Şırnak’ın Silopi ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağına rağmen ilçede görev yapmaya devam eden Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Nedim Oruç, 5 Ocak 2016 tarihinde tutuklanmıştı. Dün tahliye edilen Oruç, gözaltı sürecini ve tutuklu bulunduğu süre içinde yaşadıklarını anlattı. Halkın haber alma hakkına bağlı kalacağını dile getiren Oruç, tutuklu bulunan gazeteciler için dayanışmayı büyütme çağrısında bulundu. 

DARP EDİLEREK GÖZALTINA ALINDIK

İki polisin kendisinin saldırısına uğradığını anlatan Nedim Oruç, gözaltı sürecini şöyle aktardı: "23 gün mahallelerde kaldım. Tank ve top atışlarının arasında gerçekleri kamuoyuna ulaştırmaya çalışıyorduk. 23 gün halk mahallelerde çıkarıldığında ben de halkla birlikte mahalleden çıktım. Bizler spor salonuna getirildiğimizde halk burada GBT kontrolünden geçiriliyor ve salonda 7'den 70'e herkesin fotoğrafları çekiliyordu." 

Oruç, spor salonunda başlayan işkence sürecini şu şekilde dile getirdi: "Spor salonun kapısından zırhlı araca gittiğimiz 20 metrelik mesafede darp etmeye devam ediyorlardı. Emniyete götürüldükten sonra beni nezarete attılar. 2 gün nezarette kaldım. Nezarette kaldığım süre içerisinde fiziki işkence devam edildi. Üzerime soğuk su döküyorlardı." Oruç, karakoldayken gözaltında olduğunun inkar edildiğini ise sonradan duyduğunu söyledi. 

İŞKENCE DEVAM ETTİ

Gazeteci olduğunu bilmelerine rağmen hem sözlü hem de fiziki işkencenin devam ettiğini vurgulayan Oruç, "Yıllardır Silopiya'da görev yapıyorum. Onun haricinde fotoğraf makinem, kameram ve bilgisayarım yanımdaydı. Polisler 'Bunlar bizim fotoğraflarımızı ve noktalarımızı çekip örgüte aktarıyordu' yaklaşımları içerisindeydi ve bunu sürekli dillendiriyorlardı" diye konuştu. 

'HALKIN SÖYLEDİKLERİNİ ESAS ALDIM'

Sokağa çıkma yasağı süresince habercilik yapmanın zorluklarına da dikkat çeken Oruç, mahallelere yönelik top atışlarının gerçekleştirildiğini ve top atışlarının gazetecileri ve sivilleri ayırt etmeden atıldığına vurguladı. Oruç, "Atılan top mermilerinden birisi bizlere de isabet edebilirdi" diyerek çalışma koşullarını özetledi.

Bilgisayarında çıkan tüm görüntülerin halk röportajları olduğunu vurgulayan Oruç, devletin bunu kanuna aykırı olarak yorumladığı için tutuklandığını ancak halkı esas alan bir habercilik yaklaşımı nedeniyle yargılanamayacağını hatırlattı. 

MEDYA 1990'LARA DÖNDÜ

Kendisiyle birlikte 13 arkadaşının da tutuklandığını anımsatan Oruç, şöyle devam etti: "Çözüm süreci başladığında Türk medyası ve gazeteciler yeni yeni bir şeyleri açıklamaya başladılar. 90'lı yıllarda Kürt halkına yaşananların yansıtılmadığına ilişkin kamuoyundan dolayı özür dilediler. Gezi direnişi sırasında Türk halkı gördü ki ana akım medya gerçekleri halktan gizliyor. Çözüm süreci bittikten sonra Türk ve havuz medyası 90'lı yıllardaki söylemlerine ve gerçekleri çarpıtmaya tekrardan başladılar. Tabii 90'lı yıllardan günümüze kadar özgür basın üzerindeki baskılar hiç dinmedi".

'ANTER'İN GELENEĞİNİ SÜRDÜRECEĞİZ'

Siyasal atmosfere göre basına yönelik baskıların da artış gösterdiğine ifade eden Oruç, "Bizler Anterlerin yeni nesil özgür basın çalışanları olarak bu geleneği sürdürmekteki kararlılığımızı dün olduğu gibi bugünde yarın da göstereceğiz. Basının özgür koşullarda çalışmasından rahatsız olanlar ve engellemek isteyenler zamanla ya bunu anlayacaklar ya da anlamadan tarihin kirli sayfalarında yerlerini alacaklar" dedi. 

'DAHA GÜÇLÜ SES ÇIKARTILMALI'

6 ay haksız yere cezaevinde kaldığını ifade eden Oruç, tutuklu bulunan tüm gazetecilerin serbest bırakılması için daha güçlü ses çıkartılması gerektiğini dile getirdi. Oruç, tüm gazeteciler serbest bırakılıncaya kadar kendisinin de bu mücadele içinde yer alacağını söyledi.

Kaynak: DİHA