Hıdrellez-Gergöv-Gergövden

Mayıs'ın 5'i Anadolu, Balkan ve Kafkas coğrafyasında yaşamış eski halkların yazın başlangıcı olarak kabul ettikleri gündür. Bu nedenle çok eski zamanlardan beri 'yılbaşı' ya da 'yazbaşı' bayramı olarak kutlandığı bilinmektedir. Özellikle köylerde, halk takvimine göre yıl iki bölüm olarak kabul edilmektedir. Bunların biri yaz, diğeri de kıştır. 6 Mayıs ile 7 Kasım arasındaki 186 gün yaz, 8 Kasım ile 5 Mayıs arasındaki 179 gün de kış günleridir. 8 Kasım'da başlayıp 5 Mayıs'ta sona eren kış günlerine ise Kasım günleri denmektedir.

 

Hıristiyanlık ve İslamiyet öncesinden beri yapılan bu kutlamaların pagan inanışlarla da bağlantısı olduğunu söylemek kaçınılmaz bir gerçekliktir.

 

GREEN MAN/YEŞİL ADAM

Tek tanrılı günümüz modern dinleri kendilerini dayatırken bu tür pagan inanışlarını yasaklamaya gayret etmiş ancak toplum kültüründe izleri silinemeyecek derecede yer edenleri kendi inanç akideleri ile yeniden tanımlama yoluna gitmişlerdir. Hıristiyan teolojisinin yok edemediği bu geleneğin pagan 'Green Man/ Yeşil Adam' inanışı ile bağlantısını koparabilmek için 'Saint George' bayramı olarak kutsamayı tercih ettiğini görebilliyoruz.

 

Saint George isminin seçilmesindeki etken, Saint George kişiliğinde bulunan 'pagan kültlerini yasaklama' arzusu açıkça görülmektedir. Çünkü o Pagan tapımını reddetttiği için Romalılar tarafından öldürülen bir 'kahramandır'. Kökleri pagan inanışlarına dayanan bir bayramın onun adına kutsanması şeklen korunan geleneği 'içerik' yönünden hıristiyanlaştırma niyetlerini açığa çıkarıyor. Ancak garip bir paradoksa da yol açar bu. Çünkü teolojistlerin niyetlerinden bağımsız olarak geleneğin yeni adını benimseyen insanlar; pagan efsane kahramanlarına dair inançlarını bu kez 'Saint George' adında yaşatmayı sürdürmüştür.

 

Yüzyıllar sonra gelişen İslamiyet döneminde de Hıristiyanlığa rağmen halk inançlarında 'Green Man/Yeşil adam' kültünün hala yaşatıldığı günümüz itibariylede görülmektedir. İslam teolojisinin Hiristiyanlığa benzer kaygılarla giriştiği yeniden tanımlayarak kutsama faaliyetinde öne çıkan 'Hıdır' adının etimolojisi buna işaret etmektedir. Sözcük Arapça'da 'yeşil' anlamı veren 'hadr' sözünden türemiştir. Hızır; 'Yeşil Adam/Green Man' anlamına gelir. Kur-an'da açıkça 'Hıdır' adından söz edilmemiştir. Kehf Suresi'nde (60-82. Ayetler) isim verilmeden anlatılan kişinin Yeşil Adam (Hıdır) olması gerektiği kanısına varılarak, eskiden beri halk inançlarında yaşayan bir kült kahramanı ile Kur-an arasında bağ kurma yoluna gidilebilinir.

 

GERGÖV/HIDRELLEZ

Çok geniş bir coğrafyada uygulanan bu geleneğin Pomaklar'da da gözlenen Hıdrellez geleneğinin zaman içinde uğradığı bu dönüşümler; geçmişe dair ipuçlarına ulaşmak açısından önemlidir. Günümüz Bulgaristanın'da bulunan Pirin Pomaklarının bu geleneği 'Gergöv' olarak adlandırdığını görebilliyoruz. Rodop (Katrancı) Pomakları da aynı adlandırmayı kullanmaktadır. Fakat Türk yerleşimlerine daha yakın ve nispeten ovalık alanlara yerleşmiş olan Aren Pomaklarında ise 'Hıdrellez' adının kullanıldığı gözlenmektedir.

 

Bulgarlar ise bu günü 'Sweti Georgi' günü olarak kutlamaktadır. Bu onların 'Hagia George/Aya Yorgi/Saint George'ye verdikleri addır. Pomaklardaki 'Gergöv' adı da 'Georgi' adının farklı bir söylenişidir sadece. Bu ise çok da uzak olmayan bir geçmişte Pomakların bu geleneği 'Sweti Georgi' günü olarak kutladıklarını göstermektedir. Yani daha net bir ifadeyle diyebilirizki 'Gergöv' ismi hıristiyan geçmişten taşınan bir değer olarak karşımıza çıkmaktadır. Aren Pomaklarında ise az önce kısaca değinildiği gibi 'Hıdrellez' adının kullanılması Osmanlı sonrasında Batı Trakya'nın sahil şeridine iskan edilen Türk nüfusla uzun süre yan yana ve içiçe yaşamakla alakalı olduğu sonucunu çıkarmak hiçte zor olmamaktadır. Bunun sağladığı etkileşim Güney Rodop Pomakça'sındaki Türkçe sözcük sayısının fazlalığında da gözlenmektedir.

 

POMAKLARDA HIDRELLEZ

Şimdi bu geleneğin Pomaklar arasında nasıl yapıldığına bir göz atalım;

Hıdrellez gününden önceki 5 mayıs günü özellikle genç kızları büyük bir heyecan sarmaktadır. 5 Mayıs günü mahalleler teker teker gezilmekte ve hazırlanacak olan ve ismine de 'Martufal Çömleği' denilen büyük bir çömleğe konulmak üzere özel eşyalar toplanmaktadır. Küçük çiçek demetleri hazırlar genç kızlar. Rengarenk çiçeklerden oluşan bu demetçikler gelin teli ya da değişik renkli iplerle, diğerlerinden ayırt edilecek şekilde bağlanarak, bir küp içerisine biriktirilir. Solmamaları için su da serpilir üzerlerine.

 

BİR GÜN ÖNCE

5 Mayıs günü kırlardan 41 çeşit ot toplanmakta, bunlar içi su dolu bir küp veya kazana konmaktadır. En üste bir gül dalı (trendafilski prachki) ve ayna konulur ve küpün ağzı kırmızı bir kuşak (Poyas)la sarılarak bağlanır. 6 mayıs sabahı kimisi o suyla duş şeklinde yıkanır, kimileri yüzlerini yıkar sadece bu suyla tüm aile bireyleri yıkanmakta ve bununla ailenin temiz olacağına, cildin güzelleşeceğine ve hastalıklardan arınıp, zindelik kazanılacağına inanılırdı. Bu gelenek kısmen de olsa halen devam etmektedir. O suya da 'Gergöfkili' ismi verilir.

 

Kimi yerdeki Pomaklar ise bir gün öncesi dere kenarlarına iner Gergöfki diye tabir edilen sarı yaprakları olan bir çiçekten toplarlar, bunları dalları ile birlikte 'Kotli' (kazanın bir küçüğü olan) bakraç'lara konulur, ertesi sabaha kadar bahçede aya karşı bırakılır. Ayrıca küp içine bırakılan çiçek demetlerini toplanılan yerde o ailenin varsa, yoksa komşu aileden küçük ama en sonuncu erkek çocuğuna (stırsık) çektirilir. Demeti çekilen kız stırsık olana hediye verir. Bu yumurta da olurdu parada.

 

5 Mayıs günündeki bu hazırlıklardan sonra akşam olduğunda ise ateşler yakılıp üzerinden atlanır. Bu ateşlerden atlama kısmında ise genellikle en az 3 defa olmasına dikkat edilir. Ayrıca kimi bölgelerde ateşten atlama sırasında 'Babu kömür ben demir' şeklinde söylemlerde'de bulunmak adettendir. Bunu söylemenin amacı ise gelecek yıl içerisinde babalardan daha güçlü ve daha sağlıklı olunma isteğini belirtmek amacı taşımaktadır. Diğer bir yandan ateş üzerinden atlayarak yıl içinde kazanılmış olumsuz ve kötü olan her şeyin yok olacağına inanılır. Bu ateşte hasırlar yakılmakta, böylece bit, pire ve günahlardan da arınıldığına inanılmaktadır. Eski yıllarda, Hıdrelleze bir hafta kala hazırlıklar başlamaktaydı. Evlerde temizlik yapılır ve Hıdrellez pikniği için yiyecekler önceden hazırlanırdı. Ekonomik durumu iyi olanlar, 6 Mayıs günü çevirme yapıp yemek için oğlak ve kuzu almaya gayret gösterirler.

