Başbakanın Aleviliğe ilişkin her demeci, AKP iktidarının Alevilerin sorunlarının çözümüne yönelik tek bir adım bile atmayacağını/atamayacağını gösteriyor. Başbakanın Kerbela matemi vesilesi ile torununun adını Ali koyacağını söyleyerek prim yapmaya çalışması, Ali Kenanoğlu'nun çok güzel özetlediği gibi “Başbakanın Aleviliği nasıl hafife aldığını” bir kez daha gösterdi.

( http://birgun.net/haber/basbakan-erdoganin-alevicesi-6985.html )

Ali'yi sevmek de, torununun adını Ali koymak da Sünnilik içinde de anlamları ve yeri olan ve Aleviliğe yönelik ne bir anlama, ne de tanıma içeren eylemlerdir. Alevilerin sorunlarını böyle kandırmacalarla çözebileceğini sananlar, tam da Kenanoğlu'nun dediği gibi “Aleviliği hafife alan”lardır. Aynı konuşmada, “Hz. Hüseyin ve Kerbela üzerinden bir ayrışmanın asla kabul edilemeyeceğini kaydeden” Erdoğan, anlaşılan bu konudaki Sünnilik içindeki dini tartışmalardan da bihaber. Öncelikle, Kerbela üzerinden yaşanan ayrışmalar tam da Sünniliğin dinsel şekilciliğine karşı bir isyan olarak Alevilik/Kızılbaşlığın şekillenmesinde büyük bir rol oynamıştır. Çünkü, sanılanın aksine Sünnilik henüz Kerbela zulmünde Yezit'in rolü konusunda bile hemfikir değildir. Kimisi Yezit'in zalim olduğunu söylerken, kimisi sadece hatalı olduğunu söyler. Buna karşılık Yezit'in büyük bir kumandan olduğunu, Yezit'e küfretmenin Alevi propagandası etkisi altında kalmaktan kaynaklandığı söylemeye dahi cüret edenler vardır.

(Bkz. http://www.youtube.com/watch?v=fmj1RiRpzX8 )

Yezit'in dinden çıkacak bir şey yapmadığını iddia edeninden, Hüseyin'i öldüren şahsın günah işlediğini ama şirk koşmadığı için dinden çıkmadığını söyleyenine, bir sürü şekilci argümandan beslenen farklı perspektiflerle karşılaşırsınız. (Burada bir parantez açıp, Sünni devletlilerin Alevilere yönelik aranızda ortaklaşın, yazılı kaynaklarınızı belirleyip gelin argümanının ne kadar da komik ve kıvırtmaca olduğunun açığa çıktığını belirtelim. İnsana sormazlar mı, o kurumsallaşmış Sünnilik henüz Yezit konusunda uzlaşamazken, Alevilerin aralarındaki farklılıklarından bahsetmek en azından ikiyüzlülük değil mi?) Fakat Sünniliğin Kerbela konusunda kendi içinde uzlaştığı bir nokta var, o da Yezit'e lanet okunamayacağı argümanı. Bu argümanı Gülen'den, Cüppeli Ahmet'e, bütün Sünni cemaat liderlerinin vaazlarında bulabilirsiniz. Cüppeli'ye göre hakkında ayet olmayana lanet edilemez ve son nefesini bilmediğin için Yezit'e adıyla lanet okuyamazsın.

( Bkz. http://www.youtube.com/watch?v=EFmjQHQP2m4 )

Üstelik, Sünnilik içinde Yezit'in zalim olduğunu kabul eden kanattan olmasına rağmen böyle diyor Cüppeli Ahmet. İşte Alevilik/Kızılbaşlığın isyan ettiği dinsel formalizmi buralarda aramak gerekir: Zalime laneti bile, bir takım şekilci argümanlarla engelleyen bir din anlayışı. Oysa Alevi/Kızılbaşlar için Kerbela, zalim ile mazlumun savaşıdır. Hüseyin'in yanında yer almak, mazlumların yanında yer almaktır. Tam da Zapatistaların komutan yardımcısı Marcos'un dediği gibi hangi gerekçeyle olursa olsun, nerede bir ezilen varsa onun yanında olmak, onun zalimine başkaldırmak demektir. O yüzden Aleviler için Yezide lanet okunmaz demek küfürden farksızdır. Kerbela'nın zulmünü kavrayamamak demektir. Oysa, Sırrı Süreyya'nın veciz anlatımı ile “Kerbela, İslam’ın yoksul elinden alınıp, zenginin insafına rehin edildiği yerdir. Nasıl ki modernite masumiyetini, toplama kampı bacalarından tüm Avrupa’ya insan külleri yağarken yitirmişse, İslam da Kerbela’da benzer bir akıbete uğramıştır.”

( http://www.radikal.com.tr/yazarlar/sirri_sureyya_onder/huzun_ve_belanin_sehri-1029011 )

Büyük usta Feyzullah Çınar, aşağıda alıntıladığımız “Yezit'e lanet bir nurdur” deyişinde tüm bunları ve fazlasını çok daha güçlü ve radikal bir biçimde anlatıyor. Umarız, bugün çatırdayan AKP-Cemaat koalisyonunun yarattığı bu baskı rejiminin meşrulaştırılmasında rolü olan ezberci liberaller ve cahil neoconlar, burada da bir İslamofobi bulmazlar. Zira, Çınar, “Allah bana haber verse, Yezit'te suç yoktur dese, Ben böyle istedim dese, Ona lanet ona lanet” diyor. Öyle zamanlardayız ki buradan dini duyguları rencide etme çıkaracak aklı evveller olabilir. Oysa ki bu deyiş, Alevilik/Kızlbaşlığın Kerbela zulmüne isyanının boyutunu, derinliğini ve Sünnilikle olan radikal farkını gösteriyor. Aleviliğin şekillenmesi bu isyan ve karşı çıkışa dayanıyor. Alevileri eşit yurttaşlar olarak kabul etmenin birinci şartı onları asimile etmeye çalışmaktan vazgeçip, bu radikal teolojik ve dünya görüşü farklılıklarını yok saymamak olsa gerek.

Söz Feyzullah Çınar'ın:

Vücudum etseler lime
Az gelir o Hüseyine
Biat edersem Yezit'e
Bana lanet bana lanet

Allah bana haber verse
Yezit'te suç yoktur dese
Ben böyle istedim dese
Ona lanet ona lanet

Yezit beni kral kılsa
Kainat emrime verse
Cennetim de senin dese
Girer isem bana lanet

Allah bir Muhammet Ali
Bir'enbiya biri veli
Hüseyin aşkına deli
Olmaz isem bana lanet

Feyzullah der Allah birdir
İki diyen daim kördür
Yezide lanet bir nurdur
Doğmaz ise ona lanet