2012 bütçesinde kamu çalışanlarına yüzde 5+ yüzde 5 öngörüldü. Yaklaşık beş aydır bu artış uygulanmıyor. Görünen o ki, sendikalar hiç görüşme yapmasa bile bu artış olacak. Pazarlıklar oyunun parçası, ancak emekçilerin mücadelesi, bu oyunu bozabilir.

Hükümet, sendikalarla 2012-2013 yılını kapsayan ''Toplu sözleşme'' görüşmelerini gerçekleştiriyor. Daha önce bir yılı kapsayan görüşmeler 'Toplu görüşme" adı altında yapılıyordu. "Toplu görüşme" de denilse, "Toplu sözleşme" de denilse, işin içinde grev hakkı olmayınca değişen bir şey olmuyor. Grev hakkı olmadığı zaman sonuçta her iki durumda da yapılan tek şey "görüşme" olacaktır.

Sendikalar, üyelerinin hak ve çıkarlarını koruyan örgütlerdir. Kamu çalışanları sendika kurmanın yasak olduğu yıllarda, işten atılma riskini de göze alarak örgütlendiler. "Hak verilmez alınır" sloganı, sendikalar ve çalışanlar için işin alfabesi oldu, öyle olmaya devam da edecektir. Sendikal örgütlenmeye, bu değişmez ilkeyle başlanılır.

 

Grev hakkı olmayan toplu sözleşme!

Ecevit hükümeti döneminde "bu önemli bir adımdır" denilerek 25 Haziran 2001 tarihinde 4688 sayılı kanun ile yasal bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme önemli bir adım olarak değerlendirilmiş olsa da, başka bir yanıyla sendikal hakları sınırlama ve sonuçsuz bırakma işlevi gördü. Çünkü grev hakkı içermeyen bir "toplu görüşme" öngören bu düzenleme, sendikal hareket için uzun süre bağlayıcı ve etkisiz kalma gibi bir sürece de yol açmış oldu.

Ecevit hükümetinin ortakları arasında bulunan Milliyetçi Halk Partisi (MHP), bu yasanın hararetli savunucularından biri olmuştu. Dönemin Kamu-Sen yönetimi de yasanın çıkması için hükümete baskı yaparak destek vermişti. Böylece kamu emekçileri arasında önemli bir ayrışma da gerçekleşmiş oluyordu.

 

KESK meydana çıkınca kuşlar uçar

Fazilet Partisi ve Memur-Sen ise, yasaya muhalefet ediyorlardı.

Yasa, 7 Haziran 2001'de TBMM'de görüşülmeye başlandı. KESK, sokaklarda yasaya karşı eylemlere başladı ve bu yolla yasaya ilişkin itirazlarını kamuoyuna anlatmaya çalıştı. KESK'in 7 Haziran direnişi devam ederken, polis tarafından atılan gaz bombaları, ilk önce Kızılay'da uçan güvercinleri öldürdü. O günden bu güne ne zaman KESK Kızılay da eylem yapsa, Polis panzerlerini gören kuşlar "iç güdüsel'' olarak alanı terk ederler.

Bu ülkede burjuva hükümetleri ve onun Başbakanları, ücretlere yapılacak artışlar gündeme geldiğinde hep aynı değişmeyen ve bilinen açıklamayı yaparlar: "Hükümetimiz çalışanları enflasyona ezdirmeyecektir". Bu klişeleşmiş cümleleri yıllardır utanmadan söylerler.

Yine bu ülkede muhalefette bulunan burjuva partileri, hükümetlere karşı grevli toplu sözleşme hakkını savunur gibi görünürler. Ücretlere yapılan zamların yeterli olmadığını söylerler.

Ancak roller değiştiğinde söylenen sözler de değişir. Muhalefette olanlar iktidara gelince, iktidarın dilini kullanmaya başlar; iktidardakiler muhalefete düşünce onlar da muhalefetin dilini kullanmaya başlarlar. Değişen tek şey, klişeleşmiş bu sözleri kullanan kişiler olur. Ancak bu süre içinde emekçilerin mağduriyetleri devam eder, eskiye göre değişen hiçbir şey olmaz.

