar komisyona katılamıyor. Ayrıca çalışan kesim, son noktada hükümet ve işveren teklifini kabul etmekle yükümlü çünkü grev hakkı bulunmuyor" diye konuşuyor.

Hükümetin eylül sonunda açıkladığı Yeni Ekonomi Programı’nda (YEP) 2020 yılında maaşların gerçekleşen değil, hedeflenen enflasyona göre belirlenmesi ifadesi bulunduğuna işaret eden DİSK Başkanı’na göre, hükümet 2020’de yüzde 8,5’luk enflasyon hedefine göre asgari ücret zammı yapmayı planlıyor.

"Bu tutum, çarşıda pazarda yüzde 30-40 olan enflasyon karşısında, milyonlarca çalışanın yoksulluğa mahkum edilmesidir" diyen Çerkezoğlu, şunları söylüyor:

"Devletin toplumla yaptığı en büyük toplu sözleşme süreci olması gereken asgari ücret tespiti, ne yazık ki demokratik ve adil olmayan yöntemlerle belirleniyor. Asgari ücret bir aile için geçim ücreti haline getirilmeli, toplumun tüm kesimlerinin görüşleri alınarak belirlenmeli."

TÜRKİYE, AVRUPA ÜLKELERİ İÇİNDE 22. SIRADA

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre, mevcut durumda Türkiye 2020 TL (320 euro) tutarındaki asgari ücreti ile, 28 Avrupa ülkesi içerisinde 22. sırada yer alıyor. Avrupa'da asgari ücretle çalışanların en fazla kazandığı ülke ise Lüksemburg.

Bu ülkede asgari ücret aylık yaklaşık 2 bin euro yani, yaklaşık 13 bin Türk Lirası. Lüksemburg'un ardından Hollanda 1615, İrlanda da 1563 euro asgari ücret uyguluyor. Geçen yıl asgari ücrete yüzde 22 zam yapan Fransa ve Almanya’da ise sırasıyla 1522 ve 1500 euro asgari ücret uygulanıyor.

Peki, Türkiye’de asgari ücreti kayda değer biçimde artırmak, mümkün mü?

‘ASGARİ ÜCRETTEN VERGİ ALINMAMALI’

Yeditepe Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy’a göre, devletin asgari ücret üzerinden aldığı vergileri azaltması ya da kaldırması halinde hem hane halkı bütçesinde hem de ekonominin genelinde bir rahatlama olması mümkün.

 Asgari ücret üzerindeki vergi yükünün kalkması halinde çalışanların net 326 TL’lik bir gelir artışına kavuşacağını kaydeden Veysel Ulusoy, "Asgari ücretliye yapılacak 1 TL’lik zam, ekonomiye 3-4 TL’lik katkı getiriyor. Dolayısıyla asgari ücrete ne kadar çok iyileştirme olursa, ekonomik krizden çıkmak için gereken üretim ve tüketim kanallarının açılması o kadar kolay olacaktır" diyor.

‘ASGARİ ÜCRETLİNİN ENFLASYONU ÇOK FAZLA’

Açıklanan resmi enflasyon verilerinin toplumda bir karşılığının olmadığını dile getiren Ulusoy, "Yani asgari ücrete yüzde 10 değil, 15 zam yapılsa ne olacak, yüzde 25 olsa ne olacak? Çünkü asgari ücretlinin hissettiği enflasyon ile açıklanan enflasyon arasında fark var. Asgari ücretli aldığı bütün geliri gıdaya, kiraya ve ulaşıma harcıyor. Buradaki enflasyon ise yüzde 70’in altında değil" diye konuşuyor. Prof. Ulusoy, önümüzdeki günlerde hükümetin gerçek enflasyon değil de 'hedeflenen enflasyon' üzerinden bir asgari ücret hesabı yapmasının toplumda ciddi bir tartışmaya yol açabileceğini de sözlerine ekliyor.

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe