Seçimlerin yaklaşmasıyla Türkiye’de siyasal hava iyiden iyiye ısınmaya başladı. Seçim barajının adaletsiz oluşu nedeniyle meclise girme alternatifleri üzerinde duran, BDP’nin de aralarında bulunduğu 16 siyasi oluşum, seçime ortak blok olarak girme kararı aldı.

Seçim barajının düşürülmemesi nedeniyle meclise girmenin farklı yolları üzerinde çeşitli çalışmalar yürüten sol güçler ve demokratik Kürt hareketi, seçimlere Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu olarak girme kararı aldı. Taksim Hill Otel’de BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile bir araya gelen 16 siyasi oluşumun temsilcileri, seçim ve blok çerçevesini kamuoyuyla paylaştı.

Söz konusu blokta BDP, EMEP, EHP, EDP, DİP, DSİP, İşçilerin Kardeşliği Partisi, İşçilerin Sosyalist Partisi, Demokrasi ve Özgürlük Hareketi, İşçi Cephesi, KÖZ, Sosyalist Birlik Hareketi, Sosyalist Gelecek Parti Hareketi, Sosyalist Dayanışma Platformu, Toplumsal Özgürlük Platformu ve Türkiye Gerçeği yer alıyor.

Parlamenter sistemlerde seçimlerin demokrasinin yerleşmesi ve sonrası açısından kritik öneme sahip olduğunu belirten Demirtaş, seçimlere hazırlanırken Türkiye’nin alternatifsiz olmadığını ifade ederken ulusalcı, ırkçı ve dinci bloğa halkın mahkum olmadığını düşündüklerini ve bu nedenle de böyle bir karar aldıklarını söyledi.

HALK İRADESİ TESLİM ALINMAK İSTENİYOR

16 oluşum adına hazırlanan yazılı metin okuyan Demirtaş, “12 Eylül hukukuna yaslanan AKP, CHP, MHP ve diğer tüm düzen partileri halkımızın iradesinin meclise yansımasını engellemek için birbirleriyle yarışıyor. Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen yüzde 10’luk seçim barajıyla halk temsiliyeti yok edilip, temsilde adalet ilkesi ayaklar altına alınıyor. Bu yetmiyor, AKP, CHP ve MHP’ye hazineden, yani halkın ödediği vergilerden milyarlar akıtılıyor ve siyasi partiler arasında büyük bir eşitsizlik yaratılıyor. Medyanın da büyük oranda ele geçirildiği ya da baskı altına alındığı bir ortamda gidilen seçimlerde bir kez daha halk iradesi teslim alınmak isteniyor. Bu durum kesinlikle kabul edilemez” dedi.

Kürt sorununun hala kanayan bir yara olmaya devam ettiğini, ülkenin bir bölümünde hala şiddetin hüküm sürdüğünü söyleyen Demirtaş, kanın akmaya devam ettiğini ifade etti. Demirtaş, çatışmaları durduracak, barış ve demokratik çözümü sağlayacak adımlar yerine oy alabilmek uğruna halka tekçi politikaların dayatılmaya devam edildiğini sözlerine ekleyerek şöyle söyledi: “Milyonların sesi ve iradesi yok sayılıyor. İleri demokrasi iddiaları havada uçuşurken, AKP eliyle baskı ve adaletsizlik yaygınlaştırılıyor; muhalifler, gazeteciler, sosyalistler tutuklanıyor, KCK isimli davalarda tutuklu olarak yargılanan halkın seçtiği temsilciler ve siyasetçiler anadillerinde savunma yapma hakkından bile mahrum bırakılıyor.”

GİDİŞATA DUR DEMEK İÇİN BİRLEŞİYORUZ

Bağımsız adaylarla seçime katılma kararı aldıklarını, tüm eşitsiz koşullara ve antidemokratik uygulamalara rağmen, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku olarak mecliste güçlü bir temsiliyet sağlamakta kararlı olduklarını ifade eden Demirtaş, “Bizler, emek, demokrasi ve özgürlük güçleri olarak bu gidişata dur demek için enerjilerimizi birleştiriyoruz. Dinci milliyetçi blok ve ulusalcı blok karşısında demokrasi özlemi duyanlara; özgürlükçü, eşitlikçi, demokrat ve sosyal bir anayasa için mücadele edenlerle yan yana geliyoruz” şeklinde konuştu.

