Malatya’da 18 Nisan 2007’de Zirve Yayınevi’ni basarak 4 kişiyi öldüren sanıkların yargılandığı davada savcılık mütalaasıyla bir skandala imza atıldı. Savcılık, mütalaasında katliamı ‘terör’, yapanları da ‘terörist’ saymadı. Mahkeme kabul ederse sanıklara 36 yıldan sonra tahliye umudu doğacak.

Savcı Burhanettin Olgun, Zirve Yayınevi’ni basarak 4 kişiyi öldürdükleri ve bu eylemi Ergenekon’a bağlı Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi (TUSHAD) bünyesinde organize ettikleri iddiasıyla 21 sanığın yargılandığı davada, 213 sayfalık mütalaasını Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne önceki gün sundu.

Zirve Yayınevi katliamı davası ile ilgili savcılık mütalaasında 3 Hıristiyan’ı misyonerlik yaptıkları gerekçesiyle “canavarca hisle” keserek öldürdükleri belirtilen sanıkların eylemlerinin “terör eylemi” olarak görülmediği yer aldı. 

Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş’ın haberine göre, Savcılığın mütalaasında Malatya Zirve Yayınevi’ndeki katliamla Ergenekon örgütü arasında bağ kurulamadığı belirtildi. Ancak savcılık bunun dışında katliam sanıklarının eylemini “aralarında hiyerarşik bağ olmadığı, eylemlerinin süreklilik arz etmediği ve katliamda kullandıkları bıçakların teknik anlamda terör örgütü sayılmaya yetmeyeceği” gerekçeleriyle “terör eylemi” olarak da saymadı.

‘ERGENEKON İÇİN BELGE YOK’

Savcılığın 2012 tarihli iddianamesinde, sanıklar Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir ve Hamit Çeker’in, Ergenekon davası sanıklarından Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içerisinde Ergenekon örgütü tarafından gizli kurulan TUSHAD’ın 3. Bölge Malatya hücre yapılanmasının yöneticisi olan Mehmet Ülger koordinesindeki ekip tarafından cinayetleri işledikleri iddia ediliyordu. İddianamede bu iddialara delil olarak misyonerler içinde ajanlık yapan eski asker İlker Çınar’ın verdiği bilgi ve belgeler delil olarak gösteriliyordu.

Savcı Olgun ise iddianamedeki bu iddiaya katılmadı. Olgun’un mütalaasında, sanıkların eylemleri ile Ergenekon arasında bağ olduğuna ilişkin delil elde edilemediği görüşü dile getirildi. İlker Çınar’ın bu yöndeki iddialarının “gerçekliğinin ispatlanamadığı, başka deliller ile teyit edilemediği, bilgilerin olay öncesi, olay anı ve olay sonrası ile tamamen uyum içerisinde olmadığı, sanığın iddia etmiş olduğu tüm olaylara ilişkin ayrıntılı olarak en ince detayına kadar bilgiye sahip olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı” savunuldu.

ÖRGÜT UNSURU BULUNAMAMIŞ

Mütalaada, bu nedenle davanın tüm sanıkları hakkında “Ergenekon yöneticisi veya üyesi olmak” suçu ile “Hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçlarından beraat kararı verilmesi istendi. Mütalaada bu görüşün ardından sanıkların işledikleri eylemlerin terör suçu sayılıp sayılmayacağı tartışıldı. Mütalaada bir suçun terör suçu sayılabilmesi için örgüt, ideoloji ve yöntem boyutlarına bakılması gerektiği ifade edildi. Sanıkların amacının ideolojik sayılabileceği belirtilen mütalaada, buna karşın “örgüt unsurunun” olayda olmadığı savunuldu. Mütalaada ayrıca sanıkların katliamda kullandıkları kurusıkı tabanca ve bıçak gibi silahların da “terör örgütü sayılmaya” yetmeyeceği savunuldu. Mütalaada bu nedenlerle katliamın asli faillerinin “terör örgütü yöneticiliği veya üyeliği” suçlarından da beraatlerine karar verilmesi istendi. Mahkemenin savcılığın mütalaası doğrultusunda karar vermesi halinde sanıkların işledikleri suçlar terör eylemi sayılmayacak. Bu durumda birden çok ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alsalar bile 36 yıl cezaevinde kaldıktan sonra şartlı tahliyeden yararlanma umutları olacak.

SANIKLAR MART 2014’TEN BERİ EV HAPSİNDE

Zirve Yayınevi davasında ilk olarak cinayetlere asli fail olarak katılan sanıklar hakkında dava açıldı. Ancak daha sonra dönemin özel yetkili savcıları Zekeriya Öz ve Cihan Kansız’ın ifadesini aldığı İlker Çınar’ın beyanlarıyla Hurşit Tolon ve Mehmet Ülger’in de olduğu sanıklar hakkında “Ergenekon faaliyetleri doğrultusunda katliamın organize edildiği” iddialarıyla 2012 yılında ek iddianame düzenlendi. Sanıklar tutukluluk süresini 5 yılla sınırlayan yasadan yararlanarak Mart 2014’te ev hapsine alındılar.

(Kaynak: Cumhuriyet – Kemal Göktaş)