Dönemin Fazilet Partisi Grup başkan vekili Bülent Arınç, o dönemde 4688 sayılı yasanın çıkmasına karşı çıkarken, yeni partisi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidara geldikten sonra uzun yıllar boyunca 4688 sayılı yasanın uygulanmasında herhangi bir sorun görmedi.

 

Mevcut yasayla hükümet önerisi cepte

AKP iktidarında, son anayasa değişikliğinde öyle bir düzenleme yaptılar ki, hiç bir zaman toplu sözleşme imzalanması mümkün olmayan bir düzenleme gerçekleştirdiler. Ve dolaylı olarak anayasal düzeyde grevi yasakladılar. Böylece, bir bakıma sendika düşmanlığı anayasal düzeyde "güvenceye" alınmış oldu.

Anayasa'nın 53. maddesinde yapılan değişiklik ile 'Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir'' ibaresi Anayasa'ya eklenmiş oldu.

Bu değişiklikle sarı sendikalar dâhil, hiç kimse toplu sözleşme imzalayamaz. Çünkü görüşmede, hükümetin önerisi "cepte" sayılır ve uzlaştırma (hakem) kurulunun kararı, sözleşme yerine geçecektir. Bunun için de "umut", bu kurulun, ücretleri bir miktar artıracağı şeklinde olur. Böylelikle çalışanların sendikadan beklentileri aşağı inerken, Uzlaştırma kurulunun söyleyeceği 'son söz' nedeniyle, bu kurula yönelik beklentiler yükselir.

Toplu görüşme de olsa, toplu sözleşme de olsa beklenti, Uzlaştırma kurulunun yapacağı artışı beklemeye dönüşür. Çünkü yasaya göre, çalışanlar adına kesin kararı verecek olan yeni bir kurul vardır. Sendikal hareketin yerine sözleşme yetkisi alan bu kurul, aslında çalışanların değil, hükümetlerin umududur. Uzlaştırma kurulu aynı zamanda, Memur-Sen'in ve sarı sendikaların da umududur.

 

Hükümet pazarlık yapar görünüyor

Geçmişte sarı sendikalar üyelerini aldatmak için mücadeleci gibi gözükürlerdi. Bazen de grev kararı alır, ancak emekçileri toplu sözleşme masasında satarlardı.

Bugün durum değişti. Uzlaştırma kurulu ile resmi bir satış noktası kurulmuş oldu.

2012 bütçesinde kamu çalışanlarına yüzde 5+ yüzde 5 öngörüldü ve bu oranlar parlamentodan onaylandı. Yaklaşık beş aydır da bütçede ön görülen bu artış oranı uygulanmıyor. Görünen o ki, sendikalar hiç görüşme yapmasa bile bu artış olacak.

Uzlaştırma kurulu da muhtemelen bütçeyi dikkate alacaktır. İleri sürülen yüzde 3-yüzde 3,5 ya da biraz üzeri artışlar oyunun bir parçası.

Pazarlık yapar gibi görünen hükümet, bütçede öngördüğü artış oranının altındaki bir rakamı dayatıyor; sözde pazarlıklar ile bu oranı küçük miktarlarda esnetiyor ve 'son sözü' ise uzlaştırma kuruluna bırakıyor.

Uzlaştırma kurulu da, 'büyük fedakârlıklarla' artış oranını hükümetin bütçesinde ön gördüğü rakama yükseltecektir. Böyle bir oyunla, hem pazarlık yapılıyormuş gibi bir izlenim oluşturulacak, hem de 'son sözü' söyleyecek olan uzlaştırma kurulu sempatik hale getirilecek ve bu kurula güven sağlanmış olacak. Bu oyun, emekçiler dışında herkesin işine geliyor.

Ancak emekçilerin mücadelesi, bu oyunu bozabilir.

23 Mayıs grevi bu oyunu bozmak için önemli bir ilk fırsat!

23 Mayıs grevi, tüm kamu çalışanlarının grevidir!

Unutulmamalıdır ki grev hakkı, grev yaparak kazanılır!

Şimdi, hükümetin "mali disiplin" programına karşı, disiplinsiz davranma zamanı!

Şimdi, şirketlere "teşvik primleri" aktaran hükümete karşı, emekçileri greve teşvik etmek zamanı!

Şimdi her yerde grevi büyütmenin zamanı!

 

 

* Sami Evren, 2-4. dönem KESK Genel Başkanı

(Bianet’te yayınlanmıştır)