Deve deyip geçmeyin. Devenin dünya siyaset sahnesinde çok önemli bir yeri vardır.  Bilenler bilir geçtiğimiz sene Somali’de bulunan Eşşebab örgütü, liderlerinin başına 7 milyon dolar ödül koyan ABD’li yöneticilere misilleme olsun diye Obama’nın başına bir ödül koymuş ve tarifeyi “Obama’nın yerini söyleyene 10 deve.” diyerek belirlemişti.

Her ne kadar deve kıtlığı çekmesek de şükürler olsun ki başına 10 deve feda edebileceğimiz her hangi bir siyaset büyüğümüz yok. Kaldı ki bizde develer ya güreştirilir ya da her hangi bir kavga esnasında taraflardan birine hakaret maksatlı kullanılır.

Otobüs bekleyen iki vatandaş sıra yüzünden ağız münakaşasına girdiklerinde biri ötekine “Deveden düşmüş gibi ne boş boş konuşuyorsun” diye çıkıştığında “Bu akademik kavgada mutlak taraf olmalıyım” diye düşünmeye başlamıştım ki fiziken zayıf olanın fikren de zayıf olduğunu anlamıştım. Lakin hem güçlü hem de suçlu olan hakikaten baba bir laf etmişti.

Kuşkusuz bu ülkede boş konuşmak için illa deveden düşmek gerekmiyordu. Zira dere yatağına kurulan TOKİ evlerini sel basıp da 11 vatandaşımız hayatını kaybedince “Yer seçimi konusunda yanlış olduğunu zannetmiyorum” diye açıklama yapan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar deveden düşmemişti. Fakat bu tür şeyler ilerde gelebilecek eleştiriler için iyi bir mazeret olabilirdi. Örneğin gazete ve televizyonlarda “Koskoca Belediye Başkanı boş boş konuşuyor” diye eleştiri yapanlara “İyi de muhterem, adam deveden düştü, olacak o kadar” denebilirdi.

Evet yanılmadınız. Karaçulha Deve Güreşlerinden ve deveden düşen Karaçulha Belde Belediye Başkanı AKP'li Yusuf Çaylı’dan bahsediyorum. Kuşkusuz ilk kez bir Belediye Başkanı deveden düşmüyordur. Zira Bay Başkan deveden düşen ne ilk ne de son kişi olacaktır. Kaldı ki adı üstünde deve işte. Bilseydi üzerindekinin Belde Belediye Başkanı olduğunu taşımaz mıydı bir 5 yıl daha sırtında. Oysa ne develer vardı yeryüzünde değil seçilmişleri atanmışları bile yıllarca sırtlarında taşıyorlardı.

Ama olayı gündemde tutan ne devenin kendisi ne de bay başkanın deveden düşmesiydi. Olayı gündemde tutan Belde Belediye Başkanı Yusuf Çaylı’nın deveden düştükten sonra yaptığı konuşmaydı. Kazadan sonra ayağa kalkan ve mikrofonu eline alan Yusuf Çaylı, “Halkım için her şeyi yapan bir belediye başkanıyım. Bizim geleneğimizde deveye binmek, ata binmek var. Geçmiş yıllarda başbakanımız da ata bindi, düştü. Biz bunların izinden yürüyen bir belediye başkanıyız” diyerek son derece akademik ve politik bir konuşma yapmıştı. 

Öncelikle Yusuf Çaylı ismini bizlere tanıttığı için deveye teşekkürü borç bilmeliyiz. Demek ki neymiş bir ülkenin Başbakanı at’tan düşerse onun belediye Başkanı da deveden düşermiş. Diyelim ki Başbakan at’tan değil de balkondan düşseydi. O zaman Belediye Başkanı da çatıdan düşmeliydi. Kaldı ki burada önemli olan düşmek fiiliydi.

Diyelim ki Başbakan düşmüyor ve her seferinde korumaları tarafından tutuluyordu. Başbakan düşmüyor diye siz düşmemezlik yapamazdınız. Düşmez kalkmaz bir Allah deyip, at’tan, deveden, camdan, balkondan bilumum yerlerden düşüp Başbakanın gözüne girmeye çalışmalısınız.

Diyelim ki inatla düşmüyor bekliyorsunuz. Sizin için Başbakanın gözünden düşmek en kötüsü olacaktır. Maazallah sonunuz eski Maliye Bakanı Unakıtan gibi olur. Gözden bir düşerseniz gönülden de düşersiniz. Hoş, götürdüğünüz yanınıza kar kalır ama siz yine de düşecek bir yerler bulmaya çalışın. Aman ha, deveden de olsa düşün, yeter ki Başbakanın gözünden düşmeyin.