Nilay VARDAR / Bianet

 

İstanbul'da ilk kez Süryani toplumuna dair yapılan "Çok Kültürlü Yaşamda Süryaniler Sempozyumu"nda, Süryanilerin geçmişten günümüze azınlık olarak yaşadıkları sorunlar ve bu sorunların çözümleri konuşuldu.

 

Güneydoğu (Turabdin) Süryani Kültür ve Dayanışma Derneği ve Hollanda Büyükelçiliği'nin Cezayir Toplantı Salonu'nda düzenlediği konferansın açılış konuşmasını Mardin Milletvekili Erol Dora yaptı.

 

"SÜRYANİLERİN TARİHİYLE YÜZLEŞİLMELİ"

Dora, Türkiye'nin tarih boyunca Süryanileri de kapsayan farklı inanç ve etnik gruplara kendini ifade etme özgürlüğü vermediğini ve göç etmelerine neden olduğunu söyleyerek özgür bir politika yaratılması için öncelikle bu tarihle yüzleşilmesi gerektiğini söyledi.

 

10 yıl önce böyle bir konferans yapmanın düşünülemeyeceğini söyleyen Dora, "Geriye bakıp moralimizi bozmadan geleceği sevgi ve barış üzerine inşa etmemiz gerek" dedi.

 

Dora, Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik sürecini çok önemsediklerine dikkat çekerek yeni anayasada Türkiye'de hiç kimseyi memnun etmeyen vatandaşlık tanımının herkesi kapsayan herhangi bir etnik kimliği içermeyecek şekilde değişmesi gerektiğini söyledi.

 

Bunun yanında Dora, yeni anayasada anadilde eğitim ve öğretim, inanç ve düşünce özgürlüğü önündeki engellerin kalkmasının da vazgeçilmez olduğunu ifade etti.

 

"KONFERANS SÜRYANİLERİ TANITMA ÇABASI"

Sabro Gazetesi sahibi Tuma Çelik, Süryanilerin hayatta kalma mücadelesi verdiklerini bu yüzden diğerlerine kendilerini anlatamadıklarını söyledi. Çelik, bu konferansın, Süryanilerin tarihlerini tanıtamaması nedeniyle çabalamalarının bir sonucu olduğunu söyledi.

 

Konuşmaların ardından Süryanilerin en çok yaşadığı Batman, Şırnak, Mardin'i kapsayan Turabdin bölgesindeki mülkiyet sorunlarıyla ilgili belgesel izlendi.

 

"SÜRYANİLER OKULU OLMAYAN TEK AZINLIK"

İlk oturumda konuşan Muzaffer İris, Süryanilerin 1965'e kadar kamuda görev alamadığını alabilenlerin de hala günümüzde de polis, hakim, üst düzey asker olamadığına dikkat çekti.

 

1844 nüfus sayımında Osmanlı'da 35 milyon kişinin 14 milyonunun gayrimüslim olduğunu hatırlatan İris, bugün Türkiye'de nüfusun sadece yüzde birinin gayrimüslim olmasının her şeyi açıkladığını belirtti.

 

"Seni gidi zilli seni" kullanımının Osmanlı döneminde hamama giden gayrimüslimlerin takmak zorunda oldukları zilden geldiğini söyleyen İris, "Gayrimüslimlerin ata binmesi, gösterişli kıyafetler giymesi, Müslümanların evlerinden daha yükseğe ev inşa etmesi, açık renkle boyamaları, kaliteli kumaş giymesi yasaktı" dedi.

 

İris, Süryanilerin 1928'e kadar açık okulları olduğuna ancak günümüzde okulu olmayan tek azınlık olduğuna dikkat çekti ve bir dilin kaybolmaması için okul açılmasının şart olduğunu söyledi.

 

"SÜRYANİLER İÇİN 'KÜRT ERMENİ' DEMİŞLERDİ"

Vercian Ziflioğlu, Ermeni okuluna yeni gelen iki Süryani çocuğu kendilerine "Ermen Kürt" diye tanıttıklarını onlarla konuşmanın okulda dışlanmaya neden olduğunu bu yüzden de "Azınlığın azınlığı" olmanın ne demek olduğu o çocuklarla o zaman anladığını söyledi.

 

Ziflioğlu, Süryanilerin birçok sorunu olmasına rağmen sadece "Mor Gabriel" sorunu varmış gibi ve özellikle geri dönüşlerle birlikte olumlu bir hava olduğunun zannedildiğini söyledi ve gazeteci olarak Süryanilerin sorunlarından bahsetmedeki çekingenliğine dikkat çekti.

 

Ziflioğlu, konuşmasını "Sonbaharda 100 yıl sonra açılan Surp Giragos kilisesinin olmayan çanına, Süryani Kilisesi'nin çanı eşlik eti; bu anı hiç unutamam" diye bitirdi.

 

"Turabdin'de yazılı hukuk değil, yerel hukuk var"

Turabdin bölgesinde Süryanilerin tapu-kadastro sıkıntıları nedeniyle kaybettikleri mülkleri üzerine sözlü tarih çalışması yapan Abdurrahim Özmen, bölgede gayrimüslim azınlıklar söz konusu olduğunda yazılı hukukun değil yerel hukukun hakim olduğunu söyledi.

 

"Devletle yere güçler, azınlık söz konusu olunca din üzerinden bir ittifak halindeler. Tapu kadastro nedeniyle arazi sorunu var ama mahkemelere yansıtılamıyor; çünkü güvenilecek bir hukuk yok. Bölgedeki halk ve yerel amirler aracılığıyla kaybettikleri toprakları geri almak için bir sürü para vermek zorunda kalıyorlar."

 

Ahmet Taşğın, Süryanilerin resmi, idari, siyasi temsili olmadığını yeniden varlıklarını konuşmak için Osmanlı Dönemi'ne dönmek gerektiğini söyleyerek Süryanilerin yaşadığı Avrupa ülkelerinin de o dönemde tarihi sorumluluğu olduğunu hatırlatarak artık herkesin sorunun çözümü için çaba sarf etmesi gerektiğini söyledi.