DEVLETİN YARATTIĞI DİNİ KABUL ETMEK ZORUNDA DEĞİLİZ

Gazetecilerin, başbakanın ‘Dine bölücülük soktular’ söylemini hatırlatması üzerine ise Demirtaş, “Başbakan önce taleplerimize cevap vermelidir. Haftalardır meydanlarda oturan halkı görmeyeceksin, taleplerini duymayacaksın, sonra da kalkıp böyle açıklama yapacaksın bu acizliktir. Biz temel 4 talepte bulunuyoruz, senin buna söyleyeceğin nedir. Bölgeye özel görevli imamlar gönderiliyor. Bunlar MGK’da kararlaştırılıp o şekilde gönderiliyor. Başbakan her yerde konuyu saptırıyor, taleplerimize karşılık veremediği her yerde partimize saldırıp konuyu manipüle ediyor. Biz halkımızdan devletin özel görevli bu imamlarının arkasında saf tutmamasını istiyoruz. Orada Fethullah ve AKP propagandası ve örgütlemesi yapan imamlar var. Biz elbette ki diyanetin görevlendirdiği imamlardan bahsetmiyoruz. Bizim din ve namazla ya da camiyle bir sorunumuz, saygısızlığımız yok. Camiler devletin evi mi? Cami Allah’ın evidir. Asıl sömürüyü yapan başbakanın kendisidir. Din onların ya da devletin tekelinde bir şey değil. Devletin yarattığı İslamiyet ve dinin arkasında saf tutmak zorunda değiliz. Halk meydanlarda Cuma namazı kılıyorsa başbakanın yapacağı tek şey buna saygı duymaktır.” dedi.

HALK FETHULLAHÇI İMAMLAR ARKASINDA SAF TUTMAMALI

Halka yeni bir çağrıda da bulunan Demirtaş, şöyle dedi: “Bölgedeki hangi imamın ne amaçla bulunduğunu halkımız çok iyi biliyor. Orada alenen cemaat ve AKP propagandası yapanları halk zaten biliyor. Halkımız onları kabul etmez ve elinin tersiyle iter. Zaten halkımız devletin yolladığı Fethullahçı, ırkçı imamların arkasında saf tutmamalıdır da. Bunların JİTEM’den hiçbir farkı yoktur.”

Demirtaş’ın ardından Sosyalist Parti Genel Başkanı Sevim Belli, Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ender İmrek ve EHP Genel Başkanı Sibel Uzun da bloğa ilişkin görüşlerini ifade etti.

Bloğun 12 Haziran seçim bildirgesinde şu ifadeler yer alıyor:

HALKIMIZ SEÇENEKSİZ DEĞİL!

SEÇİMLERE ‘EMEK, DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK BLOKU’ İLE KATILIYORUZ...

Türkiye seçim sürecine girdi. Halkımız 12 Haziran 2011’de sandık başına gidecek ve oy kullanacak. Ne yazık ki, bu seçimlere de 12 Eylül darbe Anayasası, Seçim ve Siyasi Partiler Yasası ile gidiliyor. 12 Eylül hukukuna yaslanan AKP, CHP, MHP ve diğer düzen partileri halkımızın iradesinin Meclis’e yansımasını engellemek için birbiriyle yarışıyor.

Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmeyen yüzde 10’luk seçim barajıyla halk temsiliyeti yok edilip, temsilde adalet ilkesi ayaklar altına alınıyor. Bu yetmiyor, AKP, CHP ve MHP’ye Hazine’den, yani halkın ödediği vergilerden milyarlar aktarılıyor ve siyasi partiler arasında büyük bir eşitsizlik yaratılıyor. Medyanın da büyük oranda ele geçirildiği ya da baskı altına alındığı bir ortamda gidilen seçimlerde bir kez daha halk iradesi teslim alınmak isteniyor. Bu durum kesinlikle kabul edilemez.

Baskının, şiddetin, gözaltı ve tutuklamaların dinmediği; basın, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün ortadan kaldırılmaya çalışıldığı koşullarda gidilen bu seçimlerde halkımıza “kırk katır mı kırk satır mı” dayatması yapılıyor.

‘Demokratikleşme’ ve ‘açılım’ kavramlarını, ‘yeni anayasa’ tartışmasını dillerinden düşürmeyenler, darbe Anayasası’nın tanıdığı tüm ayrıcalıkları kullanarak hükümet ve muhalefet olma konusunda tam bir anlayış birliği içinde hareket ediyorlar.

Kürt sorunu kanayan bir yara olmaya devam ediyor. Ülkenin bir bölümünde şiddet sürüyor, kan akmaya devam ediyor. Çatışmaları durduracak, barış ve demokratik çözümü sağlayacak adımlar yerine, oy alabilmek uğruna halkımızı karşı karşıya getiren politikalarda ısrar ediliyor. Kürt sorununun demokratik çözümünü ve eşit haklara dayalı demokratik bir anayasayı isteyen milyonların sesi ve iradesi yok sayılıyor. ‘İleri demokrasi’ iddiaları havada uçuşurken, AKP eliyle baskı ve adaletsizlik yaygınlaştırılıyor; muhalifler, gazeteciler, sosyalistler tutuklanıyor; KCK isimli davalarda tutuklu olarak yargılanan halkın seçtiği temsilciler ve siyasetçiler anadillerinde savunma yapma hakkından bile mahrum bırakılıyor.

Başta Alevi yurttaşlarımız olmak üzere, farklı inanç ve kültürler üzerindeki baskı ve ayrımcılık devam ediyor. Birbirinden farklı söylem kullansalar da, tüm sistem partileri statükonun devamından yana tutumlarını sürdürüyor.

Diğer tarafta ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlar çığ gibi büyüyor. Yoksulluk ve yolsuzluk diz boyu. 8 yıllık AKP Hükümeti döneminde işsizlik, açlık, sefalet hızla artarken, dolar milyonerleri de dünya sıralamasında üst sıralara tırmanışlarını sürdürüyor. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız kar hırsına kurban edilirken, insan, çevre ve doğa büyük bir tehlike ile karşı karşıya bırakılıyor, nükleer tehlike görmezden geliniyor, küçümseniyor.

Özelleştirme talanı, esnek çalışma, taşeronlaştırma, düşük ücretli, iş ve can güvenliğinin olmadığı çalışma koşulları yaygınlaşıyor. İş cinayetleri adeta toplu katliamlar olarak tüm toplumu derinden sarsıyor. Yaşam işçi ve emekçi halkımız için çekilmez hale geliyor; küçük esnaf, çiftçi ve köylü tam bir yıkımla karşı karşıya bulunuyor. Eğitim, sağlık, ulaşım, barınma gibi temel hak ve ihtiyaçlar birer rant alanı haline dönüştürülüyor. Kadın-erkek eşitliğine inanmayan bir Başbakan’ın yönettiği ülkede her gün 5 kadın öldürülüyor. Kadınlara yönelik ayrımcılık ve eşitsizlik bütün ağırlığıyla sürüyor. Gençler işsiz. Eğitim büyük bir sorun halinde. Polis baskısı, şiddet, sınav yarışı ve geleceksizlik gençlere yaşamı kâbus haline getiriyor.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da ‘ekmek ve özgürlük’ diyerek ayaklanan halkların hakkından söz edenler, ülkemizdeki benzer sesleri, talepleri baskı ve şiddetle ezmeye çalışıyor.

Bizler, emek, demokrasi ve özgürlük güçleri olarak bu gidişata dur demek için enerjilerimizi birleştiriyoruz. ‘Dinci milliyetçi blok’ ve ‘ulusalcı blok’ karşısında demokrasi özlemi duyanlarla; özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik ve sosyal bir Anayasa için mücadele edenlerle yanyana geliyoruz.

Yüzde 10’luk seçim barajını statükocuların başına yıkmak için, Türkiye’nin tüm ezilen ve sömürülen kesimlerinin, mağdur olan her yurttaşın sesini ve talebini Meclis’e taşımakta kararlıyız.

Bunun için bağımsız adaylarla seçime giriyoruz. Tüm eşitsiz koşullara ve antidemokratik uygulamalara rağmen, ‘Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’ olarak Meclis’te güçlü bir temsiliyet sağlamakta kararlıyız.

Bizler Türkiye’de demokratikleşmenin önünü açmak, emeğin sosyal ve ekonomik haklarını gerçekleştirmek, güçlü bir demokratik muhalefeti yaratmak için mücadelemizi birleştiriyoruz.

Emeğin haklarından, demokrasi ve özgürlükten, barıştan yana tüm güçleri; her dilden, her inanç ve kültürden halkımızı ‘Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’ etrafında birleşmeye çağırıyoruz.

Eşitlik ve Demokrasi Partisi

Barış ve Demokrasi Partisi

Emek Partisi

Emekçi Hareket Partisi

Devrimci İşçi Partisi

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi

İşçilerin Kardeşliği Partisi

İşçilerin Sosyalist Partisi

Sosyalist Demokrasi Partisi

Demokrasi ve Özgürlük Hareketi

İşçi Cephesi

Köz

Sosyalist Birlik Hareketi

Sosyalist Gelecek Parti Hareketi

Sosyalist Dayanışma Platformu

Toplumsal Özgürlük Platformu

Türkiye Gerçeği