Viking denizcilerinin, ‘güneş taşı’ adı verilen bir kristalin yardımıyla mı yoğun bulutlu havalarda uzun mesafelere yelken açtıkları, yaklaşık yarım yüzyıldır tarihçilerin merak ettiği bir konu.

Kesin kanıtlar, tarihte sonsuza dek kaybolmuş olabilir. Ancak, Eylül 2017`de Proceedings of the Royal Society A`da yayımlanan bir araştırmada, antik denizcilerin bu taşı kullanabilecekleri koşullar detaylandırılıyor. Bulgular, Vikinglerin sisli havalarda polarizan bir taş ve bir miktar matematiksel uzmanlığın biraz daha fazlasını kullanarak seyretmesinin mümkün olduğunu gösteriyor.

Macaristan’daki Eötvös Loránd University’de yapılan çalışmada, polarizan kristaller yıl içerisindeki değişik hava koşulları içerisinde değerlendirildi. İlgili alandaki ilk önermeler, 1967 yılında ortaya atılmıştı.

Danimarkalı arkeolog Thorhild Ramskou’ya göre, Vikingler Güneş’in bulutların arkasındaki konumunu, polarize ışığı filtrelemekte kullandıkları çift kırılmalı malzemeleri gökyüzüne tutarak belirliyordu.

Bunlar, İzlanda kalsiti olarak adlandırılan kristalize kalsiyum karbonat gibi malzemelerdi. Yarı saydam malzeme içerisinden geçen güneş ışığı, daha sonra, bir harita üzerindeki bir konumu belirlemeye yardımcı olacak ilişkin zamanı ve yönü hesaplamak için bir güneş pusulasıyla birlikte kullanılabilir.

Antik İskandinav gemicilerinin Kuzey Amerika’ya kadar uzanan yolculuklarını çevreleyen bilinmez için, bu oldukça kullanışlı bir çözüm.

Kusursuz koşullar altında Güneş, yıldızlar, deniz yaşamı ve kıyı özellikleri, okyanusta seyretmek için gereken yön bulma ihtiyacının karşılanması için yeterli olacaktır.

Ancak, Kuzey Atlantik’te koşullar her zaman ideal değildir. Havadaki yoğun sis, yön bulucu için rahatsızlık verici olmasa da, sık rastlanılan bulutlu hava kesinlikle sorun yaratan bir durum olacaktır.

Eğer kutupları işaret eden manyetik pusulaları olsaydı, yoğun bulutlu hava da yön bulmayı zorlaştıran bir etmen olmazdı. Ancak, Vikinglerin manyetik pusula teknolojisine sahip olduğuna dair hiçbir kanıt bulunmuyor. Bununla birlikte, çeşitli ortaçağ metinlerinde ‘’güneş taşları’’ adı verilen nesnelerden söz ediliyor.

Tarihsel metinlerde bu taşların Güneş’in bulutların arasından bulunmaya yaradığı ima edilse de, bu nesnelerin nasıl kullanıldığı hakkında yeterli bilgi de bulunmuyor. Thorhild Ramskou, bu taşlar yardımıyla Güneş’in polarize ışığının kırılmasından faydalanılarak kesin konumunun belirlenebileceğini öne süren ilk modern akademisyen.

Güneş ışığı, atmosferdeki maddelere, örneğin su buharı damlalarına, vurduğunda dağılır ve Güneş’in konumunu çıplak gözle belirlemeyi imkansız hale getirir. Ancak, saçılan ışığın oryantasyonu, bulutların arasından sızan güneş ışığından biraz farklıdır.

Gözlerin önünde bir polarize filtrenin hareket ettirilmesi ile gökyüzünün parlaklığının saptanması ve Güneş’in konumunun bulunması mümkündür. Çift kırılmalı malzemeler gelen ışığı ikiye bölerek, bir çeşit çift görüntü verir. Her bir görüntünün yoğunluğu, ışık kaynağının açısına ve polarizasyonuna bağlı olarak değişecektir.

Güneş’in bir sis bulutunun arkasında olduğunu yalnızca bir taş parçasını tutarak açıklamak, kolay bir iş değil. Güneş’in konumunun bu yolla belirlenebilmesi için ayarlamaları dikkatli yapmak ve tabii ki keskin gözlere sahip olmak gerekiyor. Bu hipotez, yeterli delillerle desteklenememiş olsa bile, birçok bilim insanı tarafından savunuluyor. Çünkü, henüz güneş taşlarının doğrulanmış bir örneği ortaya çıkarılabilmiş değil.

Ayrıca, Viking çağından kalma potansiyel güneş pusulasının yalnızca tek bir parçası bulunabildi. Macar araştırmacılar, bir gökevi içerisinde laboratuvar koşullarında belirlenen 1,080 değişik Güneş açısı ve bulut derecesi altındaki üç farklı çift kırılmalı kristal modelini test ettiler.

Kalsit, kordiyerit ve turmalin kristallerinin hepsi de, özellikle şafak vaktine ve akşam karanlığına yakın zamanlarda, Güneş’in yükseklik açısını belirlemek için uygundu. Ortalama olarak da, kalsit kullanıldığında en doğru sonuçlar elde edildi.

Yaz gündönümü veya bahar ekinoksu gibi yılın bazı zamanlarında, belirli yükselti ve bulut örtülerinde, turmalin ve kordiyerit ile veriler küçük belirsizliklerde elde edildi. Bu sonuçlar, güneş taşlarının kullanılabileceği ideal koşulları ve ürettikleri belirsizliklerin derecesini aydınlatıyor. Tabii ki, yapılan araştırmadaki verilerin zorlu deniz koşullarında değil de gökevi içerisinde toplandığını vurgulamak gerekir.

KAYNAK: bilimfili