 

Bu geleneğin gereklerini yerine getirme işlemleri sırasında ayrıca Söğüt ağacının da azımsanmayacak oranda bir önemi vardır. Hıdrellez sabahı erkenden kalkılıp evlere söğüt dalı asılır. Söğüt dalının evlere asılmasının veya vücudun herhangi bir yerine bağlanmasının, sağlık getireceğine inanılır. Ayrıca çocuklar erkenden kalkar bir söğüt dalı bulur. Çocukların sabahki ilk işi söğüt dalları bulduktan sonra büyüklerle birlikte koyunları sayıp çobana teslim etmek olur. Söğüt dalları sayma amaçlı kullanılacak olsa bile çocuklara koyunların sırtlarına söğüt dallarıyla vurması nasihat edilir ve bunun sebebini de koyunların besili olmasını sağlamak amaçlı olduğunu söylerler. Pomakların çiftçi ağırlıklı olduğu düşünülürse yetiştirilen hayvanların besili olması umudu ailenin geçimi için ciddi bir önem taşımaktadır. Bundan dolayı sadece insanlar için değil hayvanların sağlıklı ve besili olması içinde dileklerde bulunulur.

 

5 Mayıs günü dilekler kağıtlara yazılıp gül ağaçlarının altına gömülür. Evlenecek kızlar yüzük resmi, ev almak isteyenler ev resmi, çocuğu olmayanlarda bebek resmi çizip gömerler gülün altına. Bu davranışla bir anlamda doğadan kendi sorunlarına çözümler üretmesi beklenir.

 

6 MAYIS GELMİŞTİR

Tüm bu hazırlıklardan sonra artık 6 Mayıs gelmiştir. Herkes erkenden kalkar ve açık bir alana çıkarak üstünü başını silkeler. Böylece kışın getirdiği hastalıkların atıldığına inanılmaktadır. Eşyalar da silkelenir aynı amaçla... Sonra leylak (zdravest-Geranium)'larla yüzünü yıkar insanlar. Sağlıklı yaşama arzusunu ifade eder bu. Ardından bayramlık giysilerini giyen gençler; bir gün önce içini çiçeklerle doldurdukları küpün bekletildiği evin bahçesinde toplanır. Bazen komik giysiler (erkek kıyafeti giyen kızlar ya da kız kılığına giren erkekler gibi.) giyenler de olur. Hıdrellez günü herkes neşeli olmalı ve neşeyle yapılmalıdır. Pesnalar'da(Pomak Halk Türküsü) öyle. Özellikle acıklı olan pesnalar o gün söylenmez.

 

Küpün başına güzel sesli birileri ve mutlaka evlenmemiş genç bir kız geçirilir. İlk pesna söylenirken küp açılır. Genç kız sırayla içindeki çiçek demetlerini çıkarmaya başlar. Çıkardığını herkesin görmesi için havaya kaldırarak sallar. Üzerindeki özel nişan sayesinde herkes kendi demetini tanır böylece. Her demet için ayrı bir dörtlük (mani) okur, pesna'cı kız (ya da kızlar). Kendi demetinin çıkarıldığını görenler can kulağıyla dinler söylenen dörtlüğü. Çünkü söylenecek pesna kendi kısmetini anlatacaktır. Pesna sözlerinden çiçeğini küpe koyarken tuttuğu niyetin gerçekleşeceğine dair işaretler beklenir. Çiçek demeti ve pesna sözlerinin tesadüfen eşleştiği kabul edildiği için, ilgili kişinin yakın geleceğinden haber veren bir tür fal gibi görülür bu olay. Yalnızca neşe ve umut yüklü pesnalar söylendiğinden, daima umutla dolar gençlerin yüreği. Pesnalar ve çiçek sallamalar küp boşalıncaya kadar sürer. Pesnası okunmuş çiçek elden ele uzatılarak sahibine ulaşır. Sahibi bazen gizler kendisini bazen de özellikle açık eder. Kendisini izleyen sevgilisi ya da yakınlarına iletilecek dolaylı mesaj anlamında da gelecektir bu davranışları. Bu aynı zamanda gençlerin duygularını ifade etme fırsatıdır da...

 

Bazen anneler delikanlı evlatları için de çiçek koyar küpün içine. Küpten çıkan çiçekle gelin adayı olarak gördükleri genç kızın başını ıslatırlar. Gerek bu davranışları ve gerekse genç kızın buna verdiği tepkiler; karşılıklı niyetlerin gayrı resmi ilanıdır aslında. Kimin kime gönül koyduğu belli olur ve bu davranış çevreye nişanlılık öncesi bir tür 'sözlü' olma durumunu da göstermiş olur.

 

Çiçekler çıktıktan sonra küpte kalan su atılmaz. Türlü kokular barındıran bir çiçek suyu haline geldiği için; isteyen evine götürüp elini yüzünü yıkar onunla. Özellikle çocukların bu sularla yıkanmasına özen gösterilir. Yeni gelen yılın çocuklara sağlık getireceğine inanılır.

 

Kız çocukları da bu suyla yıkanırsa hayat boyu çiçek gibi güzel kokacağına inanılır. Ayrıca bu yıkama işleminden sonra kız çocuklarının yanına bir süpürge ve ip getirilir. Bunun yanında oturtulan kızların saçları taranır ki saçları süpürge gibi dolgun ip gibi uzun ve sağlam olsun.

 

ÇİĞLERE EL SÜRÜLÜP YÜZ ISLATILIR

Ayrıca kısaca yapılanları ve inanışları sıralamak gerekirse:

-Gergövden günü kıştan kalma kuru mısırlar kaynatılır ve pişmesi uzun sürdüğü için özellikle kuru mısır seçilir, mısırlar sabahtan kaynamaya konulur . İnanışa göre ocağın o gün sürekli yanması sene boyunca evin ocağının sönmeyeceği ve bereketli bir yıl geçirileceğine inanılır.

  Yeni doğum yapmış olan inek sütlerinden Höşmerim tatlısı yapılır.

  Gergövden günü yumurtalar boyanır ve şenliklerin olacağı yerlerde salıncaklar kurulur.

  Gergövden mutlaka evlerde temizlik yapılmış olarak karşılanmalıdır.

  İneklerin sütü kesilmesin diye Gergövden'e 7 gün kala kimseye peynir ve yoğurt mayası verilmez.

  Evin bereketi gitmesin düşüncesiyle kimseye ekmek mayası verilmez.

  Gergövden akşamı yakılan ateşlerde evin eski eşyaları muhakkak o ateşte yakılır ve evin temizleneceğine inanılır.

  Gergövden gecesi (5 Mayıs'ta) evin ana giriş kapısına ağaçlardan koparılan yeşil yapraklı dal konur. Özellikle kapıya asılan söğüt dalının sağlık getireceğine inanılmaktadır.

  Gergövden gecesi ısırgan otu toplanıp evin önüne konur. Isırgan otu sabaha kadar yendiyse, o kişinin seneye Gergövden'e kadar öleceğine, yenmediyse yaşayacağına inanılır.

  Gergövden akşamı (5 Mayıs) kadın ve kızlar ellerine kına yakarlar.

  Gergövden sabahı erkenden kalkılıp yakındaki bir dereden üç kez geçilir ve çim üzerindeki çiğlere el sürülüp yüzler ıslatılır. Geçmiş yılın kirlerinden arınarak ve doğanın yeniden uyanışıyla temizlenileceğine inanılmaktadır.

  Gergövden günü hayvanlar ilk defa ovalık otlaklara serbestçe salınır. 6 Mayıstan önce buralara ya da kırlara hayvanların salınması pek kabul görmez. Bir anlamda 6 Mayısın hayvanlarında bayramı olduğu söylenir.

  Gergövden günü badana, temizlik yapılmaz ve tarlaya çalışmaya gidilmez. Evde un elenmez ve ekmek yapılmaz, çamaşır yıkanmaz. Dikiş dikilmez kısmetini kapatacağına inanılır.

  Gergövden günü makas iple bağlanır, açılmaz. Makas kimseye verilmez, elle tutulmaz.

  Gergövden sabahı bazı yerlerde tüfekle atış yapılır. Kötülükleri kovacağına inanılır.

  Gergövden günü evde süt pişirilmez, geceden kullanılacak sütler pişirilmiş olur. Sütü olmayan komşulara süt dağıtılır ki ineklerin süt verimi o yıl iyi olsun. Türkiye'de sadece Romanlara has bir kutlama ve bayram olduğuna ilişkin inanışlarda da ciddi bir yanılgının söz konusu olduğunu bu açıklamalarımızdan sonra sanırım belirtmemize gerek yok.

 

Özelde Pomaklar arasında, genelde Balkan ve Anadolu halklarında uygulanan ve inanılan şekliyle Balkanlarda Gergövden, Türkiye’de Hıdrellez bayramı maalesef günümüzde yukarıda anlatılanların pek çoğu uygulanmadan yaşanılmakta ve unutulmaya yüz tutmaktadır.

 

Tüm Pomak halkının ve bölge halklarının Gergövden bayramı kutlu olsun.

 

Derleyen ve yazan: İbrahim Kenar

Kaynaklar:

www.pomaklar.com
http://groups.yahoo.com/group/pomak/
Zeki Dağ (Martufal Çömleği)
Zekeriya Kultulmuş (Hıdrellez Kutlamaları)
Recep Memiş (Gergövden Etimolojisi Üzerine Deneme)