İstanbul’da yaşayan G.D. eşinden boşanmak için geçtiğimiz yıl dava açtı. Boşanma davasına bakan İstanbul 5. Aile Mahkemesi 7 aylık müşterek çocuğun geçici velayetini anneye verdi. Boşanma davası açıldıktan sonra B.D., eşi G.D.’yi sık sık ölümle ve çocuğunu kaçırmakla tehdit etti ve evini bastı. Mahkeme şikayet üzerine, 6284 Sayılı yasanın getirdiği hükümlerden yararlanarak 3 aylık koruma kararı verdi. G.D., koruma kararı aldıktan sonra eski eşinin evinde bulunan eşyalarını almak için mahkeme kararıyla kendisine eşlik eden kolluk güçleriyle birlikte eve gitti. Ancak G.D. burada eski eşi tarafından yine tehdit edildi ve saldırıya uğradı.
NÖBETÇİ HAKİM KARAR VERMEDİ
Hacı Bişkin'in Gazete Duvar'da yer alan haberine göre, koruma kararını ihlal eden B.D. hakkında, ihlalin ağırlığı da göz önüne alındığında 6284 sayılı yasanın 13. maddesi uyarınca 10 günlük zorlama hapsi verilmesi gerekiyordu. Ancak ihlale dair G.D.’nin şikayeti üzerine geçtiğimiz Cuma günü görülen davada dosyaya, asıl hakimin izinli olması nedeniyle nöbetçi hakim baktı. Hakim, nöbetçi olduğu dosyada karar vermeyeceğini söyleyerek başvuruyu yanıtsız bıraktı ve davayı erteledi.
YASA UYGULANMAYINCA EVİ DÖNER BIÇAĞIYLA BASIP ÇOCUĞU KAÇIRDI
B.D. duruşmadan sonra iki arkadaşıyla birlikte G.D. iş yerindeyken evi döner bıçağıyla basıp çocuğun yanında bulunun anneanneyi darp etti. B.D. velayeti annede olan çocuğu kaçırdıktan sonra ortadan kayboldu. G.D. bakıma muhtaç 7 aylık çocuğunun nerede olduğunu ve sağlık durumunu bilmiyor. Eğer 6284 sayılı yasanın 13’ncü maddesi uygulansaydı çocuk bugün hâlâ annesiyle olacaktı.
Tüm bu olaylar önceki gün yaşanırken B.D. iki arkadaşıyla birlikte G.D. iş yerindeyken evi döner bıçağıyla basıp çocuğun yanında bulunun anneanneyi de darp etti. B.D. velayeti annede olan çocuğu evden kaçırdıktan sonra ortadan kayboldu. 7 aylık çocuk özel bakıma muhtaç ve annesi şu an sağlık durumunun ne durumda olduğunu bilmiyor. Eğer 6284 sayılı yasanın 13’ncü maddesi uygulansaydı çocuk bugün hâlâ annesiyle olacaktı.
‘KARAR İÇİN ÖLMESİNİ Mİ BEKLİYORLAR?’
Eğer 6284 uygulansaydı bu olaylar yaşanır mıydı? G.D.’nin avukatı Aras Doğruel şu yanıtı veriyor: “6284 sayılı Kanunun 13. maddesi oldukça açık: Hakkında tedbir kararı verilen kişi, karara aykırı hareket ettiği takdirde ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsine tabi tutulur. Habere konu olayda müvekkilim yaklaşık sekiz aydır bir fiil ölümle, çocuğunun kaçırılmasıyla ve öldürülmesiyle tehdit ediliyor. Tüm bunlara dair deliller de dosyalarda mevcut. Mahkemeler karar vermek için 7 aylık bir bebeğin ya da bir kadının öldürülmesini mi bekliyorlar? Gelinen noktada eğer İstanbul 5. Aile Mahkemesi geçtiğimiz Cuma günü görülen davada görevini yapıp dosyayı inceleyerek zorlama hapsi kararını verseydi, şu an müvekkilim ve 7 aylık bebeği evlerinde birlikte olacaklardı. Elbette bu belirli bir pratiğin sonucudur ve siyasi iktidarın kadınlara, kadın hareketine, kadın hakları mücadelesine ve kazanımlarına yaklaşımıyla bire bir bağlantılıdır.”
‘KORUMA KARARLARINI 1 AYA KADAR DÜŞÜRDÜLER’
Doğruel, “Mahkemeler önceden 6 ay olarak verdikleri koruma kararlarını, zamanla 3 aya ve son dönemde de 1 aya kadar düşürdüler” diyerek şöyle devam etti: “Mahkeme uygulamalarının siyasi iktidarın söylem ve politikalarıyla şekillendiğini artık kundaktaki bebeğin dahi bildiği bir dönemde yaşıyoruz. Dolayısıyla burada amaç; kolluktan savcılığa, savcılıktan mahkemeye tüm süreci yavaşlatıp bürokrasi dar boğazına sokarak mücadele eden kadınları yıldırmak, bıktırmaktır. Ancak bu tür uygulamalarda siyasi iktidarın elini kolunu yasal olarak bağlayan belli düzenlemeler var. Güncel olarak; kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenleme olan İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasının çekilmesi gündeme getiriliyor siyasi iktidar tarafından. Üstelik Türkiye, yine AKP iktidarı döneminde imzaya açılan bu sözleşmeyi imzalayan ilk devlet olmuşken…”
Doğruel, İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili son olarak şunları söylüyor: “Bir avukat ve insan hakları aktivisti olarak şunu çok net söylemek isterim: İstanbul Sözleşmesi 100 yıldan fazladır süregelen kadın hakları mücadelesi sürecindeki en büyük kazanımlardan biridir. AKP iktidarının, ilk maddesi ‘kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak’ şeklinde özetleyebileceğimiz yükümlülükleri içeren İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak istiyor oluşu Türkiye’de başta kadınlar olmak üzere tüm yurttaşların artık daha da eşitsiz bir toplumsal organizasyona mahkum edilmek istemekten başka nedir? Yukarıda yazan maddelerin hangisi bir toplum için olumsuz sonuçlar doğurabilir? Gündeme getirildiği gibi siyasi iktidar tarafından İstanbul Sözleşmesi’nin belli hükümlerine Türkiye adına çekince konur ya da sözleşmeden tamamen imza çekilirse mahkemelerin uygulamalarının nasıl olacağını öngörmek için yukarıdaki maddede düzenlenen yükümlülüklerin tamamını, sonlarına bir olumsuzluk eki koyarak okumak yeterli olacaktır.”
6284 SAYILI YASA NEDİR?
6284 sayılı kanun, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi ile şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali olan kişiler hakkında şiddetin önlenmesine yönelik tedbirler ile bu tedbirlerin alınması ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kapsar. Bu kanunun sağladığı birçok hak ise şöyle: Barınma yerinin sağlanması, geçici maddi yardım yapılması, rehberlik ve danışmanlık hizmeti, geçici koruma altına alınma, kreş imkânı sağlanması işyerinin değiştirilmesi, ayrı yerleşim yeri belirlenmesi, kimlik ve diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi.