12 Eylül faşist askeri darbesi 12 Mart 1971 darbesinin kalıcı tarzda tamamlanmasıydı. 12 Mart 1971 darbesi ile kısmi hak ve özgürlükleri içeren 1961 anayasası kadük hale getirilmişti. Lakin burjuvazi tatmin olmamıştı. 1961 anayasasının tüm izlerinin silinmesini istiyorlardı. Emekçileri ezecek, burjuvaziyi ferahlatacak 24 Ocak kararlarının tamamen yaşama egemen olmasını istiyorlardı. Kuşkusuz 12 Eylül darbesinin tek nedeni bu değildi. Yükselen sol muhalefeti sindirmek de hedeflerden biriydi. Çok dillendirilmeyen önemli bir neden de gelişmekte olan Kürt özgürlük hareketinin gelişmeden boğulmasıydı. Bunu darbenin başı Kenan Evren anılarında şöyle itiraf ediyor: "Doğu ve güneydoğunun üzerinden helikopterle geçerken darbenin şart olduğuna bir kez daha kanaat getirdim". Nitekim darbecilerin ilk işlerinden biri esas olarak Kürtçeyi yasaklamak olan 2932 sayılı yasayı çıkarmak oldu. Darbe coğrafyanın tümünde tüm muhalifleri ve emekçileri hedef aldı. Kürt illerinde darbe uygulamaları vahşet düzeyindeydi.

12 Eylül anayasası devleti kutsuyor ve "Kutsal Türk Devleti"nden bahsediyordu. Ordulaşmış millet anlayışı dayatılıyordu. 12 Eylül anayasasının felsefesinde vatandaşların devlete karşı korunması değil, devletin vatandaşlara karşı korunması anlayışı esastı. 12 Eylül bir anlamda 1930’ların tek parti anlayışının ve despot devlet zihniyetinin diriltilmesiydi. 12 Eylül darbesi aynı zamanda hanefi sünni dincilikle devleti kucaklaştırma hareketiydi. 12 Eylül bugünkü Osmanlıcılık özlemlerine de kapı aralayan bir darbeydi. Tüm bu özellikler açısından AKP 12 Eylül’ün ürünüdür ve devamıdır.

12 Eylül yargısı bugün olduğu gibi çifte standartları olan bir yargıydı. Askeri mahkeme kararlarının dayanağı işkence ürünü zorla imzalattırılan tutanaklardı. Eylem iddialı sol davalarda idam ve müebbet yaptırımlı meşhur eski TCK 146 ve 125. maddeler uygulanırken, eylem iddialı sağ davalarda 2-5 yıl yaptırımlı TCK 313. madde uygulanıyordu. İlk zamanlar 3 yıla kadar cezalarda daha sora ise 6 aya kadar cezalarda temyiz yolu kapatıldı. Meşhur TCK 141, 142, 163 ve 168. maddelerin yaptırımları artırıldı. 20 bin civarında insan vatandaşlıktan çıkartıldı. Ölüm cezası anayasal hüküm haline getirildi. Kimi koşullarda güvenlik görevlilerine öldürme yetkisi ve yargılanmama garantisi verildi. Sendikalar yasası burjuvazinin istediği şekilde değiştirildi. Hak grevi yasaklandı, sendikalara siyaset yasağı getirilerek, sendika tanımından "kültürel yararları korumak" fonksiyonu çıkartıldı. Sendikaların uluslararası kuruluşlara üyeliği bakanlar kurulunun iznine tabi kılındı. DGM’ler anayasal kuruluş haline getirildi. Üniversitelerin kısmi özerklikleri tamamen kaldırıldı. Üniversitelerin bugünkü sessizliğinin mayası 12 Eylül’de çalındı. Yargıtay, Danıştay, Sayıştay darbeye teslim oldu. 39 ton gazete, dergi, kitap yakıldı. Zaten kadük olan azınlık hakları daha da kısıtlandı. Azınlıkların yeni okul açmaları engellendi. Basın devlet basını haline getirildi. 12 Eylül darbe döneminde hak ve özgürlükler devletin, ödev ve yükümlülükler ise vatandaşın oldu. Gayri ahlaki bir yasa olan pişmanlık yasası getirildi. Tutuklu olanların tekrar emniyete götürülerek işkenceli sorgulamalara uğraması mevzuata eklendi. 12 Eylül anayasasıyla başında diktatör bir babanın bulunduğu patrimanyal bir rejim hedeflendi.

AKP’nin son 10 yılı önemli ölçüde 12 Eylül tablosuyla örtüşüyor. Hatta yargı 12 Eylül yargısının da daha gerisinde. 12 Eylül’de askeri mahkemelerin kendilerine göre kriterleri vardı. Sahte kimlik olmadan, eli ürünü örgütsel döküman, illegal yazı olmadan askeri mahkemeler örgüt üyeliğinden ceza vermezlerdi. Şimdi ceza almak için muhalif olmak yeterli. 12 Eylül döneminde ağır cezalık hallerde yargıtay incelemesi duruşmalı yapılırdı. Şimdi yargıtay duruşma vermiyor. Yasal olarak takdire bırakıldı. 12 Eylül döneminde duruşma savcısı mahkemenin tahliye kararına itiraz edemezdi. Şimdi yasal düzenleme ile duruşma savcılarına bu yetki verildi. AKP iktidarına kadar 12 Eylül dönemi de dahil klasik devletin "Düşmanla Savaş Hukuku" uygulanırken, şimdi coğrafyası çok genişlemiş AKP’nin Düşmanla Savaş Hukuku uygulanıyor. Yani 12 Eylül askeri darbesi AKP’nin sivil darbesiyle tamamlanmış oluyor.

Mutlaka günün birinde bu sivil darbe de son bulacak.

Ayrım yapmadan her türlü askeri ve sivil darbeye hayır diyoruz.